Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İktibas Hangi tarihin sonu?

Hangi tarihin sonu?

Hangi tarihin sonu?​

Tüm olumsuzluklara ve aradaki orantısız güce rağmen dün Afganistan’da, bugün Suriye’de Müslümanların elde ettiği zafer, İsrail’in de yakın bir zamanda yıkılacağı yönündeki inancımızı bir kat daha pekiştirmiştir.​


İbn Haldun, organizmacı devlet kuramına paralel olarak ister hadarilik ister bedevilik şeklinde olsun Ümran’ın da sayılarla belirlenebilir bir ömrü olduğunu iddia eder. Buna göre, medeniyetlerin de tıpkı insanlar gibi bir ömrü vardır; doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler. İbn Haldun, ilave olarak bir devletin teşekkülünü, gelişip büyümesini ve büyük bir medeniyet inşa etmesini sağlayan veya parçalanıp dağılmasına sebep olan faktörler üzerine de tezler ileri sürmüştür. Toplumsal değişim ve dönüşüme ilişkin ileri sürülen kuramlar veya bu minvalde ifade edilen toplumsal değişim yasalarının kesinliği ve hakikat değeri bir yana, gerçekten de tarih; bir boyutuyla devletler ve imparatorluklar mezarlığı gibidir. Birçok devlet veya medeniyet belli bir zaman diliminde ve belli bir bölgede hüküm sürdü, daha sonra da miadını doldurunca tarihin tozlu sayfalarına karıştı.

İnsanlık tarihinin son üç yüz yılına ise, bilim, teknoloji, askeri, ekonomi, eğitim, kültür gibi alanları büyük oranda domine eden Batı medeniyeti damga vurmuştur. Batı’nın bilim, teknoloji, askeri, eğitim gibi alanlarda elde ettiği güç ve üstünlüğe mukabil İslam dünyasının mütemadiyen gerilemesi ve güç kaybetmesi, öncelikle egemen Batı nüfuzuna girmesi, bilahare de işgal ve sömürüye muhatap olmasıyla neticelenmiştir.

Bir başka medeniyetin temsilcisi olarak Müslümanlar, Ra’d suresinde geçen “Şüphesiz ki; bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez.” ayetini, toplumsal değişim yasası bağlamında, toplumsal değişim ve dönüşümün bizim elimiz, dilimiz ve çabamızla paralel şekilde gerçekleştiği, dolayısıyla olumlu veya olumsuz karşılaştığımız tüm sonuçların kendi ellerimizle yaptıklarımızın bir neticesi olduğu, Allah’ın eşyaya ve olaylara müdahalesinin ise insanların çabalarının sonucu olarak bir “hakediş” şeklinde tezahür ettiğini düşünürler. Yani, toplumlar kendi durumlarını değiştirmek için adım atmadıkça, bu değişimin gerçekleşmesi mümkün olmaz.

Francis Fukuyama, Tarihin Sonu ve Son İnsan adlı eserinde sunduğu "tarihin sonu" teziyle, Soğuk Savaş’ın sonlanmasının ardından ideolojik mücadelelerin sona erdiği ve liberal demokrasinin evrensel bir hükümet biçimi olarak nihai zaferini kazandığını söylemişti. 1989’daki Berlin Duvarı'nın yıkılmasını ve Sovyetler Birliği’nin çöküşünü, ideolojiler arasındaki rekabetin bittiği ve liberalizmin tüm dünyada egemen olduğu bir dönemin başlangıcı olarak “tarihin sonu”nu ilan etmiş, insanlık tarihindeki ideolojik mücadelelerin sonlanmasıyla birlikte, liberal demokrasi bir anlamda "son nokta"ya ulaşmış ve diğer tüm hükümet biçimlerinin evrimsel olarak bu noktada sona ereceğini iddia etmişti. Fukuyama, liberal demokrasinin kesinlikle nihai biçim olduğu ve insanlık için en yüksek siyasi düzen olduğunu iddia etmişti.

Fukuyama, bu tezini geliştirirken, liberal demokrasinin temel unsurlarının insan özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü, serbest piyasa ekonomisini ve siyasi hakları içerdiği için benzersiz ve alternatifsiz olduğunu düşünüyordu. O’na göre, Batı liberalizmi her devletin kaçınılmaz ve nihai sonu olacaktı.

Bugün, Müslümanların giyim tarzlarından devlet yapılanmalarına kadar hayatın birçok alanında Batı kültürünün etkisinde olduğu doğrudur. Ancak, daha önce bahsettiğimiz medeniyet tezleri ışığında, Batı dünyasının kurduğu hegemonyanın ilelebet devam etmeyeceği muhakkaktır. Üstelik, dünyadaki bu hızlı değişime karşı Batı, hem paradigmal anlamda hem de kurumlar düzeyinde bu değişimi yönetme konusunda yaşadığı kısıtlılık ve acziyet; bahse konu bu medeniyetin çöküşünün tahmin ettiğimizden daha erken olabileceğini göstermektedir.

Özellikle 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu sonrasında Batı ve ileri karakolu olarak İsrail’in hiçbir ilke, kural, değer tanımayan saldırganlığı karşısında sözünü ettiğimiz Batılı değerlerin ve kurumların aslında işe yaramayan, içi boş retoriklerden ibaret olduğu görüldü. Kendi elleriyle oluşturdukları putları tek ayaküstünde üstelik sırıtarak ve ıslık çalarak yemekte hiçbir beis görmediler. Buna mukabil Afganistan, Filistin ve Suriye başta olmak üzere ümmet coğrafyasındaki öze dönüş çabaları biraz sancılı da olsa baharı müjdeleyen bir meltem havasını iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Meydana gelen bu baş döndürücü gelişmeler, esasında tarihin bir kırılma anına tanıklık ettiğimizi göstermektedir.

Müslümanların bu söz konusu ülkelerde ortaya koydukları sarsılmaz iradeleri ile kendi kaderlerini şekillendirme gücüne sahip olabileceklerini ispatladıkları bu süreçte, insanlık, bir medeniyetin çöküşü ve yeni bir medeniyetin doğuşuna tanıklık ediyor. Tüm olumsuzluklara ve aradaki orantısız güce rağmen dün Afganistan’da, bugün Suriye’de Müslümanların elde ettiği zafer, İsrail’in de yakın bir zamanda yıkılacağı yönündeki inancımızı bir kat daha pekiştirmiştir.

İbn Haldun’un medeniyetlerin doğum, büyüme, olgunlaşma ve çöküş süreçlerine dair ortaya koyduğu düşünceler, tarihin ve toplumsal değişimin döngüselliğini anlamada bize önemli bir bakış açısı sunuyor. Batı’nın egemenliği, bilim, teknoloji, ekonomi ve kültür gibi alanlarda güçlü bir hegemonya kurmuş olsa da, bu gücün sürekliliği artık salt retorik olarak değil, somut göstergeler üzerinden de sorgulanır bir noktaya gelmiştir. İslam dünyasında görülen öze dönüş çabaları ve toplumsal değişim hareketleri, tarihin dönüm noktalarından birine işaret etmekte; bu da Batı’nın kurduğu düzenin daha fazla devam etmeyeceğini, yerine yeni bir denge ve medeniyetin ayak seslerini müjdelemektedir.
 
İslam dünyası, içindeki bölünmeleri ve çağın gereksinimlerine uyum sağlayamama gibi sorunları çözebilirse, dışarıdan gelen müdahalelere karşı daha güçlü olur. Ama biz kendi içimizde bir araya gelememişken, dışarıya karşı nasıl bir duruş sergileyebiliriz ki? Türkiye, İslam dünyasına ciddi şekilde destek verirken, ne yazık ki aynı şekilde karşılık göremiyor.

Mesela, Suriye’ye bir ton taviz verdik ama sonunda yeni yönetim Türkiye’ye %300-500 arasında gümrük vergisi koydu. Şimdi Suriye’yi dost olarak kabul edebilir miyiz? Tabii ki hayır.

Hamas, Kıbrıs’ta KKTC’yi destekleyip tanıyıncaya kadar Rumlar’ı savundu. Ermeni soykırımı yalanını reddetmedikleri sürece de bu yalanı desteklediler ve Ermenistan’a gidip soykırım anıtını bile ziyaret ettiler.

Gerçekten üzgünüm ama tarihte yeryüzünde bir tane bile Arap’ın Türk dostu olduğunu göremezsiniz.

Bu demek değil ki masum halkları yalnız bırakmalıyız. Dış politikada tepkimizi gösteririz, yaptırımlarımızı uygularız ve safımızı belli ederiz ama asla hiçbir Arap yönetimini arkamıza alıp iş yapmamalıyız.
 
@Maruvera @AsyAAsyA is verified member.

Yalan habere kaynaklı eden ve sosyal medyada yayılmasında organize olan evrenseldir.
Haber tamamen algı içerip yalandır
Buyrun haber

Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için Giriş yap veya üye ol.

Eski bir muhabir olarak diyebilirim ki Evrensel gibi yayınlar çamur at izi kalsın sistemi ile çalışır.
Hem zam hem indirim yün dünya ülkelerine aynı oranda yapılırken daha sonrada Türkiye’ye ayrıca diğer ülkelerden bağımsız olarak indirime gidilmiştir.
Bakanlığın yaptığı resmi açıklamaları zaten sen paylaşmışsın Asya yeniden paylaşıma gerek yok.

Diğer bir husus ne üzdüğü belirsiz bir X hesabının kaynak göstermeksizin Hamas’a attığı iftira ve karalama var.
Kıbrıs rum kesimine destek açıklayan , Ermeni soykırımını tanıyan 33 ülke arasında Filistin yok :) Bu gizli kapaklı bişeyde değil . Deklarasyon metni bile yayınlanıp 33 ülkenin ismine yer verildi. Hamas bu halanla ilgili açıklama bile yaptı , lakin ırkçı faşist şovenist kafalar herzaman bildiğimiz gibi kendi uydurdukları yalanlara inanmaya devam ettiler
Haber tamamen yalan . Teyit org üüzerindende ulaşabilirsiniz ama ben bayadır teyid kullanmıyorum

İlgili doğrulama / teyid haberi paylaşayım:

Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için Giriş yap veya üye ol.

Gelelim diğer bir hususa islam ülkeleri diye bir söylem nekadar doğru bir söylem bilmiyorum , başta Türkiye olmak üzere çoğu batışı emperyallerin işgal askeri üstlerini barındırıyor. Yani işgalde katkısı onlardan birlik beklemek çokta inandırıcı değil.

Gelelim tarihte tek bir arabın Türk dostu olduğunu görmezsiniz sözüne… tarihi nekadar biliyorsunuz ? Türk olmayı sizin Türk doğmayı sizin seçtiniz ki kendinizi ayrıcalıklı görüyorsunuz.
Osmanlı devletin kuruluşundan yıkılışına kadar Türk ve Arap ayrımı yapmaksızın aynı hedefe yek bir yürekle koştu. Her cephede her fetihre Arab’ına türküne kimse bakmadı. 3 kıtaya beraber hüküm sürdüler. Osmanlıyı Araplar değil , bizzat has Türk olduğunu söyleyen ingiliz mandası olmayı kabul eden ittehat ve teraki artıkları yoktı.
Lütfen ırkçılık yapmayalım burada , rica ediyorum. Kimsenin milliyeti bizi ilgilendirmez. Politikalarını bireyleri eleştirin. Tercihini kendimizin yapmadığı ırklarla övünmek cahiliyedir
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri