kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 916
- Tepkime puanı
- 2,374
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Hak Yolunda İstikâmet | ||
|
“İstikâmet üzere olun. (Bunun sevâbını) siz takdîr edip kavrayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır…” (Muvatta, Tahâret, 6)
Büyüklerden biri, arkasına odun yüklenmiş, güçlükle yürüyen bir ihtiyara rastladı. Onun hâline bakarak:
“–Ey ihtiyar! Senin rızık verici olan Allâh’a îtimâdın kalmadı mı ki, şu yaşında hâlâ bu mihneti çekiyorsun? Yoksa sana bakacak kimse yok mu?” dedi.
İhtiyar oduncu, muhâtabının mânevî idrâk eksikliğini gidermek için gözlerini semâya kaldırıp ellerini açarak:
“–Yâ Rabbî! Şunları altına dönüştür!” der demez odunlar altın oluverdi.
Bu kerâmeti gören zât, bu defa şaşkınlıkla:
“–Böyle bir mertebeye ulaşmış bir kimse, niçin odun taşıyor?” diye sordu.
İhtiyar oduncu dedi ki:
“–Evlâdım, bunu nefsimin beni kul olarak bilmesi ve kulluk dâiresinin dışına çıkmaması için yapıyorum. Zîrâ Hak katında makbûliyet, kulluktaki istikâmet
nisbetindedir…” (Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti I, Erkam Yay.)
Kısa Günün Kârı
İstikâmet her mü’min için zarûridir. Ancak ona sâhip olmak da muhâfaza etmek de çok zordur. Elde edilen bir neticenin şerefi, ona ulaşmak için katlanılan
meşakkatler nisbetinde olduğundan, istikâmet sâhipleri, ödedikleri büyük bedele mukâbil, yüksek bir şerefe ve sonsuz mükâfâtlara nâil olurlar.