kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 945
- Tepkime puanı
- 2,388
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Gözyaşı
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz! Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız! Haydi Allah’a secde edip O’na kulluk edin!” (Necm, 60-62)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız, yemek içmek içinize sinmezdi…” (Camiu’s-Sagîr, c. II s. 10)
Hak yolcularının Cenâb-ı Allah'a yaklaşabilmeleri için yegâne sığınak gözyaşıdır. Çünkü:
Gözyaşı: İçin, tehassür ifadesi ve gözün niyâzıdır.
Gözyaşı: Nedamet ma'nâsını taşır, Allah'a bir nevi tevbedir.
Gözyaşı: Aşkın derûnî hislerini coşturan kelimesiz ve sadâsız lisanıdır.
Gözyaşı: Ârifin kalbinin tercümanıdır.
Gözyaşı: Mağfiret için Allah'ın kullarından istediği istirhamıdır.
Gözyaşı: Hakk'ın rahmetini tahrîk ve merhametini celbeder.
Gözyaşı: Günahkârın sıdk ve ihlâs ile Rabblerine eyledikleri ubûdiyet incisinin dâneleridir.
Gözyaşı: Allah için öyle bir sermaye-i sadeftir ki, rahmet, merhamet ve mağfiret habbelerini içinde taşıyan seyyidü'l-istiğfar ve tevbe-i nasuhtur.
Gözyaşı: Günahların gufranıdır.
Gözyaşı: Muhlisin habbe-i ihlâsıdır.
Gözyaşı: Asînin kurtuluş ipidir.
Gözyaşı: Hulâsâ, vuslata erenlerin yegâne istinadgâhıdır. (M.Sâmi Ramazanoğlu, Altınoluk Dergisi Aralık-2001)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
en-Nûr: Nurlandıran, nurun kaynağı, âlemleri nurlandıran, simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran, kulunun iç âlemini nurlandırarak onu hidâyete
kavuşturan, hakkı, doğruyu görmesini sağlayan demektir.
Kısa Günün Kârı
Gönlündeki cürümden oluşan bir yarayı ömür boyu gözyaşları ile yıkayıp temizleyen gönül erleri, afvın cennetine girebilen âşık gönüllerden olabilirler. Onun
için başta Peygamberler olmak üzere bütün velîler, sâlihler ve sâdıklar; darlıkta ve bollukta, kederde ve ferahta dâimâ Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etmişler, yanış ve
yakarış hâlinde bulunmuşlardır. Çünkü Peygamberlerde bile irade dışı gerçekleşen bir hatâ olarak ifade edilen “zelle”lerin bulunması sebebiyle tevbe ve
istiğfârdan müstağnî kalabilecek hiçbir kul tasavvur olunamaz. Tevbe ve istiğfâr, gerçek mâhiyetiyle derûnî bir nedâmet, pişmanlık ve sığınma olması
sebebiyle, Allâh’a yaklaşmanın en müessir vâsıtasıdır
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz! Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız! Haydi Allah’a secde edip O’na kulluk edin!” (Necm, 60-62)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız, yemek içmek içinize sinmezdi…” (Camiu’s-Sagîr, c. II s. 10)
Hak yolcularının Cenâb-ı Allah'a yaklaşabilmeleri için yegâne sığınak gözyaşıdır. Çünkü:
Gözyaşı: İçin, tehassür ifadesi ve gözün niyâzıdır.
Gözyaşı: Nedamet ma'nâsını taşır, Allah'a bir nevi tevbedir.
Gözyaşı: Aşkın derûnî hislerini coşturan kelimesiz ve sadâsız lisanıdır.
Gözyaşı: Ârifin kalbinin tercümanıdır.
Gözyaşı: Mağfiret için Allah'ın kullarından istediği istirhamıdır.
Gözyaşı: Hakk'ın rahmetini tahrîk ve merhametini celbeder.
Gözyaşı: Günahkârın sıdk ve ihlâs ile Rabblerine eyledikleri ubûdiyet incisinin dâneleridir.
Gözyaşı: Allah için öyle bir sermaye-i sadeftir ki, rahmet, merhamet ve mağfiret habbelerini içinde taşıyan seyyidü'l-istiğfar ve tevbe-i nasuhtur.
Gözyaşı: Günahların gufranıdır.
Gözyaşı: Muhlisin habbe-i ihlâsıdır.
Gözyaşı: Asînin kurtuluş ipidir.
Gözyaşı: Hulâsâ, vuslata erenlerin yegâne istinadgâhıdır. (M.Sâmi Ramazanoğlu, Altınoluk Dergisi Aralık-2001)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
en-Nûr: Nurlandıran, nurun kaynağı, âlemleri nurlandıran, simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran, kulunun iç âlemini nurlandırarak onu hidâyete
kavuşturan, hakkı, doğruyu görmesini sağlayan demektir.
Kısa Günün Kârı
Gönlündeki cürümden oluşan bir yarayı ömür boyu gözyaşları ile yıkayıp temizleyen gönül erleri, afvın cennetine girebilen âşık gönüllerden olabilirler. Onun
için başta Peygamberler olmak üzere bütün velîler, sâlihler ve sâdıklar; darlıkta ve bollukta, kederde ve ferahta dâimâ Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etmişler, yanış ve
yakarış hâlinde bulunmuşlardır. Çünkü Peygamberlerde bile irade dışı gerçekleşen bir hatâ olarak ifade edilen “zelle”lerin bulunması sebebiyle tevbe ve
istiğfârdan müstağnî kalabilecek hiçbir kul tasavvur olunamaz. Tevbe ve istiğfâr, gerçek mâhiyetiyle derûnî bir nedâmet, pişmanlık ve sığınma olması
sebebiyle, Allâh’a yaklaşmanın en müessir vâsıtasıdır