kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 945
- Tepkime puanı
- 2,388
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Gözümün Nûru: Namaz
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.” (Tâhâ, 132)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Param parça edilsen, ateşlerde yakılsan bile, sakın hiçbir şeyi Allâh’a ortak koşma! Hiçbir namazını da terketme; kim namazı bile bile terk ederse o
kişi Allâh Teâlâ’nın himâyesinden, hıfz u emânından uzak kalır…” (İbn-i Mâce, Fiten, 23)
Rasûlullâh (sav)’in Allâh Teâlâ’ya olan muhabbeti ve bağlılığı o noktaya çıkmıştı ki, dünyâda rahat ve
huzûru ancak Yüce Rabbine ibâdet etmekte bulurdu. Dünyâ meşgaleleri arasında daraldığı zaman; “Ey Bilâl! Bizi rahatlat.” buyurarak ezâna ve
namaza koşmuş, namaz vakti girdiğinde her şeyi bir tarafa bırakarak Rabbine yönelmiştir. Hayâtı boyunca namazlarını dâima ilk vaktinde kılmıştır.
Nitekim o, nerede olursa olsun, vakti girdiği anda hemen namaz kılmaktan çok hoşlanırdı.
Enes (r.a) şöyle anlatır:
Vefatı esnâsında Peygamber Efendimiz’in yanındaydık. Bize üç defâ:
“–Namaz hususunda Allah’tan korkunuz!” buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti:
“–Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkunuz, iki zayıf hakkında Allah’tan korkunuz: Onlar dul kadın ve yetim çocuktur. Namaz hususunda Allah’tan korkunuz!..”
Rasûlullah (s.a.v) daha sonra, “Namaz, namaz…” diye tekrar etmeye başladı. (Mübârek lisanı söyleyemez olunca bile) rûh-i pâki Refîk-i A’lâya
yükselinceye kadar bunu içten içe tekrar edip durdu. (Beyhakî, Şuab, VII, 477. Ayrıca bkz. Ahmed, VI, 290, 315; İbn-i Mâce, Vasâyâ, 1)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vehhâb:
Bağışı çok olan, karşılıksız veren, nimetlerinin ardı arkası kesilmeyen, mü’min ya da kâfir ayrımı yapmadan, bütün mahlûkuna nimetlerini yağdıran, ihsân eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Peygamber Efendimiz, “gözümün nûru” diye tavsîf ettiği namazı, hayâtının esâsı kılmıştır. Farz namazlar dışında, fırsat buldukça nâfile namaz kılar;
herhangi bir sebeble sevinmiş olsa, şükür için hemen namaza yönelir, bir şey kendisini üzecek olsa yine hemen namaza koşardı.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.” (Tâhâ, 132)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Param parça edilsen, ateşlerde yakılsan bile, sakın hiçbir şeyi Allâh’a ortak koşma! Hiçbir namazını da terketme; kim namazı bile bile terk ederse o
kişi Allâh Teâlâ’nın himâyesinden, hıfz u emânından uzak kalır…” (İbn-i Mâce, Fiten, 23)
Rasûlullâh (sav)’in Allâh Teâlâ’ya olan muhabbeti ve bağlılığı o noktaya çıkmıştı ki, dünyâda rahat ve
huzûru ancak Yüce Rabbine ibâdet etmekte bulurdu. Dünyâ meşgaleleri arasında daraldığı zaman; “Ey Bilâl! Bizi rahatlat.” buyurarak ezâna ve
namaza koşmuş, namaz vakti girdiğinde her şeyi bir tarafa bırakarak Rabbine yönelmiştir. Hayâtı boyunca namazlarını dâima ilk vaktinde kılmıştır.
Nitekim o, nerede olursa olsun, vakti girdiği anda hemen namaz kılmaktan çok hoşlanırdı.
Enes (r.a) şöyle anlatır:
Vefatı esnâsında Peygamber Efendimiz’in yanındaydık. Bize üç defâ:
“–Namaz hususunda Allah’tan korkunuz!” buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti:
“–Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkunuz, iki zayıf hakkında Allah’tan korkunuz: Onlar dul kadın ve yetim çocuktur. Namaz hususunda Allah’tan korkunuz!..”
Rasûlullah (s.a.v) daha sonra, “Namaz, namaz…” diye tekrar etmeye başladı. (Mübârek lisanı söyleyemez olunca bile) rûh-i pâki Refîk-i A’lâya
yükselinceye kadar bunu içten içe tekrar edip durdu. (Beyhakî, Şuab, VII, 477. Ayrıca bkz. Ahmed, VI, 290, 315; İbn-i Mâce, Vasâyâ, 1)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vehhâb:
Bağışı çok olan, karşılıksız veren, nimetlerinin ardı arkası kesilmeyen, mü’min ya da kâfir ayrımı yapmadan, bütün mahlûkuna nimetlerini yağdıran, ihsân eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Peygamber Efendimiz, “gözümün nûru” diye tavsîf ettiği namazı, hayâtının esâsı kılmıştır. Farz namazlar dışında, fırsat buldukça nâfile namaz kılar;
herhangi bir sebeble sevinmiş olsa, şükür için hemen namaza yönelir, bir şey kendisini üzecek olsa yine hemen namaza koşardı.