kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 916
- Tepkime puanı
- 2,374
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Gerçek Muhtâcı Bulabilmek
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç maksadıyla dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zannederler. Sen onları sîmâlarından tanırsın…” (Bakara, 273)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Gerçek fakir, ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan ve hâlini anlayıp kendisine yardım edecek biri çıkmayan, (buna rağmen) halktan bir şey istemeyen kimsedir.” (Buhârî, Zekât, 53)
Hz. Mevlânâ şöyle nasihat eder:
“Gönül almaya bak; güçsüzlere hizmet et! Zayıfları, gönlü kırıkları koru! Onlar öyle kimselerdir ki, halktan hiçbir gelirleri yoktur. Bununla beraber,
tam bir kalp huzûru, tevâzû ve kırıklık içinde kalıp giderler. Onları ara, bul!”
İşte asıl fazîlet, böyle muhtâcın elinden tutabilmektir. Yani istemekten hayâ ettiği için hâlini gizleyen takvâ sahibi muhtâcı arayıp bulmak ve onları
sîmâlarından tanımayı kalbimizin bir hassâsiyeti hâline getirmek, Rabbimizin bir emridir. Şüphesiz ki bu hassâsiyeti kazanabilmek, malın helâlliği ve
gönüllerdeki ihlâs nisbetinde mümkündür. (Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından-1, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Muahhir:
İstediğini geride bırakan, arkaya koyan, hikmeti gereği tehir edilmesi gerekenleri erteleyen demektir.
Kısa Günün Kârı
Sadakayı, ona en lâyık olana vermeye çalışmak, mühim bir infak âdâbıdır. Yani işin kolayına kaçıp rastgele vermek değil; “Onlar ki zekât vermek için
faâliyet gösterirler.” (Mü’minûn, 4) âyetinde işâret edildiği gibi, hakkın tam yerini bulması için, bir ibâdet vecdiyle, ciddî bir emek sarf ederek verebilmektedir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç maksadıyla dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zannederler. Sen onları sîmâlarından tanırsın…” (Bakara, 273)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Gerçek fakir, ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan ve hâlini anlayıp kendisine yardım edecek biri çıkmayan, (buna rağmen) halktan bir şey istemeyen kimsedir.” (Buhârî, Zekât, 53)
Hz. Mevlânâ şöyle nasihat eder:
“Gönül almaya bak; güçsüzlere hizmet et! Zayıfları, gönlü kırıkları koru! Onlar öyle kimselerdir ki, halktan hiçbir gelirleri yoktur. Bununla beraber,
tam bir kalp huzûru, tevâzû ve kırıklık içinde kalıp giderler. Onları ara, bul!”
İşte asıl fazîlet, böyle muhtâcın elinden tutabilmektir. Yani istemekten hayâ ettiği için hâlini gizleyen takvâ sahibi muhtâcı arayıp bulmak ve onları
sîmâlarından tanımayı kalbimizin bir hassâsiyeti hâline getirmek, Rabbimizin bir emridir. Şüphesiz ki bu hassâsiyeti kazanabilmek, malın helâlliği ve
gönüllerdeki ihlâs nisbetinde mümkündür. (Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından-1, Erkam Yay.)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Muahhir:
İstediğini geride bırakan, arkaya koyan, hikmeti gereği tehir edilmesi gerekenleri erteleyen demektir.
Kısa Günün Kârı
Sadakayı, ona en lâyık olana vermeye çalışmak, mühim bir infak âdâbıdır. Yani işin kolayına kaçıp rastgele vermek değil; “Onlar ki zekât vermek için
faâliyet gösterirler.” (Mü’minûn, 4) âyetinde işâret edildiği gibi, hakkın tam yerini bulması için, bir ibâdet vecdiyle, ciddî bir emek sarf ederek verebilmektedir.