Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İktibas Gazze yaşadığımız dünyanın özetidir (1 Görüntüleyen)

“Gazze yaşadığımız dünyanın özetidir”

“Gazze yaşadığımız dünyanın özetidir”​

“Gazze yaşadığımız dünyanın özetidir, bir asrı aşkın bir süredir coğrafyamızın tamamında yüz yüze olduğumuz canavarlığın, zalimliğin, süslü lafların ardında yatan barbar dünya düzeninin mücessem halidir.”​


Hiç şüphesiz içinde bulunduğumuz şu zaman diliminde Gazze’den daha büyük bir acımız, Gazze’den daha derin bir yaramız, Gazze’den daha öncelikli bir gündemimiz yoktur. Aslında Gazze hadisesini Filistin topraklarının küçük bir bölümünde vahşice gerçekleştirilen bir soykırım olgusundan öte işgalci kafirlerin yeryüzü genelinde İslam Ümmetine ve mazlum halklarımıza yönelik zulümlerinin bir yansıması olarak değerlendirmek ve aynı zamanda tüm zorluk ve imkansızlıklara rağmen zorbalığa, adaletsizliğe, istikbara ve işbirlikçiliğe karşı Ümmet olarak direnişimizin bir sembolü olarak görmek durumundayız.

Gazze yaşadığımız dünyanın özetidir, bir asrı aşkın bir süredir coğrafyamızın tamamında yüz yüze olduğumuz canavarlığın, zalimliğin, süslü lafların ardında yatan barbar dünya düzeninin mücessem halidir. Gazze’de ve bir bütün olarak Filistin topraklarında muhatap olduğumuz vahşet Keşmir’den Doğu Türkistan’a, Arakan’a; Mısır’dan, Sudan’a, Orta Asya’ya coğrafyamızın tamamında maruz kaldığımız zulüm zincirinden ayrı düşünülemez. Barbarlığa karşı insanlığın, hukuksuzluğa karşı adaletin, zulme karşı direnişin yurdu Gazze evimizdir, yüreğimizdir, geleceğimizdir. Buna binaen Gazze’de barbarca, vahşice süren Siyonist zulüm karşısında fikirlerimizi, sözlerimizi ve saflarımızı sık tutmak, teyakkuzda bulunmak, gayretlerimizi artırmak zorundayız.

Yılgınlık, Yorgunluk Daha Fazla Gayretle Aşılır!

Yanlış ama yaygın bir eğilimdir, bilinir: Zamana yayılan, sistematik ve etkili bir mahiyet arzeden zulümler karşısında düşülen en büyük yanlışlardan biri geriletme ve sonlandırmanın zorluğunun görülmesiyle birlikte zulmü kanıksamak, zulme alışmak, zulme tepki gösterme gayretinden uzaklaşmaktır. Bu hal geniş kitleleri bekleyen bir tehlikedir ve tam bu noktada muttakilerin, şahitlik bilincine sahip olanların, her durumda hakkı ve sabrı tavsiye etmekle mükellef Müminlerin daha fazla gayret sarfetmeleri, zulmü kesintisiz biçimde lanetlemeleri ve kardeşlerinin yanında yer alıp mazlumların sesi olmaları gerekir.

Biz müminiz, hayata imtihan perspektifinden bakıyoruz. İman ve küfür, hak ile batıl, adalet ile zulüm arasındaki kavganın kıyamete kadar sürecek bir savaş olduğunu ve bu savaşta dünyevi planda güçlü görünenlerin, hatta galip gelenlerin değil, doğru safta duranların, ne pahasına olursa olsun hakkın, adaletin bayrağını taşıyanların kurtuluşa ereceğine iman ediyoruz.

Allah Teala Duha Suresinde Resulünü (s) en zor zamanında, kendisini en sıkıntılı hissettiği bir anda “Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı” ayetiyle rahatlatmış ve “Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan daha hayırlıdır. Yakında Rabb'in sana verecek, sen de hoşnut olacaksın.” müjdesiyle de halen bulunduğu zor ve sıkıntılı hal içinde bırakmayacağını bildirmiştir. Rabbimiz bizim için, tüm ümmetimiz için de gelecek günleri daha hayırlı, daha başarılı, daha kolay kılsın!

Fiilen engelleyemememiz, çabalarımızın, eylemlerimizin, dualarımızın son kertede zulmü durdurmaya yetmemesi asla yorulmayı, yılgınlığı, çaresizlik psikolojisine kapılarak geri çekilmeyi meşrulaştırmaz. Vicdanımızı sızlatan, yüreğimizi kanatan manzaralar karşısında bakışlarımızı başka yönlere kaydırmayı haklı çıkarmaz. Hayır, elimizdeki her imkan ve araçla, sesimiz çıktığı, gücümüz yettiği kadar zulmü haykırmayı, zalimleri lanetlemeyi sürdürmeliyiz. Adil şahitlik vazifesinin bir gereği olan bu çabamız, bu tutumumuz hem imanımızı, hem de akıl ve ruh sağlığımızı korumanın biricik yoludur.

Direniş Bir Düşünme Biçimi ve Hayat Tarzıdır!

Unutmayalım ki direniş bölgesel bir olgu değil, küreseldir ve öncelikle de zihni, kalbi bir tutum alıştır. Herkes, her topluluk kendi mevziinde direnmenin yollarını, araçlarını geliştirmekle mükelleftir. Ve biz aklımızla, kalbimizle, sözümüzle, sahip olduğumuz imkanlarımızla direnmeyi sürdürdüğümüz, teslimiyeti ve kanıksamayı reddettiğimiz müddetçe direniş Allah’ın izniyle devam edecek ve zafere yürüyecektir.

Dikkat edin, şöyle bir etrafınıza bakın, ruhunda direniş bilincini, canlılığını kaybetmiş olanlar nezdinde Gazze’nin de başka mücadele alanlarının da çoktan çökmüş olarak algılandığını göreceksiniz. Yazık ki bu çökkün, aciz, yenilgiyi içselleştirmiş ruh halleriyle bu insanlar Gazze’yi ancak bir enkaz yığını olarak algılamaktadırlar. Oysa biz Gazze’ye baktığımızda Ümmete bilinç ve sorumluluk taşıyan bir mücadele azmini ve direniş ateşinin zalimleri yakmaya devam ettiğini görebilmeliyiz.

Küresel Barbarlığa Tutulan Ayna: Gazze

Gazze bize çok şey öğretmiş, zaman zaman unutma emareleri gösterdiğimiz hakikatleri hatırlatmıştır. İman ile küfür arasındaki savaşın mahiyetini, zulüm sütunları üzerinde yükselen Firavunların düzeninin hakikat diye bir derdinin olmayıp bilakis yalan ve saptırma üzerine kurulduğunu, küfrü ve şirki esas alan düzenlerin asla adalet getirmeyeceğini çok net biçimde ortaya koymuştur.

İddia neydi? Dünya büyük altüst oluşlardan, kitlesel savaşlardan, yıkımlardan dersler çıkarmış, barışın, hukukun, eşitliğin önemini kavramış, büyük bir başarıyla insan hak ve özgürlüklerini korumanın mekanizmalarını geliştirmişti, değil mi? Bilimsel araştırmalarla, teknolojik gelişmelerle çok büyük atılımlar gerçekleştirildiği, insanlık aleminin iletişimden refaha, ulaşımdan sağlığa her alanda devasa kazanımlar elde ettiği dillendirilmiyor muydu?

Gazze’de açlıktan bedenleri incelmiş, bir deri bir kemik kalmış çocukların görüntülerine bakın ve bu süslü lafların nasıl bir aldatmaca içerdiğini görün! Gelişmiş silahlarla, tonluk, iki tonluk bombalarla derme çatma çadırlarda hayata tutunmaya çalışan mazlumların nasıl vahşice yakıldıklarına bakın ve o gelişmiş teknolojinin mazlumlar için ne ifade ettiğini düşünün!

Bunca gelişme, kalkınma, ilerleme, imkanlar, eğlenceler, refah görüntülerinin ortasında Gazze’den yansıyan manzaralara, çocuklarımızın, kadınlarımızın, erkeklerimizin ellerinde boş yemek kaplarıyla bir avuç pirinç için mücadele görüntülerine bakın! Hamas’tan, İslami Direniş’ten, işgalci zalim güçlerle savaşan mücahitlerden öte doğrudan sivillerin kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle çocuklarıyla Müslüman halkın hedef alındığı, Arakan’da, Keşmir’de, Doğu Türkistan’da olduğu gibi Filistin halkının da İslami kimliğinden ötürü topyekün imha edilmeye çalışıldığı gerçeğine ışık tutmuyor mu bu görüntüler?

Bizi Biz Yapan Her Şeye Düşmandır Onlar!

İnancımıza düşmanlar, kimliğimize düşmanlar, varlığımıza düşmanlar. Ellerinden gelen her türlü araçla saldırıyor, kendi kimliğimizle, özgürce, sadece Rabbu’l-Alemin’e kul olarak var olmamızı kabullenemiyorlar.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara Fransa’yı ziyaret ediyor. Daha ziyaret başlamadan Fransa Cumhurbaşkanı Macron yeni yönetimden Suriye’de azınlıkların hakları, güvenlikleri, temsili konusunda güvenceler istiyor. Yeni yönetimi bu konuda yönlendirmeye çalışıyor. Ne yapmamız gerektiği, ülkelerimizi nasıl yönetmemiz, ne tür politikalar izlememiz gerektiği hususunda talimatlar veriyor, kurallar belirliyorlar.

Alevilerin, Dürzilerin, Hıristiyanların hakları ve gelecekleri hususunda çok duyarlılar. Doğrusu Müslümanlar olarak bizim bu hususta bir karın ağrımız yok. Yüz yıllardır her türlü azınlık, farklı din ve mezhep unsurları İslam beldelerinde özgürce yaşadılar ve yaşamaya devam ediyorlar. Müslümanlar Batılıların dün Endülüs’te, bugün Bosna’da yaptıklarını Kıptilere, Ermenilere, Yahudilere ya da çeşitli azınlık mensuplarına asla yapmamışlardır. Ama bize talimat vermeye kalkanlar kim, onlar ne haldeler?

Suriye’de Dürzilerin, Alevilerin hakları konusunda gayet hassas ve tedirgin olan Fransa başörtüsüne ne diyor? Camilere yönelik baskılara, imamların devletin hoşuna gitmeyen vaazlar vermesinden ötürü deport edilmelerine, camilerin kapatılmasına ne diyor? Ya Müslüman azınlıkların hakları? Onlar konuşulmayı hak etmiyor mu? Aleviler, Dürziler işgalci Siyonistlerin de desteğiyle ayaklansalar bile dokunulmasınlar ama camide cinsi sapıklığı eleştirdiği için imamlar sınır dışı edilebilsin, öyle mi? Yuh sizin adalet anlayışınıza!

Marufun Düşmanı, Münkerin Teşvikçisidirler!

Hiç kuşkusuz bu çarpık zihniyetin yerli izdüşümleriyle de sürekli biçimde karşı karşıyayız. Cuma Hutbesinde zinanın haramlığının dile getirilip evliliğin teşvik edilmesi gerektiğine dikkat çekildiği için Diyanet İşleri Başkanlığı eleştiriliyor. Bunun özel hayata müdahale olduğu ileri sürülüyor. Peki ne yapılması gerekiyordu? Cuma hutbesinde flörtün, haramların sorun teşkil etmediği, iffet, namus gibi değerlerin anlamsız olduğu mu söylenmeliydi? İfsadın önü açılıp, ıslah çabasına bariyerler mi örülmeliydi?

Bu nasıl bir pervasızlıktır ki, camide okunan hutbeye dahi ayar verme hakkını kendinde görüyor? Hayatında Allah Teala’nın hükümleri hiçbir anlam ifade etmeyen, hevalarını ilah edinmiş bu bedbahtların hududullahın hatırlatılmasına dahi tahammülleri yok! Bırakın sokağı, okulu, pazarı, medyayı camide bile hakkın haykırılmasından rahatsızlık duyuyor ve bu hazımsızlıklarını en üst perdeden dile getirmekten de çekinmiyorlar.

Ne yazık ki tersine bir işleyiş mevcuttur. Hakkı ve sabrı hatırlatan, fahşaya karşı çıkan seslerin, çabaların daha gür olması gerekirken hayra yönelik çağrıların bastırılmaya, ifsada yönelik davetlerin ise alabildiğine pervasızlaşmasına, yaygınlaşmasına şahitlik ediyoruz. İşte yaz mevsimi geliyor ve yine sokaklarımızın, caddelerimizin plaja dönmesi vakasıyla yüz yüze geliyoruz. Ne yazık ki bizler çoğu zaman bu zulme, fahşaya açıkça karşı çıkma cesaretini kendimizde göremezken, müfsitlerin, mücrimlerin edepsizliklerini arsızca sergilemekten çekinmedikleri, buna itiraz edenlerin ise karalandığı, özel hayata ve özgürlüklere müdahale etmekle suçlandığı ortamları soluyoruz. Rabbu’l-Alemin her durumda bizi hayra çağıran, hakkı ve sabrı tavsiye edenlerden kılsın, ifsada, fahşaya, münkere duyarsızlaşanlardan, zulmü ve küfrü kanıksayanlardan eylemesin!

İfsadın Bin Bir Yüzü

İfsadın çok yönlü ve çok boyutlu bir zihniyet ve pratik olduğunu aklımızdan çıkartmamalıyız. Bu Siyonist çetenin azgınlaşan vahşetine, soykırımına karşı Hamas düşmanlığı, İslami hareket karşıtlığı gibi karşımıza çıkabildiği gibi haramların doğal ve sevimli gösterilmesi, fahşaya karşı çıkışların baskıcılıkla, özel hayata müdahalecilikle yaftalanması şeklinde de karşımıza çıkabilir.

Keşmir’de 80 yıla yaklaşan Hindu işgalini görmezden gelip mücahitlerin direniş eylemlerine ‘terör’ sıfatı yapıştırılması adaletsizliği formunda gelişebileceği gibi ulusal gün ve bayram kutlaması, Allah’ın dinine düşmanlıkta sınır tanımayan tağutların tazim edilmesi, mezarlarının, putlarının önünde rüku edilmesi, ırkçı, cahili asabiye duygularının pohpohlanması şeklinde de gündemleşebilir.

Umudunu Yitiren İnancını Koruyamaz, Davasını Yitirir!

Yaşadığımız anı iyi değerlendirmek, ortamlarımızı İslamileştirmek için çaba sarfetmek ve mutalaka ümitvar olmak durumundayız. Ümidini yitirenler kendilerini de etraflarını da kurutur, çölleştirirler. Biz gayret ve tevekkül etmekle vazifeliyiz. Sonucu Rabbimiz takdir eder.

Nebi (s) şöyle buyurmuştur: “Güçlü mümin zayıf müminden daha hayırlı ve Allah katında daha sevimlidir. Bütün hayırlarda sana yararı dokunan şeye karşı hırslı ol, Allah’tan yardım dile, acizlik gösterme. Başına bir felaket geldiğinde “keşke şöyle yapsaydım, böyle böyle olurdu” deme. Fakat ‘Allah’ın takdiri, O ne dilerse yapar’ de! Zira keşke sözü şeytanın ameline yol açar.” (Müslim; İbni Mace, Müsned)

Her durumda, her ortamda sadece Allah Teala’nın rızasını hedeflemek, O’nun hükümleirni esas alamak, Allah Azze ve Celle’nin hoşnut olmayacağı söz, amel ve ilişkilerden tümüyle teberri etmek zorundayız. Bilmeliyiz ki bütün insanlık, tüm güç ve kudret sahipleri bizden ve bizim amellerimizden hoşnut ama Kadiri Mutlak Rabbimiz bizden razı olmasa tüm çabalarımız, uğraşlarımız, tümüyle hayatımız boşa gitmiş demektir. Allah Teala böylesi bir felaketten Ümmet-i Muhammed’i korusun. Yaşarken ve ölürken bize kendisini razı edecek bir hayat ve en sonunda da hayırlı bir ölüm nasip eylesin!

Ya Rab, bize hesabını verebileceğimiz bir hayat bahşet! Kardeşlerimize karşı duygularımızı, sözlerimizi, eylemlerimizi senin rızana muvafık eyle! Senin sözünü yüceltmek, ila-yı kelimetullah için mücadele eden, bedel ödeyen, en sevdiklerini kurban eden mücahitleri, mazlumları muzaffer eyle. Filistin’de, Keşmir’de, hassaten Gazze’de kafir, müşrik, necis Siyonist ve Hindu zalimleri zelil, kardeşlerimizi aziz ve muzaffer eyle!​
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri