Bu papatya türü özellikle çizilmiş çünkü içinde başka tür yok. Çek papatyası denilen aslında koyungözü diye tabir edilen ve ilk tesbit edilen papatya türüdür. Kökeni Avrupa’dan gelir... Ressam her birini ayrı ayrı özellikle çizmiş, Ressamın burada Avrupa kökenli biri olduğu düşünülebilir. Yaşadığı buhranları belkide en iyi bu tabloda sessiz bir çığlık ile seslendirmiş.
Capcanlı sürekli olarak kendini yenileyen bu hayat içinde insanın kendi kendini diri diri mezara gömmesini resmetmiş. Özellikle papatyaların köklerini gözümüze soka soka göstermiş. Mevsimlik ömrü olduğunu sandığımız bu cılız bitkinin nasıl toprağa kök saldığını her an kendini nasıl yenilediğini bize göstermek istemiş. Milyonlarca yıldır var olan ve sımsıkı tutunan bu papatyalar bizim gözümüzde geçici, oysa biz yaşarken bile onlar karşısında aslında ölüyüz.
Hayata ayak uyduramayışımız, acımasızlığımız, birbirimizi anlayamayışımız, evreni anlayamayışımız, her insanın ayrı ayrı bir zihin dünyası oldunuz görmeyişimiz. Aynı olmamıza rağmen farklılıklarımızı kabullenmeyişimizin bizi sürüklediği çukuru resmetmiş.
Ve aslında var olan bizin ne kadar var olmadığını gözümüze sokmuş, çığlık çığlığa kendine gel ey insan en cılız sandığın papatya bile senden daha diri demeye koşuyor...
Kırmayın, ezip geçmeyin beni demiş, anlayın, yormayın bende varım sizden olmayışını kabullenin diye feryat figan ediyor ressam...
Mükemmel bir çizim...
Ölü ama diriler için...
Görmezden gelen etrafında olup bitene kayıtsız kalan herkese...
İthafen ...