Sistemin Hipnotik Döngüsü
Bilirsiniz, sistemin ilk görevi, kendisini korumaktır. Dolayısıyla insan, sistemin düzenli bir şekilde çalışmasına hizmet eden çark dişlisinden başka bir şey değildir. Ancak bizi öylesine güçlü bir yanılsamaya sokar ki, fare gibi koştuğumuz tekerin içinde kendimizi özgür ve değerli hissederiz.
Sistemin içine doğan bireyler, alışılagelmiş bu döngüye, aslında kendilerine yavaş yavaş aşılanan yapay hayatlarını kontrol ettiklerini düşünerek devam ederler. Birileri bu döngünün dışına çıktığında, sistem onları "arıza" olarak değerlendirir. Tehdit olarak gördüğü arızaları yok eder, önemsiz olanları ise diğerlerinin önünde küçük düşürür.
Bu şekilde diğerleri dediklerimiz, döngünün dışına çıkanları beyinlerine kodlanan şemalar ile yargılar:
Ne yaptığını sanıyor bu?
Hiç güvenli değil.
Delilik, saçmalık, düşüncesizlik, büyük risk!
Sistemle yetişmiş anne babalar, çocuklarının da bu şemalara uygun yürümesini hayal eder. Aslında hayallerimiz bile bize ait değildir. Sistemin bize yüklediği, gerçekleştirmemizi istedikleridir.
Böylelikle insan, aynı amaç doğrultusunda birbirinin ayak izini takip ederek sırasının gelmesini bekler. Aynen kendisinden istendiği gibi, düzeni bozmadan, sistemin tornasından çıkmış simetrik, kusursuz dişliler olarak...
Başarılı olmak istiyorsan, onun merdivenlerinden çıkacak, onun için çalışacak, kendini ona adayacaksın... Ya da bu hipnozdan uyanıp başını belaya sokacaksın...
Son olarak, 1965 Çekoslavakya yapımı bir kısa animasyon film önerisinde bulunacağım. Sert, ürkütücü ve düşündürücüdür. Şiddetle tavsiye eder, yorumlarınızı da beklerim.