kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 915
- Tepkime puanı
- 2,373
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Fitnelerden Sakınmak
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Enfâl, 25)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allah’ım!...Dünya fitnesinden sana sığınırım…” (Buhâri, Cihâd 25, Daavât 37, 41,44)
Bireyin kendisine, ailesine, yaşadığı topluma ve milletine karşı sorumluluğu vardır. Toplumun, her türlü anarşi, fitne, fesat ve kargaşadan uzak kalması için herkes üstüne düşen görevi yapmalıdır. Bu konuda sırası geldikçe elini hiç çekinmeden taşın altına koymalı, feragat ve fedakârlıktan
asla çekinmemelidir. Toplum bir bütündür ve bir vücuda benzer. Toplumun organlarındaki herhangi bir rahatsızlık, bütün toplumu sarsar, etkiler,
zayıflatır ve toplumun direncini kırar. Bu açıdan, toplumun birliği ve dirliği için her ferdin sorumluluk alması ve taşıması zaruridir. “Bana ne, beni
ilgilendirmez, bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi sözlerle mesuliyetten kaçmak, riske girmekten imtina etmek, zarar ve ziyana uğramaktan
korkmak, toplum barışını tehdit eden önemli unsurlardandır. Aşağıda sunacağımız hadis, toplumsal barışın sağlanmasında kötülüklere karşı elbirliği
ile mücadelenin şart olduğunu, aksi takdirde bütün toplumun yıkılıp gideceğini izah etmektedir.
“Allah’ın hududuna (emir ve yasaklarına) giren meseleleri tatbik eden kimse ile, yasakları işleyen kimselerin durumları, bir gemiye binip de kura
çekmeleri neticesinde bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt (zemin) katına yerleşen yolculara benzer. Alt katta oturanlar su ihtiyaçlarını
giderirken üsttekilerin yanından geçip onları rahatsız ediyorlardı. Bu yüzden, zemin katta bulunanlar, “biz, geminin tabanım delelim oradan
suyumuzu alalım da üst katta bulunanlara eziyet etmeyelim” derler. Şayet onların ellerinden tutulup bunu yapmalarına izin verilmezse, geminin
içinde bulunanların hepsi kurtulur. Şayet onların, böyle bir hareketine müsaade edilir ve kendi hallerine bırakılırlarsa, hepsi birden boğulurlar.”
(Buharî, Sahih, Şeriket, 6, Şehadat, 30; Tilmizi, Fiten, 12, Ahmedb. Hanbel, IV, 268, 270, 273, İbn Hacer el- Askalanî, Fethu’1-Bari, Beyrut, 1988, V, 277.)
Toplum, bir gemiye benzetilmiştir. Geminin, su almasını hazırlayan sebeplerin önüne geçilmemesi halinde, içindekilerle beraber batması nasıl
mukadderse, toplumun su alması yani, toplumu çökertecek, çözecek, yıkacak, tahrip edecek her türlü kötülüğün yaygınlaşması ve bunlara ses
çıkarılmaması veya müsamahalı davranılması da toplumsal çözülmeyi hızlandıracak, belki de zamanla toplumu tahrip edecek veya çökertecektir.
Bir toplumda, fitne, fesat, kargaşa, zulüm, adaletsizlik, güvensizlik gibi etkenlere karşı tedbir almak ve hatta izale edilmesi için gayret, çaba sarf
etmek herkesin görevidir. Oran olarak herhangi bir yüzdelik verilmesi zor olmakla birlikte herkes, taşıdığı yükümlülük nispetinde toplumda gelişen
menfi hadiselere karşı sorumludur. Çünkü toplumda meydana gelen fitne ve musibetlerden, sadece bunlardan doğrudan doğruya etkilenenler zarar görmemektedir. (Doç. Dr. Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi Mart-2003)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
es-Semî’:
Kâinattaki her sesi; içte saklansın yahut açıkça söylensin duyan, gizliyi, fısıltıyı bile işiten demektir.
Kısa Günün Kârı
İnsanlar, yaratılış itibariyle toplu yaşamak mecburiyetindedirler. Bu sebeple aralarında karşılıklı bir takım vazifeler vardır. Bunlara önem verilmediği
takdirde, toplum hayatının barış, huzur ve güven içinde devam etmesi mümkün değildir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.” (Enfâl, 25)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Allah’ım!...Dünya fitnesinden sana sığınırım…” (Buhâri, Cihâd 25, Daavât 37, 41,44)
Bireyin kendisine, ailesine, yaşadığı topluma ve milletine karşı sorumluluğu vardır. Toplumun, her türlü anarşi, fitne, fesat ve kargaşadan uzak kalması için herkes üstüne düşen görevi yapmalıdır. Bu konuda sırası geldikçe elini hiç çekinmeden taşın altına koymalı, feragat ve fedakârlıktan
asla çekinmemelidir. Toplum bir bütündür ve bir vücuda benzer. Toplumun organlarındaki herhangi bir rahatsızlık, bütün toplumu sarsar, etkiler,
zayıflatır ve toplumun direncini kırar. Bu açıdan, toplumun birliği ve dirliği için her ferdin sorumluluk alması ve taşıması zaruridir. “Bana ne, beni
ilgilendirmez, bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi sözlerle mesuliyetten kaçmak, riske girmekten imtina etmek, zarar ve ziyana uğramaktan
korkmak, toplum barışını tehdit eden önemli unsurlardandır. Aşağıda sunacağımız hadis, toplumsal barışın sağlanmasında kötülüklere karşı elbirliği
ile mücadelenin şart olduğunu, aksi takdirde bütün toplumun yıkılıp gideceğini izah etmektedir.
“Allah’ın hududuna (emir ve yasaklarına) giren meseleleri tatbik eden kimse ile, yasakları işleyen kimselerin durumları, bir gemiye binip de kura
çekmeleri neticesinde bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt (zemin) katına yerleşen yolculara benzer. Alt katta oturanlar su ihtiyaçlarını
giderirken üsttekilerin yanından geçip onları rahatsız ediyorlardı. Bu yüzden, zemin katta bulunanlar, “biz, geminin tabanım delelim oradan
suyumuzu alalım da üst katta bulunanlara eziyet etmeyelim” derler. Şayet onların ellerinden tutulup bunu yapmalarına izin verilmezse, geminin
içinde bulunanların hepsi kurtulur. Şayet onların, böyle bir hareketine müsaade edilir ve kendi hallerine bırakılırlarsa, hepsi birden boğulurlar.”
(Buharî, Sahih, Şeriket, 6, Şehadat, 30; Tilmizi, Fiten, 12, Ahmedb. Hanbel, IV, 268, 270, 273, İbn Hacer el- Askalanî, Fethu’1-Bari, Beyrut, 1988, V, 277.)
Toplum, bir gemiye benzetilmiştir. Geminin, su almasını hazırlayan sebeplerin önüne geçilmemesi halinde, içindekilerle beraber batması nasıl
mukadderse, toplumun su alması yani, toplumu çökertecek, çözecek, yıkacak, tahrip edecek her türlü kötülüğün yaygınlaşması ve bunlara ses
çıkarılmaması veya müsamahalı davranılması da toplumsal çözülmeyi hızlandıracak, belki de zamanla toplumu tahrip edecek veya çökertecektir.
Bir toplumda, fitne, fesat, kargaşa, zulüm, adaletsizlik, güvensizlik gibi etkenlere karşı tedbir almak ve hatta izale edilmesi için gayret, çaba sarf
etmek herkesin görevidir. Oran olarak herhangi bir yüzdelik verilmesi zor olmakla birlikte herkes, taşıdığı yükümlülük nispetinde toplumda gelişen
menfi hadiselere karşı sorumludur. Çünkü toplumda meydana gelen fitne ve musibetlerden, sadece bunlardan doğrudan doğruya etkilenenler zarar görmemektedir. (Doç. Dr. Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi Mart-2003)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
es-Semî’:
Kâinattaki her sesi; içte saklansın yahut açıkça söylensin duyan, gizliyi, fısıltıyı bile işiten demektir.
Kısa Günün Kârı
İnsanlar, yaratılış itibariyle toplu yaşamak mecburiyetindedirler. Bu sebeple aralarında karşılıklı bir takım vazifeler vardır. Bunlara önem verilmediği
takdirde, toplum hayatının barış, huzur ve güven içinde devam etmesi mümkün değildir.