Ey Müslümanlar bu çocuklar kimin?
Son yıllarda Türkiye'nin toplumsal manada geleceğini değiştirip şekillendirecek büyük olaylar yaşandı. Bütün bu büyük değişimlerin karşısında duranlar veya durması gerekenler ise sesini yükseltmekten çekinir bir halde adeta sûra üflenmesini bekliyorlar!
Mustafa Sabri Beşer / Star Gazetesi
"Ey Müslümanlar bu çocuklar kimin?"
Bu bir çığlık...
Hem de duymazdan gelemeyeceğimiz bir çığlık...
Bu çığlığı, duyanlar olarak bütün bir toplum adına dile getirmek gerekiyor!
Bizi bu çığlığı seslendirmeye iten sebep ise bir sokak röportajında muhabirin sorduğu soruya cevap veren gençlerimizin, içinde bulundukları vahim durumlar.
Gençlere "Müslüman mısınız?" diye soruluyor. Verilen cevapları duyunca ister istemez; "inşallah kurgu bir röportajdır!" diyesiniz geliyor, hayretinizi saklayamayarak.
Bu soru dijital mecralar hayatımıza girmeden önce sorulmuş olsaydı herkes "Elhamdülillah Müslümanım." cevabını verirdi.
Kendisine soru yöneltilen gençler şimdi bu soruya rahatlıkla "Değilim!" cevabını veriyorlar!
Hem de bunların sayısı öyle birkaç tane değil, onlarca, yüzlerce.
Bu sadece bir sokak röportajcısının ulaşabildikleri...
Günümüzde kendini ateist, deist veya agnostik olarak tanımlayan gençlerin sayısında geçtiğimiz yıllarla kıyaslanmayacak kadar bir artış var.
Biz bunun baş sebebinin dijital dünya olduğunu sanıyoruz.
Muhtemelen anlamlarına dahi tam hâkim olamadıkları kavramları telaffuz etmekten onur duyuyorlar! "Deist" ya da "agnostik" kelimelerini kullanmak "fantastik" algılandığı için moda haline geldi.
İşte bu durum karşısında insan ister istemez bir çığlık atıp soruyor: "Ey Müslümanlar bu çocuklar kimin?"
Üstelik bu çığlığı atmamıza yol açan nedenler sadece bununla sınırlı değil.
Bu soruyu sosyal medyada bir paylaşımda gördüm. Paylaşımda ise yukarıda zikrettiğimiz röportajın videosu vardı.
Kurgudur diye hayretimi gizlemeye çalışırken haber kanallarında bir vahim haber daha anons ediliyordu: "15-20 yaş arasındaki gençlerin estetik merakı alarm veriyor!"
Düşünün, daha hayatın başlangıcında olan insanlar dış görünümlerini beğenmiyorlar.
Aslında beğenmedikleri dış görünümleri değil.
Allah'ın insana vermiş olduğu görünümü beğenmiyor ve değiştirmeye çalışıyorlar.
Bu, bir inanç zaafının var olduğunun göstergesidir.
Bu artık tehlike çanlarının çaldığının da bir göstergesidir.
Bu tehlike çanlarının çalmasında sosyal medya mecralarının payı çok fazla.
Sosyal medya mecraları kendilerini olduğundan çok farklı gösteren insanlarla dolu!
Bunlar değişik makyaj hileleri veya benzeri yöntemlerle kendilerini çok farklı gösteren insanlar.
Sosyal medya mecraları insanın özellikle gençlerin içindeki narsisizm besliyor.
Gençlerin bugünkü durumu, ne bizim medeniyet geçmişimize ne kültürel dokumuza ne de inanç dünyamıza uyuyor.
Ortaya yepyeni bir kuşak çıkıyor.
Bu kuşak ne X ne Y ne de Z kuşağı!
Bu kuşak farklı, bambaşka bir kuşak!
Adı belki konulmadı, belki hiç konulmayacak ama bu gidişat hiç de hayra alamet değil.
Belki modern hippiler diyebiliriz.
Böylesine radikal değişimleri bir toplumun tolere edebilmesi mümkün değil.
Aile denince onlarca kitap yazan, ailenin kutsallığı üzerine dini argümanları bolca kullanan Müslümanlar ve İslami kesimden neden bu haberlere ses çıkmıyor?
Neden TV'ler açık oturumlarda geleceğimizin sermayesi gençlerin pürmelalini konuşup, uzmanlar eşliğinde toplumu uyarmıyorlar?
Neden acaba?
Olayları ve soruları çoğaltabiliriz, malzeme çok.
İsraf, faiz, milli piyango, lüks, şatafat...
Toplumu dejenere eden belalar karşısında anne babalar dut yemiş bülbüle dönmüş durumda adeta!
Son yıllarda Türkiye'nin toplumsal manada geleceğini değiştirip şekillendirecek büyük olaylar yaşandı. Bütün bu büyük değişimlerin karşısında duranlar veya durması gerekenler ise sesini yükseltmekten çekinir bir halde köşesine çekilmiş adeta sûra üflenmesini bekliyorlar!
Her ne kadar ülke gündemi yavaş yavaş tarihi bir seçime kilitlense de toplum hayatında çok daha farklı alanlarda mücadelelerin verilmesi gerekiyor.
Onun için "Ey Müslümanlar bu çocuklar kimin?" çığlığı atmamıza neden olan bu tehlike çanlarını önemsemeliyiz.
Devlet olarak, toplum olarak, aileler olarak ve elbette ki bireyler olarak acil tedbirler almak zorundayız.
Tedbir derken hemen aklınıza "engelleme" gelmesin.
Bu gençleri sevgiyle, ilgiyle, hoşgörüyle kazanmalıyız!
Gençlerimizin, "Müslüman mısın?" sorusuna gururla, "Elhamdülillah Müslümanım" cevabını verebilecekleri yol ve yöntemleri acilen hayata geçirmeliyiz.