YENİ BEKA MESELESİ: EVLENEMEYEN GENÇLER!!
(Evlendiriciler Cemiyeti'ni Duymuş muydunuz?)
Memleketteki gençleri “evlendirme” işiyle uğraşan ilk sivil toplum örgütünü bilir misiniz?
İlginç bir ismi var:
“Evlendiriciler Cemiyeti”.
10 Ocak 1910 tarihinde kurulan Cemiyet’in Nizamnamesi’ne şunları yazmışlar:
“Vatan boşluk ve zürriyetsizlik yüzünden tehlikededir!
Yetişkin kızlarla delikanlılar bir an evvel evlendirilmeli, bunların fakir ve kimsesiz olanlarına ev, tarla, sermaye vesaire imkânı sağlanmalıdır.
Bu sıkıntılı günlerde, uzun süreli, masraflı, külfetli düğünler yapılmamalı, delikanlılardan ağırlıklar (altın takılar, vesaire) istenmemelidir!”
Ne güzel bir faaliyet alanı;
Bölge’nin zenginleri bir araya getirilecek, para toplanacak ve evlenemeyen gençler evlendirilecek!
Memlekette zürriyetsizlik var, yani nüfus artmıyor, soy soya, boy boya katılmıyor…
İşler kötüye gidiyor…
Onun için el ele vermek ve gençleri evlendirmek gerek.
Taaa o günlerde maddi imkânsızlıklar yüzünden gençler evlenemiyormuş, nüfus bir türlü artmıyormuş ve eşraf bu duruma çare arıyormuş…
Ve bugün…
Aradan bir asırdan çok daha fazla vakit geçmiş…
Sayın Cumhurbaşkanı, “nüfus artış hızındaki korkunç düşüşe” dikkat çekerek,
“Bu, açık söylüyorum, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felâkettir!” diyor.
1910 yılında Evlendiriciler Cemiyeti’ni kuranlar, “zürriyetsizlik” tehlikesine dikkat çekiyorlardı, bugün de Sayın Cumhurbaşkanı “gerekli tedbirler alınmazsa yok olmaya götürebilecek kadar ciddi bir tehdit”ten, “varoluşsal tehdit”ten bahsediyor.
Şahitliğini yaptığı her nikâhta, gençlere en az 3, mümkünse daha fazla çocuk tavsiyesinde bulunduğunu hatırlatıyor.
“Nüfus artış hızımız öylesine düştü ki, bu iş artık tolere edilebilir olmaktan çıkmıştır!”diyor.
Ve dahi, nice konuşmasında, Anadolu Ailesi’nin ne büyük tehditlerle karşı karşıya olduğunu tane tane anlatıyor:
“Batı'da ailenin çöküşü, kadının metalaştırılıp kutlu vazifeden uzaklaştırılmasıyla başlamıştır. Aynı oyunu bizim de üzerimizde oynamaya çalışmaktadırlar. Televizyonuyla, filmiyle, dizisiyle, müziğiyle, internetiyle ve daha nice mecralarıyla ailemize yönelik çok büyük operasyonlar çekilmektedir.”
Ne vurucu cümleler değil mi?
Sayın Cumhurbaşkanı daha ne desin?
-Nüfusum artış hızımız göçüyor...
-Televizyonuyla, filmiyle, müziğiyle ailemiz hedef alınıyor...
-Kadınımız metalaştırılıyor!
Zaman zaman hatırlatıyoruz;
Sayın Aile Bakanı da, “Böyle giderse 25 yıl sonra askere gidecek yeterince genç bulamayız.” diyor!
Aman Allah’ım;
İşte size beka meselesi!
Ne yapacağız 25 yıl sonra, emeklilerimizi mi alacağız askere?
Durum vahim.
Daha ne olsun;
Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle, “Varoluşsal Tehdit!”
Türkiye Yüzyılı’nda, nasıl başa çıkacağız bu tehditle?
Her ilde, her ilçede, her beldede Evlendiriciler Cemiyetleri kurmak gerek.
Benim Kastamonu Evlendiriciler Cemiyeti’ni kurmam gerek.
Evlenemeyen gençleri, evlendirmem gerek.
Gerek de…
Gençler kaç yaşında evlenebilecek?
Hele üniversiteli gençler…
Hele üniversiteden “diplomalı mesleksiz” olarak çıkmış gençler?
Bir hatıra:
Yıl 2021.
Sayın Cumhurbaşkanı, “Bizim 8 milyon 400 bin üniversite gençliğimiz var!” dediğinde, zamanın Almanya Şansölyesi Merkel’in “şöyle bir üfff çektiğini” aktarmıştı.
Dün gibi hatırımda.
Baktım, evet, hafızam beni yanıltmamış.
Aynen böyle; Merkel, Sayın Cumhurbaşkanı’ndan 8.4 milyon üniversite öğrencimizin olduğunu duyunca şaşırmış…
“Üfff!” demiş!
Der tabii, üniversite öğrencisi bakımından 3’e katlıyoruz Almanya’yı…
Müthiş!
Merkel’i şaşırtan rakama göre, bizdeki her 10 kişiden biri üniversiteli demektir!
Gençlerimizin ise kahir ekseriyeti üniversiteli demektir!
Öyle demektir de…
Şimdi, ben, Kastamonu’da bir “Evlendiriciler Cemiyeti” kursam…
Kastamonu Evlendiriciler Cemiyeti’ni kursam…
Oradaki üniversite öğrencilerini evlendirir miyim, evlendirmez miyim?
“Yok abisi, önce okusun, diplomasını eline alsın çocuklar!”
Sonra?
Bir iş bulsunlar, şöyle bir kendilerini toparlasınlar.
Oldu!
Bekleyelim ve bekletelim onları!
Eskiden çocuklar 5’i bitirince ya okula devam ederlerdi ya da bir mesleğe adım atarlardı.
Şimdi…
Mecburi eğitim 12 sene.
Yani 18 yaşını doldurana kadar.
Memleketteki her 10 kişiden birinin ve gençlerin ekseriyetinin gittiği üniversiteyi bitirip eli yarım yamalak ekmek tutana kadar 26 yaşını buluyor genç!
Evlenme yaşı ise, ortalama 30!
Yani dostlar;
Kastamonu Evlendiriciler Cemiyeti’nin işi ne kadar zor değil mi?
Ah, zorluk bu kadarla kalsa.
Hukukçularla konuşuyorum…
Evliliği düşünen gençler, yani orta yaştaki gençler, kendilerine gelip, “Boşanırsak malların ne kadarı benim olur, ne kadar nafaka öderim, ne zamana kadar öderim!” yollu sorular soruyorlarmış…
Ne kötü değil mi?
Evlenmeden boşanma, para, nafaka hesapları…
Bu hesaplarla kurulan yuvadan gel de hayır bekle!
Belki görmüşsünüzdür, çok çok üst düzey bir Kamu Görevlisi, 6284’ü kast ederek, “Adeta eşler ayrılsın diye kanun çıkarmışız!”demişti bir keresinde.
Anadolu Ailesi’nin karşı karşıya kaldığı tehditlerden endişe eden kim varsa karşı çıkıyor bu 6284’e, ve tabii nafakanın “süresiz” olmasına.
Devlet’in zirvesi, “Süresiz nafaka zulümdür!” diyen vatan evlâtlarının hoşuna giden ifadeler kullanıyor ne zamandır, bunun kabul edilemez olduğunu söylüyor.
Son verileceği vaadinde bulunuyor ama ne hikmetse, bir türlü halledilemiyor bu iş!
Birkaç ay evli kalsan bile ömür boyu nafaka ödüyorsun, bu kadar vahim bir durum!
Uygulamanın mağduru sadece erkekler değil, milyonlarca kadın da şikâyetçi ama, olmuyor işte…
Olmayınca, birçok genç de, “Boşversene arkadaş, başıma ömür boyu sürecek dert alacağıma evlenmem dahi iyi!” diyor!
“Varoluşsal Tehdit” böyle böyle büyüyor!
Mesele…
Benim Kastamonu Evlendiriciler Cemiyeti’ni kurmamla ve gençlerin evlenebilecekleri parayı bulmamla da bitmiyor yani dostlar…
Hatta ve hatta, gençlerin evlerini dayamaya döşemeye, artı bir yıllık kiralarını ödemeye yetecek kadar para bulsam da bitmiyor iş!
Ne yapayım ben?
Eğitim işlerini mi halledeyim, kanun işlerini mi?
Yuva yıkıcı filmlerle mi uğraşayım, dizilerle mi?
Benim yetkim de bir yere kadar yani!
SERDAR ARSEVEN/HABER 7
(Evlendiriciler Cemiyeti'ni Duymuş muydunuz?)
Memleketteki gençleri “evlendirme” işiyle uğraşan ilk sivil toplum örgütünü bilir misiniz?
İlginç bir ismi var:
“Evlendiriciler Cemiyeti”.
10 Ocak 1910 tarihinde kurulan Cemiyet’in Nizamnamesi’ne şunları yazmışlar:
“Vatan boşluk ve zürriyetsizlik yüzünden tehlikededir!
Yetişkin kızlarla delikanlılar bir an evvel evlendirilmeli, bunların fakir ve kimsesiz olanlarına ev, tarla, sermaye vesaire imkânı sağlanmalıdır.
Bu sıkıntılı günlerde, uzun süreli, masraflı, külfetli düğünler yapılmamalı, delikanlılardan ağırlıklar (altın takılar, vesaire) istenmemelidir!”
Ne güzel bir faaliyet alanı;
Bölge’nin zenginleri bir araya getirilecek, para toplanacak ve evlenemeyen gençler evlendirilecek!
Memlekette zürriyetsizlik var, yani nüfus artmıyor, soy soya, boy boya katılmıyor…
İşler kötüye gidiyor…
Onun için el ele vermek ve gençleri evlendirmek gerek.
Taaa o günlerde maddi imkânsızlıklar yüzünden gençler evlenemiyormuş, nüfus bir türlü artmıyormuş ve eşraf bu duruma çare arıyormuş…
Ve bugün…
Aradan bir asırdan çok daha fazla vakit geçmiş…
Sayın Cumhurbaşkanı, “nüfus artış hızındaki korkunç düşüşe” dikkat çekerek,
“Bu, açık söylüyorum, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felâkettir!” diyor.
1910 yılında Evlendiriciler Cemiyeti’ni kuranlar, “zürriyetsizlik” tehlikesine dikkat çekiyorlardı, bugün de Sayın Cumhurbaşkanı “gerekli tedbirler alınmazsa yok olmaya götürebilecek kadar ciddi bir tehdit”ten, “varoluşsal tehdit”ten bahsediyor.
Şahitliğini yaptığı her nikâhta, gençlere en az 3, mümkünse daha fazla çocuk tavsiyesinde bulunduğunu hatırlatıyor.
“Nüfus artış hızımız öylesine düştü ki, bu iş artık tolere edilebilir olmaktan çıkmıştır!”diyor.
Ve dahi, nice konuşmasında, Anadolu Ailesi’nin ne büyük tehditlerle karşı karşıya olduğunu tane tane anlatıyor:
“Batı'da ailenin çöküşü, kadının metalaştırılıp kutlu vazifeden uzaklaştırılmasıyla başlamıştır. Aynı oyunu bizim de üzerimizde oynamaya çalışmaktadırlar. Televizyonuyla, filmiyle, dizisiyle, müziğiyle, internetiyle ve daha nice mecralarıyla ailemize yönelik çok büyük operasyonlar çekilmektedir.”
Ne vurucu cümleler değil mi?
Sayın Cumhurbaşkanı daha ne desin?
-Nüfusum artış hızımız göçüyor...
-Televizyonuyla, filmiyle, müziğiyle ailemiz hedef alınıyor...
-Kadınımız metalaştırılıyor!
Zaman zaman hatırlatıyoruz;
Sayın Aile Bakanı da, “Böyle giderse 25 yıl sonra askere gidecek yeterince genç bulamayız.” diyor!
Aman Allah’ım;
İşte size beka meselesi!
Ne yapacağız 25 yıl sonra, emeklilerimizi mi alacağız askere?
Durum vahim.
Daha ne olsun;
Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle, “Varoluşsal Tehdit!”
Türkiye Yüzyılı’nda, nasıl başa çıkacağız bu tehditle?
Her ilde, her ilçede, her beldede Evlendiriciler Cemiyetleri kurmak gerek.
Benim Kastamonu Evlendiriciler Cemiyeti’ni kurmam gerek.
Evlenemeyen gençleri, evlendirmem gerek.
Gerek de…
Gençler kaç yaşında evlenebilecek?
Hele üniversiteli gençler…
Hele üniversiteden “diplomalı mesleksiz” olarak çıkmış gençler?
Bir hatıra:
Yıl 2021.
Sayın Cumhurbaşkanı, “Bizim 8 milyon 400 bin üniversite gençliğimiz var!” dediğinde, zamanın Almanya Şansölyesi Merkel’in “şöyle bir üfff çektiğini” aktarmıştı.
Dün gibi hatırımda.
Baktım, evet, hafızam beni yanıltmamış.
Aynen böyle; Merkel, Sayın Cumhurbaşkanı’ndan 8.4 milyon üniversite öğrencimizin olduğunu duyunca şaşırmış…
“Üfff!” demiş!
Der tabii, üniversite öğrencisi bakımından 3’e katlıyoruz Almanya’yı…
Müthiş!
Merkel’i şaşırtan rakama göre, bizdeki her 10 kişiden biri üniversiteli demektir!
Gençlerimizin ise kahir ekseriyeti üniversiteli demektir!
Öyle demektir de…
Şimdi, ben, Kastamonu’da bir “Evlendiriciler Cemiyeti” kursam…
Kastamonu Evlendiriciler Cemiyeti’ni kursam…
Oradaki üniversite öğrencilerini evlendirir miyim, evlendirmez miyim?
“Yok abisi, önce okusun, diplomasını eline alsın çocuklar!”
Sonra?
Bir iş bulsunlar, şöyle bir kendilerini toparlasınlar.
Oldu!
Bekleyelim ve bekletelim onları!
Eskiden çocuklar 5’i bitirince ya okula devam ederlerdi ya da bir mesleğe adım atarlardı.
Şimdi…
Mecburi eğitim 12 sene.
Yani 18 yaşını doldurana kadar.
Memleketteki her 10 kişiden birinin ve gençlerin ekseriyetinin gittiği üniversiteyi bitirip eli yarım yamalak ekmek tutana kadar 26 yaşını buluyor genç!
Evlenme yaşı ise, ortalama 30!
Yani dostlar;
Kastamonu Evlendiriciler Cemiyeti’nin işi ne kadar zor değil mi?
Ah, zorluk bu kadarla kalsa.
Hukukçularla konuşuyorum…
Evliliği düşünen gençler, yani orta yaştaki gençler, kendilerine gelip, “Boşanırsak malların ne kadarı benim olur, ne kadar nafaka öderim, ne zamana kadar öderim!” yollu sorular soruyorlarmış…
Ne kötü değil mi?
Evlenmeden boşanma, para, nafaka hesapları…
Bu hesaplarla kurulan yuvadan gel de hayır bekle!
Belki görmüşsünüzdür, çok çok üst düzey bir Kamu Görevlisi, 6284’ü kast ederek, “Adeta eşler ayrılsın diye kanun çıkarmışız!”demişti bir keresinde.
Anadolu Ailesi’nin karşı karşıya kaldığı tehditlerden endişe eden kim varsa karşı çıkıyor bu 6284’e, ve tabii nafakanın “süresiz” olmasına.
Devlet’in zirvesi, “Süresiz nafaka zulümdür!” diyen vatan evlâtlarının hoşuna giden ifadeler kullanıyor ne zamandır, bunun kabul edilemez olduğunu söylüyor.
Son verileceği vaadinde bulunuyor ama ne hikmetse, bir türlü halledilemiyor bu iş!
Birkaç ay evli kalsan bile ömür boyu nafaka ödüyorsun, bu kadar vahim bir durum!
Uygulamanın mağduru sadece erkekler değil, milyonlarca kadın da şikâyetçi ama, olmuyor işte…
Olmayınca, birçok genç de, “Boşversene arkadaş, başıma ömür boyu sürecek dert alacağıma evlenmem dahi iyi!” diyor!
“Varoluşsal Tehdit” böyle böyle büyüyor!
Mesele…
Benim Kastamonu Evlendiriciler Cemiyeti’ni kurmamla ve gençlerin evlenebilecekleri parayı bulmamla da bitmiyor yani dostlar…
Hatta ve hatta, gençlerin evlerini dayamaya döşemeye, artı bir yıllık kiralarını ödemeye yetecek kadar para bulsam da bitmiyor iş!
Ne yapayım ben?
Eğitim işlerini mi halledeyim, kanun işlerini mi?
Yuva yıkıcı filmlerle mi uğraşayım, dizilerle mi?
Benim yetkim de bir yere kadar yani!
SERDAR ARSEVEN/HABER 7