ERKEĞİN KÖKÜNE KİBRİT SUYU
(Mustafa Kılınç)
"Ondan sonra "boşanmalar çoğaldı, yüzde 42 oldu" deniyor. Tabiki de çoğalır. Niye acaba ? Zaten bu şartlarda boşanmayan kadına belki de ahmak gözüyle bakarlar. Yüce Allah'ın pırıl pırıl kanunlarına rağmen çıkartılan isteğe göre yasalarla zina kolaylaştırılırken, evlenmek zorlaştırıldı. Erken evlilikte yasaklanıp ağır cezalar getirildi. Neredeyse, çalışabilecek tüm kadınlar evden kopartılıp dışarıdaki çalışma hayatına dahil edildi. Böylece nüfus artışı durdu. Bir müddet sonra nüfus azalmaya başlayacak, nüfusun çoğunluğu yaşlılardan meydana gelecek.
Çok ağır tahrikler sonucu ve bir anlık kızgınlıkla onlarca yıl evlilikten sonra ağızdan kaçan tek bir kelimecikten dolayı hakaret var diyerek yıkılan bunca yuvanın hesabı ne olacak, kul hakkının vebalini kimler ödeyecek acaba. Bu işe sebep olanlar bu feministce yaklaşımlarıyla eserleriyle belki övünebilirler. Ama bu yaklaşımları vasıtasıyla dağılan yıkılan yuvaların âhını zaman gösterecek. Aile birliğini koruyalım ama nasıl olacak? Kadının kafası bozuldu kendi koluna oklavayı vurdu morarttı kocasının bundan haberi bile yok al sana evinden uzaklıştırma cezası ve ardından gelen boşanma.
Bu koca nereye gider ne yapar düşünülmüyor sorulmuyor. Kocayı da çağır bakalım, bir sor, durum nedir diye. Sonra da aile birliğinin temelinden sarsılması diye boş bir laf var. İstisnalar hariç zalime yetki verdikce azarmış. Böyle olunca da itaat yok, sevgi yok, saygı yok. Kaşın kara al sana evinden uzaklaştırma ve dolayısıyla boşanma, hatta en sonunda gelen maalesef kadın cinayeti haberleri. Böyle birlik sağlamak elbette hayal olur. Nafakalar vb. ise zaten ayrı bir dert...
Adeta boşanmaya çanak tutuluyor. Kadın birde dışarıda çalışıyorsa ve çevresi de hoppaysa maazallah tamam yazıktır o erkeğe. Tüm bunlar acilen değerlendirilmelidir.
Yetmezse de kocaların köküne kibrit suyu döksünler daha iyi, hiç değilse kahrolmazlar vesselam..."
(Mustafa Kılınç)
"Ondan sonra "boşanmalar çoğaldı, yüzde 42 oldu" deniyor. Tabiki de çoğalır. Niye acaba ? Zaten bu şartlarda boşanmayan kadına belki de ahmak gözüyle bakarlar. Yüce Allah'ın pırıl pırıl kanunlarına rağmen çıkartılan isteğe göre yasalarla zina kolaylaştırılırken, evlenmek zorlaştırıldı. Erken evlilikte yasaklanıp ağır cezalar getirildi. Neredeyse, çalışabilecek tüm kadınlar evden kopartılıp dışarıdaki çalışma hayatına dahil edildi. Böylece nüfus artışı durdu. Bir müddet sonra nüfus azalmaya başlayacak, nüfusun çoğunluğu yaşlılardan meydana gelecek.
Çok ağır tahrikler sonucu ve bir anlık kızgınlıkla onlarca yıl evlilikten sonra ağızdan kaçan tek bir kelimecikten dolayı hakaret var diyerek yıkılan bunca yuvanın hesabı ne olacak, kul hakkının vebalini kimler ödeyecek acaba. Bu işe sebep olanlar bu feministce yaklaşımlarıyla eserleriyle belki övünebilirler. Ama bu yaklaşımları vasıtasıyla dağılan yıkılan yuvaların âhını zaman gösterecek. Aile birliğini koruyalım ama nasıl olacak? Kadının kafası bozuldu kendi koluna oklavayı vurdu morarttı kocasının bundan haberi bile yok al sana evinden uzaklıştırma cezası ve ardından gelen boşanma.
Bu koca nereye gider ne yapar düşünülmüyor sorulmuyor. Kocayı da çağır bakalım, bir sor, durum nedir diye. Sonra da aile birliğinin temelinden sarsılması diye boş bir laf var. İstisnalar hariç zalime yetki verdikce azarmış. Böyle olunca da itaat yok, sevgi yok, saygı yok. Kaşın kara al sana evinden uzaklaştırma ve dolayısıyla boşanma, hatta en sonunda gelen maalesef kadın cinayeti haberleri. Böyle birlik sağlamak elbette hayal olur. Nafakalar vb. ise zaten ayrı bir dert...
Adeta boşanmaya çanak tutuluyor. Kadın birde dışarıda çalışıyorsa ve çevresi de hoppaysa maazallah tamam yazıktır o erkeğe. Tüm bunlar acilen değerlendirilmelidir.
Yetmezse de kocaların köküne kibrit suyu döksünler daha iyi, hiç değilse kahrolmazlar vesselam..."
