Toplumsal cinsiyet algısı, erkeğin ve kadının aldatmasını farklı şekillerde değerlendirir, bu da cinsiyet rollerine dair derin köklere sahip çifte standartları ortaya çıkarır. Erkeklerin aldatması, birçok toplumda daha hoşgörülü karşılanır ve hatta bazı durumlarda normalleştirilir. Erkeklerin cinsel arzularının kontrol edilemez, hatta doğal bir dürtü olduğu inancı, aldatmanın mazur görülmesine zemin hazırlar. Bu bakış açısına göre, erkeklerin biyolojik olarak poligamik oldukları ve dolayısıyla birden fazla partnerle ilişki yaşamalarının beklenebileceği düşünülür. "Erkektir, yapar" veya "erkekler aldatır" gibi ifadeler, bu tür davranışların toplum tarafından kabul görebileceğini ve hatta bazı kültürlerde onaylanabileceğini gösterir.Bu algı, erkeğin aldatmasını bir tür güç ve statü ifadesi olarak da görmeye yol açar. Özellikle başarılı ve nüfuzlu erkeklerin, çok sayıda kadınla ilişki yaşaması, toplumda bir üstünlük göstergesi olarak algılanabilir. Böyle bir durumda, erkeğin aldatması, onun toplumsal statüsünü pekiştiren bir unsur olarak değerlendirilebilir. Erkeklerin aldatmalarının bu şekilde mazur görülmesi, toplumun erkeklere yönelik beklentilerini ve erkekliği nasıl tanımladığını da ortaya koyar.Öte yandan, kadınların aldatması genellikle çok daha sert eleştirilir ve toplumsal bir tabu olarak kabul edilir. Kadının aldatması, ahlaki bir zayıflık, güvenilmezlik veya aile değerlerine ihanet olarak değerlendirilir. Toplumda kadının, sadık, bağlı ve aileyi ayakta tutan bir rol üstlenmesi beklendiği için, aldatma eylemi bu rolün ihlali olarak görülür. Kadının aldatmasının toplumda yarattığı şok ve tepki, cinsiyet rollerinin ne kadar derin ve katı bir şekilde yerleştiğini gösterir. Kadınların aldatması, aynı zamanda toplum tarafından "kötü anne" veya "kötü eş" olarak damgalanmasına yol açabilmektedir.
Aldatmak cinsiyete bağlı değildir. Karakter meselesidir. Ve aldatmak hiçbir şekilde normal olamaz.