kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 945
- Tepkime puanı
- 2,388
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Edep Çizgisi
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrim, 6
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
"Bir çocuğun ana baba üzerindeki hakkı ona güzel bir isim vermesi, iyi bakması, güzel bir edeble yetiştirmesidir. " (Kenzü’l-ummâl, XVI, 417)
Edeb, elif, dal ve ba harflerinden oluşmaktadır. “Elif eline, dal diline, ba ise beline sahip ol!”demektir.
Tasavvufi edebde bütün organların uyacağı edepler, makam ve meclise göre uygulanacak usuller vardır. Nitekim tasavvufi edebde içeri girip çıkarken kapı
sert açılıp kapatılmaz. Hatta kapı kapanmaz çevrilir veya örtülür ya da sırlanır. Ayakkabıların burunları kıbleye yönelik olarak konur. Uyandırılmak istenen
dürtülerek değil, yastığına hafifçe dokunularak “Âgah olun!” diye uyarılırdı ki uyuyan telaşla korkmasın. Yemek yerken ağız şapırdatılmaz, su içerken ses
çıkarılmaz, kahve ve çay içerken höpürdetilmezdi. Çay karıştırılırken çıngırak sesi gibi ses çıkarılmazdı. Bardak, tabak ve çanak gibi şeyler yere konurken ve
alınırken yumuşak bir hareketle alınır ve konurdu. Gülmek kahkaha değil, tebessümdü. İnsana hizmet eden eşyalar da insan gibi muazzez ve değerli sayılırdı.
Cansız varlıklara bile canlı muâmelesi yapılırdı. Ses ve gürültü ile çevreyi rahatsız etmek insanları tâciz sayılır; onları tefekkür, düşünce ve ibâdetinden
alıkoyan hoyrat davranışlar görülürdü.
Tasavvuftaki edeb çizgisi aslında ihsân şuûrunun bir tezâhürüydü. Bu çizgiyi koruyan insanların ekoloji ve çevre açısından çok önemli bir fonksiyon icrâ
ettikleri muhakkaktır. Konuşurken sesini alçaltmayı bile edeb sayan insan, arabasının sesiyle, radyo ve televizyon gibi âletlerin gürültüsüyle çevreyi taciz
edemez. Çünkü cansızlara bile canlı gözüyle bakan hiçbir canlıyı incitemez. (Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi Kasım-2002)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Bâri’: Vücuda getirdiği her şeyin âza ve cihazını, herhangi bir modele bağlı kalmadan yoktan var edip, birbirine uygun yaratan, kusursuzca var eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Edeb, zâhir ve bâtın terbiyesi, kişinin kendini bilmesi, haddi tecâvüz etmemesidir. Bu itibarla da tasavvufun ve dervişliğin esasıdır. Nefs terbiye edilince akıl
onun üzerinde egemen olur, bu sayede nefsin zâhiri ve bâtini halleri düzelir, ahlak güzelleşerek edeb kökleşir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrim, 6
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
"Bir çocuğun ana baba üzerindeki hakkı ona güzel bir isim vermesi, iyi bakması, güzel bir edeble yetiştirmesidir. " (Kenzü’l-ummâl, XVI, 417)
Edeb, elif, dal ve ba harflerinden oluşmaktadır. “Elif eline, dal diline, ba ise beline sahip ol!”demektir.
Tasavvufi edebde bütün organların uyacağı edepler, makam ve meclise göre uygulanacak usuller vardır. Nitekim tasavvufi edebde içeri girip çıkarken kapı
sert açılıp kapatılmaz. Hatta kapı kapanmaz çevrilir veya örtülür ya da sırlanır. Ayakkabıların burunları kıbleye yönelik olarak konur. Uyandırılmak istenen
dürtülerek değil, yastığına hafifçe dokunularak “Âgah olun!” diye uyarılırdı ki uyuyan telaşla korkmasın. Yemek yerken ağız şapırdatılmaz, su içerken ses
çıkarılmaz, kahve ve çay içerken höpürdetilmezdi. Çay karıştırılırken çıngırak sesi gibi ses çıkarılmazdı. Bardak, tabak ve çanak gibi şeyler yere konurken ve
alınırken yumuşak bir hareketle alınır ve konurdu. Gülmek kahkaha değil, tebessümdü. İnsana hizmet eden eşyalar da insan gibi muazzez ve değerli sayılırdı.
Cansız varlıklara bile canlı muâmelesi yapılırdı. Ses ve gürültü ile çevreyi rahatsız etmek insanları tâciz sayılır; onları tefekkür, düşünce ve ibâdetinden
alıkoyan hoyrat davranışlar görülürdü.
Tasavvuftaki edeb çizgisi aslında ihsân şuûrunun bir tezâhürüydü. Bu çizgiyi koruyan insanların ekoloji ve çevre açısından çok önemli bir fonksiyon icrâ
ettikleri muhakkaktır. Konuşurken sesini alçaltmayı bile edeb sayan insan, arabasının sesiyle, radyo ve televizyon gibi âletlerin gürültüsüyle çevreyi taciz
edemez. Çünkü cansızlara bile canlı gözüyle bakan hiçbir canlıyı incitemez. (Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi Kasım-2002)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Bâri’: Vücuda getirdiği her şeyin âza ve cihazını, herhangi bir modele bağlı kalmadan yoktan var edip, birbirine uygun yaratan, kusursuzca var eden demektir.
Kısa Günün Kârı
Edeb, zâhir ve bâtın terbiyesi, kişinin kendini bilmesi, haddi tecâvüz etmemesidir. Bu itibarla da tasavvufun ve dervişliğin esasıdır. Nefs terbiye edilince akıl
onun üzerinde egemen olur, bu sayede nefsin zâhiri ve bâtini halleri düzelir, ahlak güzelleşerek edeb kökleşir.