- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,678
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,600
- Puanları
- 113
DÜNYA VE ÂHİRET SAADETİNİ BİRLEŞTİREN BİR DUA
Bu yazıyı sonuna kadar okuyabilenler, bu yazıda, dünya ve âhiret saadetini bir arada barındıran, özlü, kapsamlı, en güzel dualardan birini öğrenmiş olacak... Yine de karar sizin.
Allah Resûlü (s.a.v.) bir mecliste oturup da oradan kalkmak istediğinde, şu duayı yapmadan kalktığı nadiren görülürdü:
***
“Allah’ım! Bizlere sana karşı günah işlememize engel olacak şekilde bir haşyet, senin cennetine ulaştıracak şekilde taat, dünya musibetlerini hafifletecek şekilde yakîn ver.
Allah’ım! Bizler hayatta olduğumuz sürece kulaklarımızdan, gözlerimizden ve güç-kuvvetimizden yararlanmayı bizlere nasip eyle, bunları [bu azalarımızla yaptığımız iyilikleri] bizden sonra geriye mirasçı eyle.
Kin ve düşmanlığımızı bizlere zulmedene karşı eyle, bizlere düşmanlık edenlere karşı bize yardım eyle.
Başımıza gelen musibeti dinimiz konusunda eyleme.
Dünyayı en büyük derdimiz ve bilgimizin ulaştığı son nokta eyleme.
Bizlere merhamet etmeyecek kimseleri başımıza musallat eyleme.” (Tirmizî, "Deâvât", 80)
***
Bu dua öyle önemli olmalı ki peygamberimiz bunu her ne zaman topluluktan kalkacak olsa okuyordu. Kısaca maddelerine bakalım:
1. Günaha engel olacak haşyet
Haşyet, saygı ve sevgi ile birlikte bulunan korku hali demektir. Eğer korktuğunuz şeye karşı bir saygınız, ürpertiniz yoksa ona haşyet adı verilmez. Müminlerin Allah’a karşı olan korkuları, O’na duydukları sevgi ve saygı ile birlikte olan bir korkudur. Onlar, Allah’ın yalnızca azabından ve gazabından korkmazlar, O’nun dostluğunu, sevgisini, rızasını yitirmekten, O’nun nezdindeki değer ve itibarlarını kaybetmekten korkarlar. Haşyet, günaha engel olan bir kalkan gibidir. Bir kimsenin Allah’a karşı ne kadar haşyeti varsa, O’na karşı gelmekten o derece sakınır. “Allah’tan ancak ilim sahipleri hakkıyla haşyet eder.” (el-Fâtır 25/38)
2. Cennete ulaştıracak taat
Aslında cennet bizim taat ve ibadetlerimizin karşılığı değildir. Çünkü cennet gibi sonsuz nimetler diyarı bizim bu dünyada yaptığımız, çoğu zaman kusurlu, eksik taat ve ibadetlerle elde edilemez. Bırakın cenneti, bir ömür boyunca yaptığımız bütün taatler dünya üzerinde sahip olduğumuz nimetlerin binde birini bile karşılamaz. Bununla birlikte Rabbimiz cennete girmek için bu taatlerimizi vesile kılar. Biz, taatte bulunmakla Allah’a kul olduğumuzu O’na göstermiş oluruz.
Taatlerin cennete ulaştırıcı olabilmesi için Allah’ın rızasına uygun yapılması, Allah Resûlü’nün gösterdiği şekilde yapılması ve onları iptal edecek şeylerden uzak olması gerekir. İşte bu duada biz bunları istiyoruz.
3. Musibetleri hafifletecek şekilde yakîn
Yakîn demek kesin, şüphesiz, sarsılmaz inanç demektir. Bir kimsenin hayat boyu karşılaştığı tüm musibetleri hafifletecek olan şey işte bu imandır. Allah’a ve âhiret gününe bütün gönlüyle iman etmiş kimse, yakîninin kuvvetine göre musibetlerle başa çıkabilir. Hayatın bir imtihan olduğunu, sabrederse karşılığını fazlasıyla alacağını bilir. Başına bir sıkıntı geldiğinde “Biz Allah’a aitiz ve sonunda yine O’na döneceğiz” der. Bir kimsenin musibetler karşısında yılması, yıkılması onun yakînindeki zaaf derecesindedir.
4. Azalarımızdan en güzel şekilde istifade etme
Rabbimiz bizlere el-ayak, göz-kulak, dil-dudak gibi azaları O’nun rızasına uygun, helal ve güzel işler yapalım diye vermiştir. Şeytan ve nefsimiz ise bu azaları günah ve haram olan şeylere yönlendirmek için çalışmaktadır. Şuurlu bir müminin istediği, Rabbinin verdiği azaları günah olan şeylerde değil de helal olan yollarda kullanmaktır. Gözüyle harama bakmak değil kâinata ibret nazarıyla bakmak, Kur’an okumaktır… Kulağıyla haram şeyleri dinlemek değil, başta Kur’an, dua, hayırlı sohbet olmak üzere iyi şeyler dinlemektir… Eliyle helali tutmak, ayağıyla güzel yerlere gitmektir… Hayatta iken böyle iyilikler yapıp ölüp gittiğimizde de geriye bu iyiliklerimizi miras bırakmaktır.
5. Nefretimizin bize düşmanlık edenlere yönelmesi
Sevgi ve nefret hayatın iki gerçeği, insanın en köklü iki duygusudur. İnsan mutlaka bir şeyleri sevecek, bir şeylerden nefret edecektir. Yeryüzünde sevmeyen ve nefret etmeyen insan yoktur. Şuurlu mümin, neyi sevip neyden nefret edeceğini nefsine göre değil Rabbine göre ayarlar. İslam’a ve Müslümanlara düşman olanları sevmez, onlardan nefret eder. Mümin kardeşleriyle arasını hoş tutup onlara kötülük etmeye çalışanlara karşı durur. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurur: “Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir.” (el-Mücadele 58/22)
6. Dinimizin, imanımızın musibetten korunması
Hayat imtihanında bir insanın başına sıkıntı, zorluk gelmemesi mümkün değildir. Bu hayatta herkes musibetlerle sınanacaktır. Ancak kimileri dünyevî musibetlerle sınanırken kimilerinin dininde, inancında şüpheler, kuşkular ortaya çıkar. Kimileri yıllarca Müslüman olarak yaşadığı halde bir bakarsın dinini terk eder, İslam’a düşman olur. Daha düne kadar inanıyorken bir anda inancını kaybeder. Bir müminin malına, canına musibet gelmesi de elbette istenen bir durum değildir ancak onun dinine, imanına musibet gelmesi bundan çok daha ağır bir durumdur. İnsanın dininin sarsılması, inancını yitirmesi onun için olabilecek en büyük musibettir. Dünyevî musibetin telafisi kolaydır ancak dindeki musibetin telafisi yoktur. Dünyevî musibetler bizlere en fazla dünyevî nimet ve imkânları kaybettirir. Sabredersek bunun ecrini fazlasıyla alırız. Ancak dinimizde bir musibet olduğunda bütün dünyayı da elde etmiş olsak bunun hiçbir faydası yoktur.
7. Dünyayı hedef edinmemek
Bir insanın tek derdinin dünya olması, bütün bildiği şeylerin hep dünyevî hususlar olması onun âhireti ihmal ettiğinin, gaflet içinde olduğunun en büyük göstergesidir. İnsanların ayaklarını en çok kaydıran şey dünyevileşmektir. Bir kere bu zehirli baldan tattığında sonunun ölüme gideceğini bilmeksizin tadına aldanarak yedikçe yer. Dünyanın en büyük servetlerinden birine sahip olan Karun’a karşı, ilim sahipleri şöyle demişlerdi: “Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma.” (el-Kasas 28/77) Evet… Asıl hedef, asıl yatırım âhirete olmalı. Dünyadan da elbette bir payımız olmalı, nasibimizi unutmamalıyız ama pergelimizin sabit ayağını dünyaya yaslamak değil, âhirete yaslamalıyız.
8. Merhametsizlerin musallat edilmemesi
Bizlere acımayan, bizim derdimizle dertlenmeyen, bize zulüm ve haksızlık yapacak olan kimselerin bizlere musallat olması en büyük korkularımızdandır. Canımıza, malımıza, ırz ve namusumuza saldıracak olan, gözü dönmüş, hak hukuk tanımayan insanlar başımıza musallat olduğunda dünyamızı karartır, hayatımızı çekilmez kılarlar. Kötü insanlar hiçbir zaman kötülük yapmaktan geri durmazlar. İşte bizler Allah’ın bizi böyle kötü insanlarla karşılaştırmaması için dua etmeliyiz.
Bu duayı ezberleyelim, her daim bir meclisten kalkarken bizler de yapalım. Böylece bir yandan Allah Resûlü’nün sünnetine uymuş olalım, diğer yandan duada yer alan güzelliklerden nasipdar olalım.
Rabbimiz bu duada yer alan iyilik ve güzelliklerin cümlesini bizlere nasip eylesin.
(Soner Duman/25.Ramazan.1443/26.Nisan.2022/Salı)
Bu yazıyı sonuna kadar okuyabilenler, bu yazıda, dünya ve âhiret saadetini bir arada barındıran, özlü, kapsamlı, en güzel dualardan birini öğrenmiş olacak... Yine de karar sizin.
Allah Resûlü (s.a.v.) bir mecliste oturup da oradan kalkmak istediğinde, şu duayı yapmadan kalktığı nadiren görülürdü:
***
“Allah’ım! Bizlere sana karşı günah işlememize engel olacak şekilde bir haşyet, senin cennetine ulaştıracak şekilde taat, dünya musibetlerini hafifletecek şekilde yakîn ver.
Allah’ım! Bizler hayatta olduğumuz sürece kulaklarımızdan, gözlerimizden ve güç-kuvvetimizden yararlanmayı bizlere nasip eyle, bunları [bu azalarımızla yaptığımız iyilikleri] bizden sonra geriye mirasçı eyle.
Kin ve düşmanlığımızı bizlere zulmedene karşı eyle, bizlere düşmanlık edenlere karşı bize yardım eyle.
Başımıza gelen musibeti dinimiz konusunda eyleme.
Dünyayı en büyük derdimiz ve bilgimizin ulaştığı son nokta eyleme.
Bizlere merhamet etmeyecek kimseleri başımıza musallat eyleme.” (Tirmizî, "Deâvât", 80)
***
Bu dua öyle önemli olmalı ki peygamberimiz bunu her ne zaman topluluktan kalkacak olsa okuyordu. Kısaca maddelerine bakalım:
1. Günaha engel olacak haşyet
Haşyet, saygı ve sevgi ile birlikte bulunan korku hali demektir. Eğer korktuğunuz şeye karşı bir saygınız, ürpertiniz yoksa ona haşyet adı verilmez. Müminlerin Allah’a karşı olan korkuları, O’na duydukları sevgi ve saygı ile birlikte olan bir korkudur. Onlar, Allah’ın yalnızca azabından ve gazabından korkmazlar, O’nun dostluğunu, sevgisini, rızasını yitirmekten, O’nun nezdindeki değer ve itibarlarını kaybetmekten korkarlar. Haşyet, günaha engel olan bir kalkan gibidir. Bir kimsenin Allah’a karşı ne kadar haşyeti varsa, O’na karşı gelmekten o derece sakınır. “Allah’tan ancak ilim sahipleri hakkıyla haşyet eder.” (el-Fâtır 25/38)
2. Cennete ulaştıracak taat
Aslında cennet bizim taat ve ibadetlerimizin karşılığı değildir. Çünkü cennet gibi sonsuz nimetler diyarı bizim bu dünyada yaptığımız, çoğu zaman kusurlu, eksik taat ve ibadetlerle elde edilemez. Bırakın cenneti, bir ömür boyunca yaptığımız bütün taatler dünya üzerinde sahip olduğumuz nimetlerin binde birini bile karşılamaz. Bununla birlikte Rabbimiz cennete girmek için bu taatlerimizi vesile kılar. Biz, taatte bulunmakla Allah’a kul olduğumuzu O’na göstermiş oluruz.
Taatlerin cennete ulaştırıcı olabilmesi için Allah’ın rızasına uygun yapılması, Allah Resûlü’nün gösterdiği şekilde yapılması ve onları iptal edecek şeylerden uzak olması gerekir. İşte bu duada biz bunları istiyoruz.
3. Musibetleri hafifletecek şekilde yakîn
Yakîn demek kesin, şüphesiz, sarsılmaz inanç demektir. Bir kimsenin hayat boyu karşılaştığı tüm musibetleri hafifletecek olan şey işte bu imandır. Allah’a ve âhiret gününe bütün gönlüyle iman etmiş kimse, yakîninin kuvvetine göre musibetlerle başa çıkabilir. Hayatın bir imtihan olduğunu, sabrederse karşılığını fazlasıyla alacağını bilir. Başına bir sıkıntı geldiğinde “Biz Allah’a aitiz ve sonunda yine O’na döneceğiz” der. Bir kimsenin musibetler karşısında yılması, yıkılması onun yakînindeki zaaf derecesindedir.
4. Azalarımızdan en güzel şekilde istifade etme
Rabbimiz bizlere el-ayak, göz-kulak, dil-dudak gibi azaları O’nun rızasına uygun, helal ve güzel işler yapalım diye vermiştir. Şeytan ve nefsimiz ise bu azaları günah ve haram olan şeylere yönlendirmek için çalışmaktadır. Şuurlu bir müminin istediği, Rabbinin verdiği azaları günah olan şeylerde değil de helal olan yollarda kullanmaktır. Gözüyle harama bakmak değil kâinata ibret nazarıyla bakmak, Kur’an okumaktır… Kulağıyla haram şeyleri dinlemek değil, başta Kur’an, dua, hayırlı sohbet olmak üzere iyi şeyler dinlemektir… Eliyle helali tutmak, ayağıyla güzel yerlere gitmektir… Hayatta iken böyle iyilikler yapıp ölüp gittiğimizde de geriye bu iyiliklerimizi miras bırakmaktır.
5. Nefretimizin bize düşmanlık edenlere yönelmesi
Sevgi ve nefret hayatın iki gerçeği, insanın en köklü iki duygusudur. İnsan mutlaka bir şeyleri sevecek, bir şeylerden nefret edecektir. Yeryüzünde sevmeyen ve nefret etmeyen insan yoktur. Şuurlu mümin, neyi sevip neyden nefret edeceğini nefsine göre değil Rabbine göre ayarlar. İslam’a ve Müslümanlara düşman olanları sevmez, onlardan nefret eder. Mümin kardeşleriyle arasını hoş tutup onlara kötülük etmeye çalışanlara karşı durur. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurur: “Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir.” (el-Mücadele 58/22)
6. Dinimizin, imanımızın musibetten korunması
Hayat imtihanında bir insanın başına sıkıntı, zorluk gelmemesi mümkün değildir. Bu hayatta herkes musibetlerle sınanacaktır. Ancak kimileri dünyevî musibetlerle sınanırken kimilerinin dininde, inancında şüpheler, kuşkular ortaya çıkar. Kimileri yıllarca Müslüman olarak yaşadığı halde bir bakarsın dinini terk eder, İslam’a düşman olur. Daha düne kadar inanıyorken bir anda inancını kaybeder. Bir müminin malına, canına musibet gelmesi de elbette istenen bir durum değildir ancak onun dinine, imanına musibet gelmesi bundan çok daha ağır bir durumdur. İnsanın dininin sarsılması, inancını yitirmesi onun için olabilecek en büyük musibettir. Dünyevî musibetin telafisi kolaydır ancak dindeki musibetin telafisi yoktur. Dünyevî musibetler bizlere en fazla dünyevî nimet ve imkânları kaybettirir. Sabredersek bunun ecrini fazlasıyla alırız. Ancak dinimizde bir musibet olduğunda bütün dünyayı da elde etmiş olsak bunun hiçbir faydası yoktur.
7. Dünyayı hedef edinmemek
Bir insanın tek derdinin dünya olması, bütün bildiği şeylerin hep dünyevî hususlar olması onun âhireti ihmal ettiğinin, gaflet içinde olduğunun en büyük göstergesidir. İnsanların ayaklarını en çok kaydıran şey dünyevileşmektir. Bir kere bu zehirli baldan tattığında sonunun ölüme gideceğini bilmeksizin tadına aldanarak yedikçe yer. Dünyanın en büyük servetlerinden birine sahip olan Karun’a karşı, ilim sahipleri şöyle demişlerdi: “Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma.” (el-Kasas 28/77) Evet… Asıl hedef, asıl yatırım âhirete olmalı. Dünyadan da elbette bir payımız olmalı, nasibimizi unutmamalıyız ama pergelimizin sabit ayağını dünyaya yaslamak değil, âhirete yaslamalıyız.
8. Merhametsizlerin musallat edilmemesi
Bizlere acımayan, bizim derdimizle dertlenmeyen, bize zulüm ve haksızlık yapacak olan kimselerin bizlere musallat olması en büyük korkularımızdandır. Canımıza, malımıza, ırz ve namusumuza saldıracak olan, gözü dönmüş, hak hukuk tanımayan insanlar başımıza musallat olduğunda dünyamızı karartır, hayatımızı çekilmez kılarlar. Kötü insanlar hiçbir zaman kötülük yapmaktan geri durmazlar. İşte bizler Allah’ın bizi böyle kötü insanlarla karşılaştırmaması için dua etmeliyiz.
Bu duayı ezberleyelim, her daim bir meclisten kalkarken bizler de yapalım. Böylece bir yandan Allah Resûlü’nün sünnetine uymuş olalım, diğer yandan duada yer alan güzelliklerden nasipdar olalım.
Rabbimiz bu duada yer alan iyilik ve güzelliklerin cümlesini bizlere nasip eylesin.
(Soner Duman/25.Ramazan.1443/26.Nisan.2022/Salı)