-
- Katılım
- 1 May 2020
-
- Mesajlar
- 17,393
-
- Çözümler
- 1
-
- Tepkime puanı
- 47,798
-
- Puan
- 113

Depozito, kira sözleşmesinin bir teminatı niteliğindedir. Bu para ev sahibine ait değildir ve kiracının malıdır. Yani bir “emanet”tir. Ev sahibi, kiracının eve zarar vermesi veya borcunu ödememesi ihtimaline karşı bu emaneti geçici olarak elinde tutar. Bu yönüyle depozito, rehnin (rehin verilen güvence) hükmüne yakındır.
Ancak uygulamada bazı adaletsizlikler ortaya çıkmaktadır. Kiracı eve girerken 15.000 TL veriyor. Üç yıl sonra çıktığında aynı 15.000 TL iade ediliyor. Oysa üç yıl önceki 15.000 TL’nin alım gücüyle bugünkü 15.000 TL aynı değildir. Bu durumda ev sahibi, emanetten fiilen menfaat elde etmiş olur. Oysa fıkıhta “emanet maldan menfaat temin etmek” haram kabul edilmiştir.
Mecelle’de de bu açıkça belirtilmiştir:
“Emanet sahibi, emanetten izinsiz istifade ederse tazmin eder.”
Dolayısıyla depozitonun değeri korunmalı, mümkünse ayrı bir hesapta bloke edilmeli veya çıkışta güncel değeriyle iade edilmelidir. Zira emanetin aslı değil kıymeti korunur.
Resûlullah (s.a.v.)’in şu emri meseleyi özetler:
“Emaneti sahibine ver; emanete hıyanet etme.” (Ebû Dâvûd, “Büyûʿ”, 3)
Bugünkü sistemde, evden çıkarken depozito nominal bedelle değil, gerçek değeriyle iade edilmelidir. Aksi hâlde bu, “zarar ettirerek menfaat sağlama” anlamına gelir ki, bu da zulüm hükmündedir.
Bu duruma düşmemek adına TL cinsinden ziyade altın veya Dolar gibi daha stabil varlıklara endekslenerek veya doğrudan bu cinslerden depozito verilerek zarar bir nebze olsa bertaraf edilebilir.
Vesselam.
Muhammet Fatih Canbaz
