Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünce Platformumuza Hoşgeldiniz!

Düşünce Platformumuz bilgi ve düşüncenin en özgür adresidir!
Güne, gündeme ve yarınlara dair söyleyeceğim var diyenlerin, günlük koşuşturmaca içerisinde zihin jimnastiği yapmak isteyenlerin özgürlük meşalesi ~ FORUM KALEMİ ~

Coğrafyaya Sığmayanlar Devlet Kurarlar

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,289
Çözümler
1
Tepkime puanı
37,975
Puanları
113
353_300420181247_597744399.jpg

Gökhan Gökçek


Türkmenlerin temel iki vasfı vardır; konargöçer olurlar ve savaşçıdırlar. Konargöçerliklerini de kendi kültür dairesinde “Yörük” olarak vasıflandırırlar. Yürüyen, giden manasında bir kelimedir. O halde 11. yüzyıla gelindiğinde Oğuz/Türkmen/Yörük kelimeleri iç içe geçmiştir. Selçuklu’nun saray ihdasıyla beraber şehirlilere Türk, konargöçerlere ise ‘yavaş yavaş’ Türkmen denilerek bir ayrım yapılmaya başlanacaktır.
Kültürün bir bütün olduğu ve kültüre mal olan tarihin ise milletlerin rotasını tayin eden bir amil olduğu gerçeğinden hareketle bir yazı dizisi kaleme almak nasip olmuştu. Müteselsil olan Türk devlet geleneğini simgeleyen 16 Büyük Türk Devleti’ni ve bize bıraktığı dersleri anlamaya çalışmıştık. Çok şükür; bize lütfedilen bu kıymetli köşede yeni bir seriye geçmeyi düşünüyoruz. Bu yazımızda serinin giriş yazısı olsun. Niyetimiz Türk-İslam devlet ve medeniyet algısının her alanda zirvesi olan Osmanlı’yı, Osmanlı padişahlarını, tarihte büyük değişikliklere/kırılmalara sebep olmuş hadiselerini aktarmaktır. Şimdi müsaadenizle öncelikle ‘Türk devlet tecrübesi’ni ve Osmanlı’nın ‘nüvesi’ olan Oğuzları ve Kayıları anlatarak başlamak isterim.

GÖÇ ASYA’DAN BAŞLAR

Arkeolojik buluntulara göre 5000 yıl öncesine, Çin kaynaklarına göre 2500 yıl öncesine dayanan Türk tarihinin ortaya çıkış sahnesi Orta Asya/Türkistan coğrafyasıdır. Kimi araştırmacılardan biraz daha kuzey yani bugünkü Yakutistan-Sibirya hattında ilk Türkler yaşamıştır, iddiası gelse de genel kabul Orta Asya/Türkistan hattıdır. Bu bölge verimsiz topraklardan, sert iklimden ve yetersiz otlaklardan oluşur. Bilhassa bozkırdaki kuraklık ve verimsizlik at ve keçi sürülerinin telefine sebebiyet verir. Bunlara bir de siyasi nedenler ile beraber ‘yeni yurt tutma’ isteği eklenince Hind’e, Çin’e, İran’a, Sibirya’ya, Mısır’a, Anadolu’ya ve Balkanlar ile Avrupa’ya kadar uzanan ve süreklilik addeden bir göç dalgası başlar. 300’lü yıllarda başlayan bu göç dalgası 18. yüzyıla kadar aralıksız şekilde - miktarda değişme olsa da- devam eder.

HER GÖÇ YENİ BİR DÖNEMDİR

Hun İmparatorluğu’nun yıkılmasına müteakip Çin esareti yerine istiklali seçen ve yeni yurt tutma içgüdüsüyle hareket eden bir grup Hazar Denizi’ni aşarak Balkanlara oradan da Orta Avrupa’ya/Macaristan’a kadar uzanır. Bu sırada karşılaştığı toplulukları da Ostrogot, Vizigot, Slav, Germen, Frank vb. yerinden ederek yoluna devam eder. Müteselsil durum birbirine etki ettikçe kavimler yer değiştirir. Hunların bağımsızlık aşkıyla çıktıkları devlet kurma yolu iki büyük hadiseye sebep olur: Avrupa’nın bugünkü etnik yapısı şekillenir ve Roma İmparatorluğu; Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılır. Bu kitlenin kuracağı en büyük siyasi yapı Avrupa/Batı Hun Devleti’dir. En büyük liderleri ise büyük askeri dehasıyla bugün bile korku sebebi olan Atilla’dır. Avrupa’yı titretir. Doğu ve Batı Roma’yı tahakkümü altına alır. İkinci göç dalgası ise I. Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra başlar. 11. yüzyıla kadar süren bu dalganın müdavimleri Bizans’ın Balkan hududunda ağırlık oluşturur. Lakin büyük kısmı Hıristiyanlaşarak veya Slavlaşarak Türklüklerini kaybederler.

TARİHİ DEĞİŞTİREN İHTİDA

İran hududuna kadar sınırlarını genişleten ve tarihi Maveraünnehir bölgesini yurt tutmaya başlayan Türkler burada önce Emevi orduları ile karşılaşırlar. Onların savaş hukukuna muhalif tutumlarına karşı sert cevap verirler. Ancak Abbasi hilafeti ile beraber gördükleri teveccühlerin de etkisiyle Türkler, İslam’a ısınmaya ve ihtida etmeye başlar. Abbasiler bu konudaki teveccühlerinde o kadar ileri giderler ki; yüksek askeri meziyetlere sahip Türklerin Araplarla karışmaması için sadece onların yaşadığı Avasım ve Suğur denilen şehirler kurarlar. Buraya Türkler’den başka bilhassa Türk olmayan kadınların girişi yasaktır. Amaç ırki yolla Türklerin askeri kabiliyetlerine sekte vurulmasını önlemektir. İslam’la müşerref olan Türkler Mısır-Suriye merkezli olarak Tolunoğulları Devleti’ni kurarlar ve Abbasi hilafetinin koruyucusu haline gelirler. Sırasıyla İdil Bulgarları (ilk Müslüman Türk devleti olmasına rağmen Hıristiyanlaşarak Slavlar arasında erirler), Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Selçuklular, ve Memlükler devletlerini bu ikinci dalga ile gelen Türkler kurarlar.

BÜYÜK DEVLETLERİ OĞUZLAR KURMUŞTUR

Kavmi manada Türklerin bilinen adları sırasıyla şöyledir: İskitler/Sakalar, Hunlar ve Türkler. Boylar şeklinde yaşadığını belirttiğimiz Türkler arasında ise en büyük nüfusa Oğuzlar sahiptir. Oğuzların atası kabul edilen ve Hun İmparatoru Mete Han ile benzeştiği söylense de yeterli belge olmadığı için doğruluğu ispatlanamayan/reddedilemeyen bir figür olan Oğuz Kağan; daha çok Türklerin efsanevi bir karakteridir. Hun, Göktürk, Selçuklu ve Osmanlı gibi Türklerin en büyük devletlerini kuran ‘nüvenin’ yani hanedanın Oğuzlar’dan olduğu kabul edilir.

KİMDİR BU OĞUZLAR?

Oğuzlar; boy konfederasyonu şeklinde teşkilatlanmıştır. Bozok ve Üçok olmak üzere iki kol mevcuttur. Gün Han, Ay Han, Yıldız Han Bozok; Gök Han, Dağ Han, Deniz Han ise Üçok kolunu temsil eder. Oğuz Kağan’ın oğlu olan bu altı varisin hepsinin dörder oğlu veya oğlunun yönetimine verdiği aşiretine tevdi ettiği ad vardır. Bugün duyduğumuz Kayı, Avşar, Peçenek vb. gibi isimler Oğuz boy teşkilatlanmasının altında yer alan Oğuz boylarının isimleridir. 10. yüzyılın sonunda çok büyük bir Oğuz kitlesi İslam’la müşerref olur. İran hattı üzerinden Mısır-Suriye’ye dayanan ve üçüncü göç dalgasını oluşturan bu Oğuz kitlesine gayr-ı Türk unsur “Türkmen” demeye başlar. Kısaca Müslüman olmuş Oğuzlara Türkmen denir. Türkmenlerin temel iki vasfı vardır; konargöçer olurlar ve savaşçıdırlar. Konargöçerliklerini de kendi kültür dairesinde “Yörük” olarak vasıflandırırlar. Yürüyen, giden manasında bir kelimedir. O halde 11. yüzyıla gelindiğinde Oğuz/Türkmen/Yörük kelimeleri iç içe geçmiştir. Selçuklu’nun saray ihdasıyla beraber şehirlilere Türk, konargöçerlere ise ‘yavaş yavaş’ Türkmen denilerek bir ayrım yapılmaya başlanacaktır.

Osmanlı’yı kuran Kayılar ise; Oğuz boy sıralamasında birinci sırada yer alır. Osman Gazi’nin babasının adı Tuğrul veya Er-Tuğrul’dur. Tuğrul, yırtıcı bir kuş türüdür. Genel kabule göre Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundan olan Osmanlı Hanedanı, Karakeçili aşiretine mensuptur. Bir dahaki yazımızda ise Kayıların Anadolu’ya geliş serüvenini ele almaya çalışacağız. Sağlıcakla kalın. Genç Dergi


www.forumkalemi.com
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar