Puan
113
Çözümler
1
- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 16,689
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 46,017
- Puan
- 113
Yaşadığın hayat Süleyman ismine fazla gelir, 'Kanuni' derler. Bazen ona bile sığmazsın, 'Muhteşem Süleyman' demek zorunda kalır düşmanların bile.
Bazen, fethettiğin yerler adının yanında ekber kalır. 'Fatih' demek zorunda kalır insanlar seni çağırırken. Hatta, 'Mehmet' demeyi bile unutur en sevdiklerin…
Kahraman olursun, 'Selim' adı çok yavan kalır meşrebini anlatırken. 'Yavuz adamdı o.' demek zorunda kalır insanlar senden bahsederken…
Ömrün boyunca, 'Amr bin Hişam' olarak çağırılırsın. Kocaman kocaman çocukların, mevkin, malların olur. Sonra asırlar senin cehaletine şahitlik eder, 'Ebu Cehil' olarak anılırsın. Adın sanın o kadar unutulur ki, geriye akıllarda sadece cehaletin kalır.
Bugünlerde hep bunu düşünüyorum…
Coğrafya gerçekten kader mi? Ya da coğrafya dediğimiz şey insanın kafasında belirlediği bir çaresizlik mi?
Cevabını tam olarak bulamadım lakin, nerede hangi isimle kimin çocuğu olarak doğduğumuzdan daha çok bu dünyada nasıl yaşadığımız ve nasıl ayrılacağımıza odaklanmamız ve bunu önemsememiz lâzım sanırım.
Yoksa 'Pargalı İbrâhim' olarak doğar, 'Makbul İbrâhim Paşa' olarak yaşar, 'Maktul İbrâhim Paşa' olarak gidersin bu dünyadan.
Ya da bir Fransız soylusu olarak dünyaya gelir adına 'Comte de Bonevella' derler. Hayat seni öyle yerlere sürükler ki ömrün sana 'Ahmet Paşa' ünvanını layık görür. Tarih seni 'Humbaracı Ahmet Paşa' olarak anar.
Bazen sanki bizden artık bir şey olmaz gibi bir umutsuzluğa kapılıyor, kendimizi saplandığımız bataklığın vicdanına bırakıyoruz. Bazen de bir kafese kilitlenmiş kuş gibi çırpınıp duruyoruz. O kafesleri kendi kilitleyen uçamadığı için de kafesi suçlayan kuşlara benziyoruz.
Oysa tutunacak dal varsa ve hâlâ bağırarak yardım isteyebiliyorsak, hâlâ o bataklıktan çıkıp yeniden başlama şansımız var demektir.
Hayatımıza nasıl başladığımızdan ziyade ne olarak öldüğümüz daha önemli.
Ne geçmişte yaptığımız hatalar ayaklarımıza dolansın, ne de bugün içinde olduğumuz hal bizde bir kibire yol açsın.
Eğer hâlâ nefes alabiliyorsak hiçbir şey için geç değil, inanın.
Düştüğün yeri kutsamadığın sürece bu hayatta her şeyin bir hal çaresi mutlaka vardır. Yeter ki çuvallamalarınızı pişkinliğe vurmayın.
Ezgi Akgül
25 Eylül Çarşamba
Bazen, fethettiğin yerler adının yanında ekber kalır. 'Fatih' demek zorunda kalır insanlar seni çağırırken. Hatta, 'Mehmet' demeyi bile unutur en sevdiklerin…
Kahraman olursun, 'Selim' adı çok yavan kalır meşrebini anlatırken. 'Yavuz adamdı o.' demek zorunda kalır insanlar senden bahsederken…
Ömrün boyunca, 'Amr bin Hişam' olarak çağırılırsın. Kocaman kocaman çocukların, mevkin, malların olur. Sonra asırlar senin cehaletine şahitlik eder, 'Ebu Cehil' olarak anılırsın. Adın sanın o kadar unutulur ki, geriye akıllarda sadece cehaletin kalır.
Bugünlerde hep bunu düşünüyorum…
Coğrafya gerçekten kader mi? Ya da coğrafya dediğimiz şey insanın kafasında belirlediği bir çaresizlik mi?
Cevabını tam olarak bulamadım lakin, nerede hangi isimle kimin çocuğu olarak doğduğumuzdan daha çok bu dünyada nasıl yaşadığımız ve nasıl ayrılacağımıza odaklanmamız ve bunu önemsememiz lâzım sanırım.
Yoksa 'Pargalı İbrâhim' olarak doğar, 'Makbul İbrâhim Paşa' olarak yaşar, 'Maktul İbrâhim Paşa' olarak gidersin bu dünyadan.
Ya da bir Fransız soylusu olarak dünyaya gelir adına 'Comte de Bonevella' derler. Hayat seni öyle yerlere sürükler ki ömrün sana 'Ahmet Paşa' ünvanını layık görür. Tarih seni 'Humbaracı Ahmet Paşa' olarak anar.
Bazen sanki bizden artık bir şey olmaz gibi bir umutsuzluğa kapılıyor, kendimizi saplandığımız bataklığın vicdanına bırakıyoruz. Bazen de bir kafese kilitlenmiş kuş gibi çırpınıp duruyoruz. O kafesleri kendi kilitleyen uçamadığı için de kafesi suçlayan kuşlara benziyoruz.
Oysa tutunacak dal varsa ve hâlâ bağırarak yardım isteyebiliyorsak, hâlâ o bataklıktan çıkıp yeniden başlama şansımız var demektir.
Hayatımıza nasıl başladığımızdan ziyade ne olarak öldüğümüz daha önemli.
Ne geçmişte yaptığımız hatalar ayaklarımıza dolansın, ne de bugün içinde olduğumuz hal bizde bir kibire yol açsın.
Eğer hâlâ nefes alabiliyorsak hiçbir şey için geç değil, inanın.
Düştüğün yeri kutsamadığın sürece bu hayatta her şeyin bir hal çaresi mutlaka vardır. Yeter ki çuvallamalarınızı pişkinliğe vurmayın.
Ezgi Akgül
25 Eylül Çarşamba
