Çocukları Camiden Kovmak
550 yıldır kütüphanelerin raflarını süsleyen
Ahmed Bican’ın yazmış olduğu
Envâru’l-Âşikîn adlı eserde, camiye gelen küçük çocuklara bakışı yansıtan bazı menfî örnekler bulunmaktadır.
Bu örneklerden birisi de
çocuklar ile delileri camiye sokmayı küçük günah sayan anlayıştır. [AHMED BÎCAN, s. 309; Hz. Peygamber’in söylemesinin düşünülemeyeceği ve kuşku ile karşılanması gereken bu rivâyet İbn Mâce’de yer almaktadır. Bkz. İBN MÂCE, 4/Mesâcid, 5 (I, 247)] Bu eserlerin halk arasında yaygın olması ve toplumun din algısı üzerinde belirleyici olması bakımdan iyi değerlendirilmeleri gerekmektedir.
Sahih hadiste ifade edildiği üzere [MÜSLİM, 5/Mesâcid, 9 (I, 385-386)] kızı Zeynep’in çocuğu Umâme’yi secdede iken yere bırakan, ayağa kalkarken de tekrar kucağına alan ve bu şekilde insanlara namaz kıldıran bir Peygamber’in çocuklarla delilerin camiye sokulmasına karşı çıkması düşünülemez. Ama bu sahih hadise bakmaksızın bir takım zayıf rivayetlere dayanarak Hz. Peygamber’i bu şekilde yanlış tanıtmak doğru olmasa gerektir. Bu tür zayıf ve problemli rivayetlerin incelenmeden alıp aktarılmasının nasıl yanlış anlayışlara yol açtığı görülmektedir.
Bugün bile camilerde bazı ihtiyarlar tarafından küçük çocuklar çeşitli bahanelerle kollarından tutulup arka taraflara itiliyor veya sert bir muameleye maruz kalıyorlarsa, yanlış anlaşılmaya müsâit bu tür mesajların tesirinde kalmış olmalarındandır. Aksi halde böyle bir tavır sergilemez, çocuklara Hz. Peygamber gibi sevgi, şefkat ve merhametle muamele eder, onların başlarını okşar, hediyeler alır, güleryüzlü ve tatlı dilli olurlardı. Onları incitmekten ve camiden soğutmaktan kesinlikle kaçınırlardı.
Bu itibarla,
aklî dengesi yerinde olmayanlarla küçük çocukların camiye gelmelerine müsaade etmemenin ve bunu küçük günah olarak değerlendirmenin, Hz. Peygamber’in uygulamalarıyla bağdaşmayan duygusal bir karar olduğu ve bazı kimseler tarafından bu rivayetin Hz. Peygamber’e izafe edildiği ortadadır.
Bu ve benzeri rivayetlere karşı dikkatli olunması gerektiği açıktır. Bu rivayetleri araştırmadan ve gerekli sorgulamayı yapmadan aktaran bazı kimselerin (hocaların) ciddi bir veballe karşı karşıya kalmaları söz konusudur. Zira onlar bu tür zayıf ve uydurma rivayetleri naklederek, hem Hz. Peygamber’i hem de yüce dinimiz İslam’ı yanlış tanıtmak gibi büyük bir yanlışın altına imza atmış olmaktadırlar.
Dini ilimler okuduğunu iddia edenlerin günümüzde de hala işin bu yönünü fazlasıyla göz ardı ettiklerini görmek üzüntü vericidir.
Dolayısıyla her zaman olduğu gibi biz buradan meslektaşlarımızı bir kez daha ikaz edelim. Onlar bütün bu uyarılara rağmen, hala inatla ve ısrarla zayıf ve uydurma rivayetleri İslam zannederek aktarır ve
yanlış bir din tasavvurunun oluşumuna katkı sağlarlarsa, bu durum ileride onların lehine olmayacaktır. Onlar ahirette bu hususta yargılanırlarken bizim kendimizi savunacak delilimiz olması adına, bunları şimdiden ifade etmemiz ve gerekli uyarıları yapmamız uygun olacaktır.
Bu itibarla hocalığı, uydurma hikâyeler anlatıp güvenilmeyen rivayetleri nakletmek şeklinde anlamak ve algılamak yanlıştır. Oysa hocalar, Kuran ve Sahih Sünnet üzerinde ciddi şekilde çalışmalı, işin doğrusunu öğrendikten sonra başkalarına bunları aktarmalıdır.
Güvenilmeyen eserlerdeki her türlü rivayeti alıp nakletmek son derece sakıncalıdır. Bunu meslektaşlarımıza buradan bir kez daha hatırlatmayı bir görev bilmekteyiz.
Öte yandan şunu da açıkça belirtelim ki
, bu tür hocalara kulak veren, onların popüler olmalarını ve sözlerinin dinlenmelerini sağlayan, zayıf ve uydurma rivayetleri barındıran eserlere rağbet eden kimseler de hep işin kolayına kaçan kişilerdir. O kimselerin de tamamen masum olmadıklarını ve aynı sorumluluğu paylaştıklarını bu vesileyle buradan ifade etmemiz yerinde olacaktır.
Zira aldatılmayı isteyenleri (bilerek ya da bilmeden) aldatmak isteyenler hep olmuştur ve bundan sonra da olacaktır.
Sonuç olarak, camiye gelen çocukları ya da aklı dengesi yerinde olmayan kimseleri camiden kovmak ya da onları rahatsız etmek
Hz. Peygamber’in uygulamalarına terstir ve İslam ahlakı ile bağdaşmayan bir tutumdur. Bu yanlışı yapanların derhal bu kötü davranıştan uzaklaşmaları gerekmektedir. Hoşgörüyü ve sabrı özümsememiş kimselerin imanlarının kemale erebileceğini söylemek zor görünmektedir.
(17.12.2010)