Puan
113
Çözümler
1
- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 16,698
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 46,055
- Puan
- 113
CESET TEŞHİRİ
Üniversitede okurken (1999-2003) kaldığımız İlim Yayma Vakfı İbnülemin Mahmut Kemal İnal Yüksek Tahsil Talebe Yurdu'nda (Vefa, Süleymaniye), bir grup arkadaş, kendi çapımızda bazı faaliyetler yapmaya çalışırdık. Okumalar, sohbetler, namaz programları, seminerler, İslâm dünyasının ahvaline dair bilgilendirmeler...
Hayatımın en önemli derslerinden birini, bu vesileyle aldım:
Bir defasında, yurdun ana giriş kapısının hemen yanında bulunan büyük panoda Filistin, Irak, Doğu Türkistan gibi mazlum coğrafyalardan seçeceğimiz "vurucu" fotoğrafları haftalık olarak sergilemeye karar verdik. Böylece, yurtta kalan arkadaşları hasbelkader bilinçlendirecek, ümmetin yaşadığı acılara empati duymalarını sağlayacaktık.
Fotoğrafları seçme ve Fatih'teki İnkılâb Kırtasiye'de renkli, büyük kâğıda bastırma işini ben üstlendim. "Vurucu" yani bol kanlı ve bol cesetli fotoğrafları özenle seçtim, bilgisayarda kolaj yaptım, bastırıp panoya astım.
Henüz sosyal medyanın icat edilmediği o dönemde, panodaki görseller "müthiş bir ilgi" gördü. Yurda giriş-çıkışlarda, önünde durup uzun süre bakanlar vardı. Eh, maksadımız hasıl olmuştu.
Ertesi hafta, bir kolaj daha hazırladım. Daha kanlı, daha acıklı ve daha çok cesetli fotoğraflar seçtim. Arkadaşların böylece daha fazla etkileneceklerini zannediyordum. Fakat öyle olmadı. Sonraki hafta, panodaki görsellere ilgi o kadar azaldı ki -neredeyse kimse dönüp bakmıyordu bile-, fotoğraf asma işini dördüncü kez tekrarlamadık.
Kafama dank etti sonra:
Dünyanın bilmem neresinden derlediğimiz kanlı fotoğrafları sergileyip ilgi toplamaya çalışmakla, aslında düpedüz "ceset teşhiri" yapıyorduk. Bizim sergimizin Müslüman kardeşlerimizin acılarını dindirmeye hiçbir faydası olmadığı gibi, biz kendi kalplerimizdeki merhamet ve rikkati de kendi ellerimizle boğuyorduk.
Yurtta yaptığımız o faaliyet, ceset fotoğraflarını ulu-orta paylaşmanın, kalplerimizi öldüren ve katliamlara karşı duyarlılıklarımızı yok eden vahşi bir cinayet olduğunu bana göstermiştir. O zamandan beri, bu konuda azamî dikkatli davranmaya çalışırım.
* * *
Fotoğrafta:
Kütahyalı ressam Ahmet Yakupoğlu'nun (1920-2016) fırçasından, yurdumuzun parçası olarak hizmet veren Ekmekçizade Ahmed Paşa Medresesi ve ilerisinde Molla Hüsrev Camii...
Taha Kılınç

Üniversitede okurken (1999-2003) kaldığımız İlim Yayma Vakfı İbnülemin Mahmut Kemal İnal Yüksek Tahsil Talebe Yurdu'nda (Vefa, Süleymaniye), bir grup arkadaş, kendi çapımızda bazı faaliyetler yapmaya çalışırdık. Okumalar, sohbetler, namaz programları, seminerler, İslâm dünyasının ahvaline dair bilgilendirmeler...
Hayatımın en önemli derslerinden birini, bu vesileyle aldım:
Bir defasında, yurdun ana giriş kapısının hemen yanında bulunan büyük panoda Filistin, Irak, Doğu Türkistan gibi mazlum coğrafyalardan seçeceğimiz "vurucu" fotoğrafları haftalık olarak sergilemeye karar verdik. Böylece, yurtta kalan arkadaşları hasbelkader bilinçlendirecek, ümmetin yaşadığı acılara empati duymalarını sağlayacaktık.
Fotoğrafları seçme ve Fatih'teki İnkılâb Kırtasiye'de renkli, büyük kâğıda bastırma işini ben üstlendim. "Vurucu" yani bol kanlı ve bol cesetli fotoğrafları özenle seçtim, bilgisayarda kolaj yaptım, bastırıp panoya astım.
Henüz sosyal medyanın icat edilmediği o dönemde, panodaki görseller "müthiş bir ilgi" gördü. Yurda giriş-çıkışlarda, önünde durup uzun süre bakanlar vardı. Eh, maksadımız hasıl olmuştu.
Ertesi hafta, bir kolaj daha hazırladım. Daha kanlı, daha acıklı ve daha çok cesetli fotoğraflar seçtim. Arkadaşların böylece daha fazla etkileneceklerini zannediyordum. Fakat öyle olmadı. Sonraki hafta, panodaki görsellere ilgi o kadar azaldı ki -neredeyse kimse dönüp bakmıyordu bile-, fotoğraf asma işini dördüncü kez tekrarlamadık.
Kafama dank etti sonra:
Dünyanın bilmem neresinden derlediğimiz kanlı fotoğrafları sergileyip ilgi toplamaya çalışmakla, aslında düpedüz "ceset teşhiri" yapıyorduk. Bizim sergimizin Müslüman kardeşlerimizin acılarını dindirmeye hiçbir faydası olmadığı gibi, biz kendi kalplerimizdeki merhamet ve rikkati de kendi ellerimizle boğuyorduk.
Yurtta yaptığımız o faaliyet, ceset fotoğraflarını ulu-orta paylaşmanın, kalplerimizi öldüren ve katliamlara karşı duyarlılıklarımızı yok eden vahşi bir cinayet olduğunu bana göstermiştir. O zamandan beri, bu konuda azamî dikkatli davranmaya çalışırım.
* * *
Fotoğrafta:
Kütahyalı ressam Ahmet Yakupoğlu'nun (1920-2016) fırçasından, yurdumuzun parçası olarak hizmet veren Ekmekçizade Ahmed Paşa Medresesi ve ilerisinde Molla Hüsrev Camii...
Taha Kılınç
