- Katılım
- 31 Ocak 2021
- Mesajlar
- 3,191
- Tepkime puanı
- 14,718
- Puanları
- 113
- Burç
- Aslan
- Memleket
- Trabzon
- Cinsiyet
- Medeni Hal
- Takım
Mersin'de Cennet-Cehennem isimli gezilip görülecek bir mekan var. Bir kısmına "Cennet" diğer kısmına da "Cehennem" adı verilmiş bir kanyon.
Kanyona ulaşınca aracınızı parkedip çok kısa bir mesafe yürüyünce hemen "Cehennem" tabelasıyla karşılaşıyorsunuz. İnanılmaz derin ve bakıverince içine doğru çekiliyormuş hissi veren bir çukur. Kenarından bakmak bile insanı ürkütüyor.
Cennet'e ulaşmak için ise onlarca yön tabelasını takip edip, yüzlerce basamaktan inip kanyonun içlerine kadar inanılmaz bir efor sarfetmeniz lazım. Üstelik Cennet denilen mağaraya yaklaştıkça artan nem sebebiyle kayganlaşmış basamaklarla mücadele etmelisiniz.
Mağaranın girişinde çok eski zamanlardan kalma tarihi bir kilise ile yüzeyle mağara girişi arasındaki sıcaklık ve nem farkı nedeniyle oluşmuş küçük bir de bulut karşılıyor sizi. Yanlış duymadınız, bir bulutçuk. Kanyonun dibinde, bir mağaranın girişinde oluşmuş bir bulut görmek inanılmaz.
Mağaranın içinde de kevser ismi verilmiş bir su akıyor. Bin zahmetle "Cennet"e ulaşıp, bulutçuğun manzarasında, o sudan içiverince bütün yorgunluğu gidiyor insanın.
Dikkatimi çeken bir şey oldu; çokları yarı yolda kalıp geri döndüler. İşte o zaman anladım neden Cennet ve neden Cehennem dediklerini.
Hakikatte de, Cehenneme müstehâk olmak kolay ve zahmetsiz değil mi?
Gönlünce, sınırları umursamadan, zahmete girmeden ve terlemeden yaşamak ne kolay. Bir çukura düşer gibi, ya da bir akıntıya bırakmak gibi kendini...
Cenneti kazanmak da bir o kadar zor ve mücadele gerektirmiyor mu?
Her adımda bir bilinci taşımak, bir gaye uğrunda atmak her adımı, tetikte olmak, bir hedefe doğru ilerlemek tutuna tutuna ve sabırla...
Yolun sonunda Kevser'den bir yudum su, alır götürür bütün yorgunluğumuzu ve unutulur her zahmeti şu yalan dünyanın.
Halil İbrahim Sert