- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,736
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,752
- Puanları
- 113
Bazen kendimi çok yorgun hissediyorum ve
"Safiye sen tek başına insanlığı mı düzelteceksin? Sesini kime duyuracaksın?" diyorum.
(Bugün de o anlardan biri)
Sonra birden aklıma siyonistlerin beş yaşındaki çocuklarına Mescid-i Aksa'yı yıkıp yerine Süleyman mabedini yapacaklarını, eğer buna kendi ömrü yetmez ise çocuğuna bunu kesinlikle yapmasını öğütlediği geliyor...
Vietnam savaşında yetim kalan çocukların özel uçaklarla ABD'ye götürüldüğü ve o çocukların Irak savaşında birer gerilla olarak Müslüman erkekleri öldürüp, kadınlara tecavüz ettiği ve şimdi de Suriyeli
yirmi üç bin yetim çocuğun Avrupa'nın göbeğinde birden yok olmasını düşünüyorum.
Ya o Afganistan'dan götürülen çocuklar...
Yarın diyorum, sahip çıkamadığımız Ümmetin o yetimleri yarın karşımıza ne şekilde çıkacak kim bilir diyorum.
Bunu göğüslemeye hazır mıyız acaba diyorum...
Sonra sahile cenazesi vuran Aylan bebek ve Suriye'de, Irak'ta, Arakan'da, Doğu Türkistan'da öldürülen yüz binlerce Müslüman düşüyor yüreğime...
Daha yirmi yıl öncesi güya en gelişmiş ülkeler olarak gösterilen Avrupa'nın göbeğindeki Bosna'ya yapılanları hatırlıyorum.
O günlerde "Şimdi küçüğüm ama biraz büyüyünce bu soykırımı herkese anlatacağım ve batının ne kadar iğrenç olduklarını dünyaya haykıracağım" dediğim günler aklıma geliyor ve haykırmak için yeteri kadar büyüdüğümü utanarak görüyorum...
Sonra Yahudi ve Hıristiyanların tüm Müslümanları yok etmek için izbe odalarda ahitleştikleri geliyor aklıma.
Dünya nüfusunu beş yüz milyonun altına indirmek için harekete geçen kirli zihniyetleri düşünüyorum ve hatta utanmadan birde ABD'nin Georgia Eyaletine 30 yıl öncesi diktikleri Rehbertaş anıtına;
"Dünya nüfusunu beş yüz milyonun altında tut" diye yazdıkları kocaman bir anıt diktiklerini ve bu amaçlarına ulaşmak için yüzlerce yeni ölümcül virüsler üretip insanlığı kısırlaştırdıklarını, öldürdüklerini düşünüyorum.
İçim yangın yerine dönüyor...
Ölmeyenlere de tonla ilaç sattıkları aklıma geliyor.
Ve bütün bu yok edişe ilk Müslümanlardan başladıklarını görüyorum.
Yani ölümle korkutulan Müslümanları hastalığa razı ederek hem üzerimizde yeni ilaçları denedikleri ve bundan da batının zengin oluşunu düşünüyorum...
Yıllardır bizi gıdalar ve medya ile nasıl asimile etmeye çalıştıklarını düşünüyorum...
Ve daha bir çok şey geliyor aklıma.
Bir arkadaşıma verdiğim sözü düşünüyorum;
"Daha biz seninle Kudüs sokaklarında dolaşacağız, Şam camilerinde namaz kılacağız" dediğim sözü...
Sonra diyorum; "Tüm insanlık duymasa da bir kişi bile duysa sesimi yeter. Umudum odur ki, o bir kişi de bir başkasına duyuracaktır sesimi."
Çay koyuyorum ve yeniden başlıyorum "Uyanın Müslümanlar" diye bağırmaya.
Hem gövdesinden kesilmesine rağmen yeniden filiz veren ağaçlar varken ben neden umudumu kaybedeyim ki?
(28 Ekim 2016 tarihli bir yazı)
Safiye Çetinkaya
"Safiye sen tek başına insanlığı mı düzelteceksin? Sesini kime duyuracaksın?" diyorum.
(Bugün de o anlardan biri)
Sonra birden aklıma siyonistlerin beş yaşındaki çocuklarına Mescid-i Aksa'yı yıkıp yerine Süleyman mabedini yapacaklarını, eğer buna kendi ömrü yetmez ise çocuğuna bunu kesinlikle yapmasını öğütlediği geliyor...
Vietnam savaşında yetim kalan çocukların özel uçaklarla ABD'ye götürüldüğü ve o çocukların Irak savaşında birer gerilla olarak Müslüman erkekleri öldürüp, kadınlara tecavüz ettiği ve şimdi de Suriyeli
yirmi üç bin yetim çocuğun Avrupa'nın göbeğinde birden yok olmasını düşünüyorum.
Ya o Afganistan'dan götürülen çocuklar...
Yarın diyorum, sahip çıkamadığımız Ümmetin o yetimleri yarın karşımıza ne şekilde çıkacak kim bilir diyorum.
Bunu göğüslemeye hazır mıyız acaba diyorum...
Sonra sahile cenazesi vuran Aylan bebek ve Suriye'de, Irak'ta, Arakan'da, Doğu Türkistan'da öldürülen yüz binlerce Müslüman düşüyor yüreğime...
Daha yirmi yıl öncesi güya en gelişmiş ülkeler olarak gösterilen Avrupa'nın göbeğindeki Bosna'ya yapılanları hatırlıyorum.
O günlerde "Şimdi küçüğüm ama biraz büyüyünce bu soykırımı herkese anlatacağım ve batının ne kadar iğrenç olduklarını dünyaya haykıracağım" dediğim günler aklıma geliyor ve haykırmak için yeteri kadar büyüdüğümü utanarak görüyorum...
Sonra Yahudi ve Hıristiyanların tüm Müslümanları yok etmek için izbe odalarda ahitleştikleri geliyor aklıma.
Dünya nüfusunu beş yüz milyonun altına indirmek için harekete geçen kirli zihniyetleri düşünüyorum ve hatta utanmadan birde ABD'nin Georgia Eyaletine 30 yıl öncesi diktikleri Rehbertaş anıtına;
"Dünya nüfusunu beş yüz milyonun altında tut" diye yazdıkları kocaman bir anıt diktiklerini ve bu amaçlarına ulaşmak için yüzlerce yeni ölümcül virüsler üretip insanlığı kısırlaştırdıklarını, öldürdüklerini düşünüyorum.
İçim yangın yerine dönüyor...
Ölmeyenlere de tonla ilaç sattıkları aklıma geliyor.
Ve bütün bu yok edişe ilk Müslümanlardan başladıklarını görüyorum.
Yani ölümle korkutulan Müslümanları hastalığa razı ederek hem üzerimizde yeni ilaçları denedikleri ve bundan da batının zengin oluşunu düşünüyorum...
Yıllardır bizi gıdalar ve medya ile nasıl asimile etmeye çalıştıklarını düşünüyorum...
Ve daha bir çok şey geliyor aklıma.
Bir arkadaşıma verdiğim sözü düşünüyorum;
"Daha biz seninle Kudüs sokaklarında dolaşacağız, Şam camilerinde namaz kılacağız" dediğim sözü...
Sonra diyorum; "Tüm insanlık duymasa da bir kişi bile duysa sesimi yeter. Umudum odur ki, o bir kişi de bir başkasına duyuracaktır sesimi."
Çay koyuyorum ve yeniden başlıyorum "Uyanın Müslümanlar" diye bağırmaya.
Hem gövdesinden kesilmesine rağmen yeniden filiz veren ağaçlar varken ben neden umudumu kaybedeyim ki?
(28 Ekim 2016 tarihli bir yazı)
Safiye Çetinkaya