Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Film Analiz Bisiklet Hırsızları

Hatra

FK Üyesi
FK Yazar
Katılım
7 May 2020
Mesajlar
851
Tepkime puanı
2,815
Puanları
93
Yaş
41
Konum
Bursa
Ekli dosyayı görüntüle 6685

Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir.


Yıl 1948, yer İtalya...
Fransız Şiirsel Gerçekçiliğinin romantizmi yerine İtalyan Yeni Gerçekçiliğinin başlayıp güçlendiği zamanlar...
Yani sinema tarihi açısından da bir milat olan İkinci Dünya Savaşı sonrası...
Ekonomik krizler, siyasi kargaşalar ve bu çalkantıların içinde yaşam mücadelesi veren çaresiz halk...
İşte İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının bu mücadeleyi anlatan en büyük eseri, ünlü yönetmen Vittorio De Sica imzalı Bisiklet Hırsızları.


Hikaye, diğer işçiler gibi uzun süredir çalışmayı bekleyen Antonio Ricci'nin, afiş asma işine kabul edilmesiyle başlıyor. Bu işin tek bir şartı vardır: Bisiklet sahibi olmak.
Antonio'nun bisikleti vardır ancak yiyecek ekmekleri dahi olmadığından onu rehin bırakmış, bunu da işverenden gizlemiştir.
Bisikleti geri alabilmek için eşi Maria evdeki çarşafları satar. Bu sahneler oldukça sarsıcıdır; çünkü eşyalarını satan ya da rehin bırakan sadece onlar değildir... Yönetmen, Ricci ailesinin üzerinden halkın yaşadığı sorunlara bu şekilde gerçekçi bir ayna tutar.

Antonio ve ailesi, bu iş sebebiyle heyecanlanır ve mutlu olur; ancak bu mutluluk kısa sürer. Daha işinin ilk günü, bisikleti hırsızlar tarafından çalınır. Polis bu meseleyi elbette önemsemez. Böylece Antonio, oğlu Bruno ile birlikte Roma sokaklarında film boyunca devam edecek bir arayışa başlar. Film, bu umudun çerçevesinde izleyiciye düşünme ve sorgulama fırsatı verir. Zira izleyici, olan biten her şeye, halkın ayakta ve hayatta kalma mücadelesine objektif bir şekilde şahitlik eder.

Sonunda bisikletini çalan genci bulur ancak ispatlayamadığı için çabası sonuçsuz kalır. Hatta çocuğun mahallesindeki herkes, sabıkası olmayan, dürüst ve iyi bildikleri bu gence iftira attığını öne sürerek Antonio'yu suçlar.

Bu olaydan sonra Antonio, bir kırılma noktası yaşar ve çıkmaza girdiği anda bir bisikleti çalmaya çalışırken yakalanır. Karakola götürülürken Bruno'nun da orada olması, bisiklet sahibini şikayetten vazgeçirir. Ancak Antonio için en büyük ceza, oğlunun böyle bir durumu korku ve gözyaşıyla izliyor olmasıdır.


Evet, kimse sınanmadığı günahın masumu değildir.
Film bizi kıskıvrak yakalayıp sert bir empatinin içine sokarken ezberlerimizi de bozuyor. Yaşadığımız dönem ve şartların adalet-ahlak anlayışımızı ne derece sarsabileceğini gösteriyor.

Antonio hırsızlık yapmaya çalıştı, evet.
Bir juri edasıyla onu suçlu ya da suçsuz bulabiliriz. Hırsız mı değil mi tartışabiliriz. Ancak son sahnede baba-oğul gözyaşları içinde el ele kalabalığa karışıp gözden kaybolduklarında aklımıza asıl gelmesi gereken soru bence şu olmalı: Ben olsam ne yapardım?


Dilerseniz üzerine konuşalım. İzlerseniz sahneleri bile değerlendirebiliriz. Bu yüzden detaya girmedim.

Sevgiler...


 
Tüm işimi gücümü bıraktım bu filmi izledim bugün.
Bugün Ön ekleri bştirecektim ama gerçekten mükemmel bir konu olduğunu düşündüğüm için izlemeye karar verdim.

Heyecan, macera arayan filmi izlemesin. Film gayet sade ve başarılı...

1948 yapımı bu film Fransız gettolarını anlatmıyor, dünyanın içinde bulunduğu durumu dile getiriyor, hemde 2 güne sığdırıyor bunu ve tek bir aile örneği üzerinden.
O dönemden bu döneme hayat kalitesi arttı ama değişen bir sosyal sınıf yok, dünya hala aynı durumda, sadece kullandığımız araç gereçler farklılaştı.
Değişen zaman mekan ve insanlar, bir işe ulaşmak bir eşyaya ulaşmak yine okadar zor...

Çocuk gerçekten çok tatlı, mükemmel oynamış rolünü...
Taklitte de mükemmel...

Gelelim buradaki değer yargılarını ve bir babanın içine düştüğü duruma.
Bunu konuşmak için konuyu sabit aldım :(
Sorular :
1. Bir baba kendini o duruma düşürmelimidir?
2. Biz olsak ne yapardık?
3. Adamın yaptığı şey doğru mu? Yada Hızrsızlık değer yargısı açısından baktığımızda neye tekabul ediyor?

Ben ilki ile başlayayım.
Biz Türkiyede evine ekmek götüremediği için intihar eden babalar gördük. Bunu burada da yaşadım. (Yaşadığım ilçede)
Bir hayvan düşünün yavruları için dünyayı parçalar, ölür yeterki onlar yaşasın diye. Ben burada babanın çabasını doğru ama en son sahnede yaptığı şeyi yanlış bulsamda onaylarım. Gelecek kaygısı çok kötü bir şey hele ki babaysanız...
Yanlıştır, ama çıkar bir yol bulamayan babanın o psikolojisi onu bun itmektedir. Herkes bunu yapsa toplumsal düzen bozulur diyeceksiniz. Peki sizce toplumsal bir düzenimiz var mı?
Fakiri soy zengini yaşat... Dünyanın sistemi bu. Önce bu sistemi düzene koyup sonra bunun üzerinden bir yargıya varabiliriz.

İkinci soruya cevabım....
Ben o bisikleti çalmaz ama daha büyük bir olaya imza atardım...
Rabin hudluk diyebilirsiniz ama değil. Robin hudu doğru bulmam. Ama adamın yaptığı gibi küçük bir iş yapmazdım. Yapacaksa toplumsal anlamda ses getirecek bir şey olmalı..

Üçüncüsü Kessinlikle yanlış ama o an ki psikoloji ve gelecek kaygısı, çocuklarının ve eşinin aç kalma korkusu açısından baktığımızda yanlış ama onaylanabilecek bir durum bana göre...

Ve çocuğun buna şahit olması hem baba hem çocuk açısından derin bir tramva...

Üzerine konuşalım diye kısa kesiyorum.
 
Teşekkürler Qasem.

Film boyunca naif, kendi halinde, sade ve dürüstlük, ahlak gibi kavramlara değer veren bir aile babasının şartlar sebebiyle itildiği durumu görüyoruz. Bu bağlamda Antonio’nun yaptığını hırsızlık olarak değerlendirebilir; ama onun hırsız olduğunu söyleyemeyiz bence. Tabii toplum düzenini sağlamak için yaptığının bir karşılığı olmalı; çünkü Antonio kişisel olarak suçsuz görülebilse de suçun meşrulaştırılması kabul edilemez. İhtiyacım var o halde çalabilirim gibi bir sosyal pekiştirme, toplum ahlakı ve düzeni açısından oldukça tehlikelidir. Hangi düzen diyeceksiniz, orası da tartışılır tabii. Qasem’in dediği gibi düzeni düzeltmek gerek önce.

Antonio’nun değişimini gösteren en
belirgin sahnelerden biri falcıya gitmesidir. Filmin başında Maria’yı bu yüzden eleştirmesine rağmen, girdiği çıkmaza bir ışık olur ümidiyle inanmadığı bir şeye inanmaya başlar. Hayat dediğimiz öğretmen, belki de tam olarak budur.

Kilise sahnesi, Yeni Gerçekçilik akımının bariz bir özelliğini göstermektedir. Yaşlı adam, kiliseye yemek yiyebilmek için gitmiştir. Ayine katılmasının sebebi
budur. Aslolan, karnını doyurabilecek bir
kapının olmasıdır. Hiç aç kalmamış birinin oturduğu yerden ahkam kesmesi, “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” trajedisine benzemektedir. Mesele şu aslında, açlık bize neler yaptırabilir?

Ayrıca filmdeki oyuncular amatördür. Yine Yeni Gerçekçilik akımının bir özelliğidir bu. Halkı halkın içinden insanlarla anlatmak... Bruno’nun oyunculuğundaki harika doğallık da buradan gelmektedir. Gerçek yönetmenlerin aradığı da budur. Rolü yaşamak.
 
Son düzenleme:
@Hatra, Ben bu hareketi hırsızlık olarak tanımlamak istemiyorum. Hırsızlık bir meslektir. Her hırsız farklı alanda uzmandır ama bu mutlaka bir karekter halini almıştır.
Hırsız rahat ve yüzssüzdür, Antonio hırsızlık yapmıyor, Dolayısı ile buradan ihtiyacım olunca çalabilirim sonucuda çıkmaz. Antonionun içinde bulunduğu durum ve o anki psikolojisi ve refleksi ona istemediği ve yabancısı olduğu kötü bir hareket yaptırıyor sadece. Kızınca birine küfrettiğimiz gibi.

Mesela benden çok duymuşsundur. Kolay kolay küfretmem ama birine çok öfkelenince bazen istem dışı cümleler sıralanır. Buda onun gibi. Bu o hareketi meşru kılmaz.

Bence falcıya girmesi inanma hissinden değil, umudu tükenen bir adamın çırpınışları arayışları. Balığın karaya çıkınca can havliyle öırpınması gibi...

Kilise gerçeğinin islam dünyasındaki yüzü riyakarlıktır. Riyakarlık için camiye giden, makam mevki ve nam için dindarlığı bürünenlerden çok farklı değil.

@Hatra sence bu düzeni bozmak için ne ne yapılabilir yada nasıl bir düzen inşaa edilebilir.
Öyle sözde islami devlet, sözde sosyalizm, sözde adalet devleti değil...
Özde neler yapılmalı. Kavramlardan uzak...
 
Aslında eğitim sistemiyle ilgili konuşmamızda söylediklerim bu konu için de geçerli Qasem.
Doğru bir eğitim...
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Arkaplan resimleri
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri