- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,737
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,755
- Puanları
- 113
Az önce Arapça bir sitede güzel bir paylaşım gördüm. Buna dair birkaç kelam etmek içimden geldi. Söz şöyle:
إن كان لنا نصيبٌ في شيء سنراه. و إن لم يكن، فالخير فيما قدَّره الله.
"Bir şeyde nasibimiz varsa onu elbet göreceğiz. Şayet nasibimiz yoksa, hayır Allah'ın takdir ettiğindedir."
Ne kadar doğru ve İslam'ın ruhuna uygun bir söz!
Bizler kaderin iman esaslarından olduğuna iman ederiz. Kabul ederiz ki kaderin kalemi Allah'ın elindedir. O kalemin bizim hakkımızda daha baştan yazdıkları vardır, bir de bizim isteğimiz üzerine yazdıkları vardır. Mesela ne zaman, nerede, hangi anne-babadan, hangi cinsiyette doğacağımızı, ne kadar yaşayacağımızı biz tayin edemeyiz. Ancak iyilik mi yoksa kötülük mü işleyeceğimiz, iman mı yoksa inkâr mı edeceğimiz bize bağlıdır. Kaderin kalemi bunları, bizim defterlerimize bizim isteğimiz ve fiillerimize göre yazar.
Kendi yapıp ettiklerimizden kaderi sorumlu tutmak doğru olmadığı gibi, Mevlâmızın tayin ettiği şeyleri sorgulamak da bizim haddimize değildir. Biz bu konuda şu âyette belirtildiği gibi iman ederiz:
"De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim Mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler." (et-Tevbe 9/51)
Kendi amellerimize bağlı olmayan konularda Mevlâmızın bizim için takdir ettiği şeyin olacağına inanırız. Mesela rızkımızı Mevlâ takdir etmiştir. Bu rızık elbette bizi bulacaktır. Ancak o rızkın helal yoldan mı yoksa haram yoldan mı geleceğini biz belirleyeceğiz. Mükâfat ve cezamız da buna göre olacak.
Allah Resûlü'nün (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
إِنَّ الرُّوحَ الْأَمِينَ قَدْ نَفَثَ فِي رَوْعِيَ أَنَّهُ لَنْ تَمُوتَ نَفْسٌ حَتَّى تَسْتَوْفِيَ رِزْقَهَا فَأَجْمِلُوا فِي الطَّلَبِ
"Rûhu'l-emîn (Cebrail aleyhisselam) bana gelerek hiçbir nefsin, kendisi için takdir edilen rızka kavuşmadan ölmeyeceğini söyledi. Öyle ise rızkınızı güzelce (helal yoldan) talep edin." (Beyhakî, Şuabu'l-îman, 2/406 (1141)
Şayet bu hadis sahih ise çok önemli bir ilkeyi ortaya koyuyor. Meâlen şöyle diyor:
Rızkınız takdir edildi. O sizi muhakkak bulacak. Dolayısıyla bu konuda bir endişeniz olmasın. Ama "rızkım nasıl olsa takdir edildi" diyerek yan gelip yatmayın. Rızkınızı talep edin. Talep ederken de helal ve güzel yoldan talep edin, haram işlere bulaşmayın. "Helal dairesinde kalırsam rızık elde edemem" gibi bir endişeniz olmasın.
Sözü çok uzatmadan şu dua ile bitirelim:
Rabbimiz kadere hakkıyla iman etmeyi, helal yoldan çalışıp gayret göstermeyi, takdir ettiklerine razı olmayı bizlere nasip eylesin.
(Soner Duman/27. Rebîülâhir.1444/22.Kasım.2022/Salı)
إن كان لنا نصيبٌ في شيء سنراه. و إن لم يكن، فالخير فيما قدَّره الله.
"Bir şeyde nasibimiz varsa onu elbet göreceğiz. Şayet nasibimiz yoksa, hayır Allah'ın takdir ettiğindedir."
Ne kadar doğru ve İslam'ın ruhuna uygun bir söz!
Bizler kaderin iman esaslarından olduğuna iman ederiz. Kabul ederiz ki kaderin kalemi Allah'ın elindedir. O kalemin bizim hakkımızda daha baştan yazdıkları vardır, bir de bizim isteğimiz üzerine yazdıkları vardır. Mesela ne zaman, nerede, hangi anne-babadan, hangi cinsiyette doğacağımızı, ne kadar yaşayacağımızı biz tayin edemeyiz. Ancak iyilik mi yoksa kötülük mü işleyeceğimiz, iman mı yoksa inkâr mı edeceğimiz bize bağlıdır. Kaderin kalemi bunları, bizim defterlerimize bizim isteğimiz ve fiillerimize göre yazar.
Kendi yapıp ettiklerimizden kaderi sorumlu tutmak doğru olmadığı gibi, Mevlâmızın tayin ettiği şeyleri sorgulamak da bizim haddimize değildir. Biz bu konuda şu âyette belirtildiği gibi iman ederiz:
"De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim Mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler." (et-Tevbe 9/51)
Kendi amellerimize bağlı olmayan konularda Mevlâmızın bizim için takdir ettiği şeyin olacağına inanırız. Mesela rızkımızı Mevlâ takdir etmiştir. Bu rızık elbette bizi bulacaktır. Ancak o rızkın helal yoldan mı yoksa haram yoldan mı geleceğini biz belirleyeceğiz. Mükâfat ve cezamız da buna göre olacak.
Allah Resûlü'nün (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
إِنَّ الرُّوحَ الْأَمِينَ قَدْ نَفَثَ فِي رَوْعِيَ أَنَّهُ لَنْ تَمُوتَ نَفْسٌ حَتَّى تَسْتَوْفِيَ رِزْقَهَا فَأَجْمِلُوا فِي الطَّلَبِ
"Rûhu'l-emîn (Cebrail aleyhisselam) bana gelerek hiçbir nefsin, kendisi için takdir edilen rızka kavuşmadan ölmeyeceğini söyledi. Öyle ise rızkınızı güzelce (helal yoldan) talep edin." (Beyhakî, Şuabu'l-îman, 2/406 (1141)
Şayet bu hadis sahih ise çok önemli bir ilkeyi ortaya koyuyor. Meâlen şöyle diyor:
Rızkınız takdir edildi. O sizi muhakkak bulacak. Dolayısıyla bu konuda bir endişeniz olmasın. Ama "rızkım nasıl olsa takdir edildi" diyerek yan gelip yatmayın. Rızkınızı talep edin. Talep ederken de helal ve güzel yoldan talep edin, haram işlere bulaşmayın. "Helal dairesinde kalırsam rızık elde edemem" gibi bir endişeniz olmasın.
Sözü çok uzatmadan şu dua ile bitirelim:
Rabbimiz kadere hakkıyla iman etmeyi, helal yoldan çalışıp gayret göstermeyi, takdir ettiklerine razı olmayı bizlere nasip eylesin.
(Soner Duman/27. Rebîülâhir.1444/22.Kasım.2022/Salı)