Foruma hoş geldin, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünce Platformumuza Hoşgeldiniz!

Düşünce Platformumuz bilgi ve düşüncenin en özgür adresidir!
Güne, gündeme ve yarınlara dair söyleyeceğim var diyenlerin, günlük koşuşturmaca içerisinde zihin jimnastiği yapmak isteyenlerin özgürlük meşalesi ~ FORUM KALEMİ ~

Yeni Konu Bir `Deli`nin Hikâyesi

AsyA

Forum Kalemi
Öylesine...
Katılım
1 May 2020
Mesajlar
14,443
Çözümler
1
Tepkime puanı
38,508
Puanları
113
Ekli dosyayı görüntüle 2801


Taha Kılınç


Onun hikâyesi, şöhret ya da zenginliği hedef edinmeden, ‘karınca gibi’ çalışıldığında, tek başına bir adamın neler başarabileceğinin de ibretlik hikâyesi aynı zamanda.
Sık sık uğradığı Bâyezid Sahaflar Çarşısı’ndaydı yine. Kitaba olan düşkünlüğünü bilenler, bu ziyaretleri rutin gezintiler zannediyordu. Ama onun derdi başkaydı. Bir kitap vardı aklında. Hep sözü edilen, ama yazıldığı tarihten bu yana, uzun Osmanlı asırları boyunca kimsenin kütüphanelerde görmediği, dokunmadığı, ulaşmadığı bir eser: Türk dilinin ilk büyük sözlüğü Dîvân-ı Lügati’t-Türk. Kaşgarlı Mahmud’un kaleme aldığı, ünlü ama ‘kayıp’ kitap.

Evladını yitirmiş bir annenin umudu ve hasretiyle, işte onu arıyordu yıllardır. Sahafların en kulağı delik ve eli uzun esnafı Burhan Efendi’nin dükkânına, o gün de yine aynı düşünceyle girmişti. Hep sorduğu ‘’Yeni bir şey var mı?’’ sorusu, aslında ‘’Divân-ı Lügati’t Türk geldi mi?’’ demekti. Selam verdi, sonra aynı soruyu yine tekrarladı.

Burhan Efendi’ye aşina olmadığı, ismini de duymadığı, kalınca bir kitap gelmişti. Onu anlattı: "Bir kitap var. Ama epey pahalı. Dul bir paşa hanımına, kocasından kalmış. Rahmetli paşa, ‘Çok sıkışırsan, 30 liraya satarsın, daha düşük fiyata verme.’ demiş. Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye götürdüm. 10 liradan fazla veremeyeceklerini söylediler. Bir de siz bakın isterseniz…"

Burhan Efendi, tezgâhın altından sözünü ettiği kitabı çıkarınca, soru sahibinin kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. İşte, yıllardır peşinden koştuğu kitap, sonunda gözlerinin önündeydi. Çok fazla heyecan emaresi gösterirse dükkân sahibinin fiyatı fahiş şekilde artıracağından korktu. Kendini kontrol etmeye çalışarak, ‘’Madem işin ucunda dul bir hanıma yardım etmek var, istediği fiyata alıyorum bunu.’’ dedi.

Ceplerini yokladı. Sadece 10 lira çıkıyordu. Ama para getirmek için eve de gidemezdi, çünkü kitabın satılması tehlikesi vardı. Dükkândaki iskemlelerden birine çökerek, kapının önünden cebi paralı bir dostunun geçmesi için dua etmeye başladı. Yarım saat kadar sonra, Dârulfünûn muallimlerinden Fâik Reşad Bey göründü. Hemen onun cebindeki parayı alarak, kitabın ücretini tamamladı. Koşar adımlarla dükkândan çıktı.

Dünyada bulunan tek nüshası, şimdi İstanbul Fatih’teki Millet Kütüphanesi’nde muhafaza edilen Dîvân-ı Lügati’t-Türk’ün keşif öyküsü böyle. Keşfi yapan kişi de, aynı zamanda bütün kitaplarını milletine armağan ettiği için, kurduğu kütüphaneye ‘millet’ adını veren Ali Emîrî Efendi.

Hikâyeyi en başından alalım:

Ali Emîrî Efendi, eğitimli ve dindar bir ailenin oğlu olarak 1875’de Diyarbekir’de dünyaya geldi. Şirvan kaymakamı olarak görev yapan dayısının yanında kuvvetli bir eğitim aldıktan sonra, gençliğinde şiirle ilgilendi. Arapça ve Farsçayı anadili seviyesinde tahsil etti, klasik eserleri okumaya ve araştırmaya yöneldi.

1916’da emekli oluncaya kadar defterdar olarak Anadolu’nun çeşitli illerinde, Suriye’de ve Yemen’de görev yaptı. Yemen’e, sahip olduğu iki ciltlik bir kitabın diğer cildinin oradaki bir aşiret reisinde bulunduğunu duyması üzerine tayin istediği rivayet edilir.

Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Yemen’de bulunan Ali Emîrî, bölgenin en önemli el yazmalarının, tarih ve biyografi kitaplarının yer aldığı çok kıymetli bir koleksiyonu da beraberinde İstanbul’a getirdi. Günümüzde, Yemen tarihiyle ilgili en temel kaynaklar, bu nedenle hâlâ Millet Kütüphanesi’ndedir.

17 Nisan 1916’da kurduğu ve milletine adadığı kütüphanesinde, 23 Ocak 1924’teki vefatına kadar müdürlük yapan Ali Emîrî, sadece paha biçilmez kitap koleksiyonuyla değil, yaşadığı dönemde kaleme aldığı makale ve kitaplarıyla da ün kazandı. Ancak bugün, bu önemli kültür adamının yeterince tanındığını, hele hele sıklıkla önünden geçip gittiğimiz kütüphanesinin kıymetinin bilindiğini söylemek maalesef çok güç.

Başlıkta ‘deli’ dedim Ali Emîrî Efendi için. Elbette, evladı gibi dert edindiği, bu uğurda evlenmediği ve bir ömür peşinde koştuğu kitaplarına bağlılığı nedeniyle, bir övgü ifadesi bu. Onun hikâyesi, şöhret ya da zenginliği hedef edinmeden, ‘karınca gibi’ çalışıldığında, tek başına bir adamın neler başarabileceğinin de ibretlik hikâyesi aynı zamanda.

Önümüzdeki ay, bambaşka bir çizgide, yine yıllar boyunca tek başına çalışan bir başka ‘deli’nin hikâyesini anlatacağım. Genç Dergi

www.forumkalemi.com
 

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın yada üye olun!

Forumdan daha fazla yararlanmak için giriş yapın veya kayıt olun!

Kayıt ol

Forumda bir hesap oluşturmak tamamen ücretsizdir.

Şimdi kayıt ol
Giriş yap

Eğer bir hesabınız var ise lütfen giriş yapın

Giriş yap

Tema düzenleyici

Tema özelletirmeleri

Grafik arka planlar

Granit arka planlar