Yeni Konu Bir `Deli`nin Hikâyesi (1 Görüntüleyen)

  • Kullanıcı AsyA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
  • - Genel İslami Paylaşımlar
Ekli dosyayı görüntüle 2801


Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için Giriş yap veya üye ol.



Onun hikâyesi, şöhret ya da zenginliği hedef edinmeden, ‘karınca gibi’ çalışıldığında, tek başına bir adamın neler başarabileceğinin de ibretlik hikâyesi aynı zamanda.
Sık sık uğradığı Bâyezid Sahaflar Çarşısı’ndaydı yine. Kitaba olan düşkünlüğünü bilenler, bu ziyaretleri rutin gezintiler zannediyordu. Ama onun derdi başkaydı. Bir kitap vardı aklında. Hep sözü edilen, ama yazıldığı tarihten bu yana, uzun Osmanlı asırları boyunca kimsenin kütüphanelerde görmediği, dokunmadığı, ulaşmadığı bir eser: Türk dilinin ilk büyük sözlüğü Dîvân-ı Lügati’t-Türk. Kaşgarlı Mahmud’un kaleme aldığı, ünlü ama ‘kayıp’ kitap.

Evladını yitirmiş bir annenin umudu ve hasretiyle, işte onu arıyordu yıllardır. Sahafların en kulağı delik ve eli uzun esnafı Burhan Efendi’nin dükkânına, o gün de yine aynı düşünceyle girmişti. Hep sorduğu ‘’Yeni bir şey var mı?’’ sorusu, aslında ‘’Divân-ı Lügati’t Türk geldi mi?’’ demekti. Selam verdi, sonra aynı soruyu yine tekrarladı.

Burhan Efendi’ye aşina olmadığı, ismini de duymadığı, kalınca bir kitap gelmişti. Onu anlattı: "Bir kitap var. Ama epey pahalı. Dul bir paşa hanımına, kocasından kalmış. Rahmetli paşa, ‘Çok sıkışırsan, 30 liraya satarsın, daha düşük fiyata verme.’ demiş. Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye götürdüm. 10 liradan fazla veremeyeceklerini söylediler. Bir de siz bakın isterseniz…"

Burhan Efendi, tezgâhın altından sözünü ettiği kitabı çıkarınca, soru sahibinin kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. İşte, yıllardır peşinden koştuğu kitap, sonunda gözlerinin önündeydi. Çok fazla heyecan emaresi gösterirse dükkân sahibinin fiyatı fahiş şekilde artıracağından korktu. Kendini kontrol etmeye çalışarak, ‘’Madem işin ucunda dul bir hanıma yardım etmek var, istediği fiyata alıyorum bunu.’’ dedi.

Ceplerini yokladı. Sadece 10 lira çıkıyordu. Ama para getirmek için eve de gidemezdi, çünkü kitabın satılması tehlikesi vardı. Dükkândaki iskemlelerden birine çökerek, kapının önünden cebi paralı bir dostunun geçmesi için dua etmeye başladı. Yarım saat kadar sonra, Dârulfünûn muallimlerinden Fâik Reşad Bey göründü. Hemen onun cebindeki parayı alarak, kitabın ücretini tamamladı. Koşar adımlarla dükkândan çıktı.

Dünyada bulunan tek nüshası, şimdi İstanbul Fatih’teki Millet Kütüphanesi’nde muhafaza edilen Dîvân-ı Lügati’t-Türk’ün keşif öyküsü böyle. Keşfi yapan kişi de, aynı zamanda bütün kitaplarını milletine armağan ettiği için, kurduğu kütüphaneye ‘millet’ adını veren Ali Emîrî Efendi.

Hikâyeyi en başından alalım:

Ali Emîrî Efendi, eğitimli ve dindar bir ailenin oğlu olarak 1875’de Diyarbekir’de dünyaya geldi. Şirvan kaymakamı olarak görev yapan dayısının yanında kuvvetli bir eğitim aldıktan sonra, gençliğinde şiirle ilgilendi. Arapça ve Farsçayı anadili seviyesinde tahsil etti, klasik eserleri okumaya ve araştırmaya yöneldi.

1916’da emekli oluncaya kadar defterdar olarak Anadolu’nun çeşitli illerinde, Suriye’de ve Yemen’de görev yaptı. Yemen’e, sahip olduğu iki ciltlik bir kitabın diğer cildinin oradaki bir aşiret reisinde bulunduğunu duyması üzerine tayin istediği rivayet edilir.

Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Yemen’de bulunan Ali Emîrî, bölgenin en önemli el yazmalarının, tarih ve biyografi kitaplarının yer aldığı çok kıymetli bir koleksiyonu da beraberinde İstanbul’a getirdi. Günümüzde, Yemen tarihiyle ilgili en temel kaynaklar, bu nedenle hâlâ Millet Kütüphanesi’ndedir.

17 Nisan 1916’da kurduğu ve milletine adadığı kütüphanesinde, 23 Ocak 1924’teki vefatına kadar müdürlük yapan Ali Emîrî, sadece paha biçilmez kitap koleksiyonuyla değil, yaşadığı dönemde kaleme aldığı makale ve kitaplarıyla da ün kazandı. Ancak bugün, bu önemli kültür adamının yeterince tanındığını, hele hele sıklıkla önünden geçip gittiğimiz kütüphanesinin kıymetinin bilindiğini söylemek maalesef çok güç.

Başlıkta ‘deli’ dedim Ali Emîrî Efendi için. Elbette, evladı gibi dert edindiği, bu uğurda evlenmediği ve bir ömür peşinde koştuğu kitaplarına bağlılığı nedeniyle, bir övgü ifadesi bu. Onun hikâyesi, şöhret ya da zenginliği hedef edinmeden, ‘karınca gibi’ çalışıldığında, tek başına bir adamın neler başarabileceğinin de ibretlik hikâyesi aynı zamanda.

Önümüzdeki ay, bambaşka bir çizgide, yine yıllar boyunca tek başına çalışan bir başka ‘deli’nin hikâyesini anlatacağım. Genç Dergi

Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için Giriş yap veya üye ol.
 

Konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Tema editörü

Ayarlar Renkler

  • Mobil kullanıcılar bu fonksiyonları kullanamaz.

    Alternatif header

    Farklı bir görünüm için alternatif header yapısını kolayca seçebilirsiniz.

    Görünüm Modu Seçimi

    Tam ekran ve dar ekran modları arasında geçiş yapın.

    Izgara Görünümü

    Izgara modu ile içerikleri kolayca inceleyin ve düzenli bir görünüm elde edin.

    Resimli Izgara Modu

    Arka plan görselleriyle içeriğinizi düzenli ve görsel olarak zengin bir şekilde görüntüleyin.

    Yan Paneli Kapat

    Yan paneli gizleyerek daha geniş bir çalışma alanı oluşturun.

    Sabit Yan Panel

    Yan paneli sabitleyerek sürekli erişim sağlayın ve içeriğinizi kolayca yönetin.

    Box görünüm

    Temanızın yanlarına box tarzı bir çerçeve ekleyebilir veya mevcut çerçeveyi kaldırabilirsiniz. 1300px üstü çözünürler için geçerlidir.

    Köşe Yuvarlama Kontrolü

    Köşe yuvarlama efektini açıp kapatarak görünümü dilediğiniz gibi özelleştirin.

  • Renginizi seçin

    Tarzınızı yansıtan rengi belirleyin ve estetik uyumu sağlayın.

Geri