Bu haftaki yazımız:
"Bir cami hikâyesi"
Geçen hafta cuma günü Esenyurt ilçesi Hacı Hasan Camisi’ne davetliydim. Sabah saatlerinde yaz Kur’an kursu öğrencilerine, cuma namazından önce de cami cemaatine birer sohbette bulunmak için…
Esenyurt’un kasvetli sokaklarından, yaz aylarının bunaltıcı sıcağından caminin avlusuna kendimizi attığımızda, ruhumuzu coşturan, yüreklerimizi ferahlatan güzelliklerin bizi beklediğini görüyoruz…
Caminin dört bir yanından rahmet meltemlerinin estiğine tanıklık ediyoruz…
Esenyurt’ta esen bu deruni iklime sığınıyor ve soluklanıyoruz..!
Hacı Hasan Camisi mimarisi, sanatsal ihtişamı, görsel güzelliği ile değil, manevi atmosferi, kutlu misyonu ile binlerce genç dimağa damgasını vuruyor…
Allah’ın boyası ile boyanan, Kur’an ahlakı ile ahlaklanan çocukların ışıltılı dünyası gözlerimizi kamaştırıyor…
Cami avlusu, içi-dışı cıvıl cıvıl çocukların çağlayan gibi akışını, coşkusunu doyasıya izliyoruz…
Yıllardır Mekke ve Medine’de aradığım hayalimdeki cami modeli meğerki çok yakınımızda imiş…
Evet, sıradışı bir camideyiz… Bir camiden çok fazlası ile karşı karşıyayız…
Ve bu projenin mimarı, gönül insanı, ezber bozan bir imamla birlikteyiz… Osman Kış hocamız…
Esenyurt’un kışını bahara çeviren Osman Kış kardeşim…
Daha çok işin mutfağında ama her yerinde… Mikrofonun uzağında kalmayı seviyor.
Kendisine tahsis edilen lojmandan feragat ederek, lojman yerine altı katlı bir Gençlik Merkezi’nin kurulmasına öncülük etmiş, kendisi kirada oturuyor ve kirasını kendi cebinden ödüyor…
Cami sadece bir mabed değil; bir mektep, bir ocak… Beton duvarlarını, taş yığınlarını aşan, adanmış yürekleri buluşturan bir merkez…
Bu arada bir soru sorayım:
Yaz Kur’an Kursu bağlamında bir camiye en fazla kaç öğrenci sığar?
Şayet cami, Osman Kış Hocanın görev yaptığı Hacı Hasan Camisi ise bu sayı 1700 öğrenciye ulaşıyor…
Evet, yanlış okumadınız… Bin yedi yüz çocuk…
Bunun canlı tanığıyım…
Her öğrencinin gönlüne sanki sihirli parmaklar dokunuyor…
Çocuklar kaytarmıyorlar, sırada bekleyen aileler var, ek kayıt yaptırabilmek için…
Çocukların camiye ilgisi sadece yaz tatili günleri ile sınırlı değil; yıl içerisinde de bu çocukların yarısından fazlası cami programlarına düzenli devam ediyor…
Bir yaz kursundan daha fazlası var…
Zengin bir müfredat… Bu eğitimden geçen gençler süreç içerisinde yeni öğrencilere ders veren abi ve abla olarak gönüllü eğitimci oluyorlar… Hiçbirinin ücret talebi yok…
Bir gönüllü ordusu ile yüreklere yürünüyor…
Camiden külliyeye, külliyeden evrensel ufuklara başlayan sefer gönüllere huzur ve umut sunuyor…
Osman Hoca bu kolektif adanmışlığın bereketini paylaşıyor…
– Hocam, beni en çok mutlu eden, camimizden yetişen gençlerden 25 civarında kişinin İmam-Hatip olarak göreve başlaması…
Yüzlerce öğrencimiz üniversite bitirdi…
Onlarca gencimiz hafızlığını tamamladı…
En önemlisi de birçok ailenin, çocuğumuzla birlikte aile hayatımız da değişti demeleri… Evlerde sessiz devrim…
Evet, cami merkezli bir hikâye… Oturmuş bir sistem…
Dalga dalga büyüyen bir hareket… İlmek ilmek işlenen bir emek…
Edep, erdem, eylem, emek bir arada…
İlgilenilen her öğrencinin bir alt kademedeki öğrenci arkadaşı ile ilgilenmesi gerekiyor…
Eğitim sisteminde yaşamın tüm üniteleri göz önünde bulundurulmuş…
Osman Hoca, yurtdışı görevlendirme teklifini, bir memur için cazip olmasına rağmen kabul etmiyor…
"Bu ocak önceliğimdir." diyor…
"Bu iş bir imam, bir müezzin ile olacak iş değil; kadrolaşmak ve kurumsallaşmak şart." diyor… Özellikle genç kadroları sahaya çekiyor…
Evet, İstanbul’un sabıkalı sanılan bir semtinde bu kadar sahici güzelliklere şahid olmak, Allah’ın bir lütfu…
Ramazan Kayan
"Bir cami hikâyesi"
Geçen hafta cuma günü Esenyurt ilçesi Hacı Hasan Camisi’ne davetliydim. Sabah saatlerinde yaz Kur’an kursu öğrencilerine, cuma namazından önce de cami cemaatine birer sohbette bulunmak için…
Esenyurt’un kasvetli sokaklarından, yaz aylarının bunaltıcı sıcağından caminin avlusuna kendimizi attığımızda, ruhumuzu coşturan, yüreklerimizi ferahlatan güzelliklerin bizi beklediğini görüyoruz…
Caminin dört bir yanından rahmet meltemlerinin estiğine tanıklık ediyoruz…
Esenyurt’ta esen bu deruni iklime sığınıyor ve soluklanıyoruz..!
Hacı Hasan Camisi mimarisi, sanatsal ihtişamı, görsel güzelliği ile değil, manevi atmosferi, kutlu misyonu ile binlerce genç dimağa damgasını vuruyor…
Allah’ın boyası ile boyanan, Kur’an ahlakı ile ahlaklanan çocukların ışıltılı dünyası gözlerimizi kamaştırıyor…
Cami avlusu, içi-dışı cıvıl cıvıl çocukların çağlayan gibi akışını, coşkusunu doyasıya izliyoruz…
Yıllardır Mekke ve Medine’de aradığım hayalimdeki cami modeli meğerki çok yakınımızda imiş…
Evet, sıradışı bir camideyiz… Bir camiden çok fazlası ile karşı karşıyayız…
Ve bu projenin mimarı, gönül insanı, ezber bozan bir imamla birlikteyiz… Osman Kış hocamız…
Esenyurt’un kışını bahara çeviren Osman Kış kardeşim…
Daha çok işin mutfağında ama her yerinde… Mikrofonun uzağında kalmayı seviyor.
Kendisine tahsis edilen lojmandan feragat ederek, lojman yerine altı katlı bir Gençlik Merkezi’nin kurulmasına öncülük etmiş, kendisi kirada oturuyor ve kirasını kendi cebinden ödüyor…
Cami sadece bir mabed değil; bir mektep, bir ocak… Beton duvarlarını, taş yığınlarını aşan, adanmış yürekleri buluşturan bir merkez…
Bu arada bir soru sorayım:
Yaz Kur’an Kursu bağlamında bir camiye en fazla kaç öğrenci sığar?
Şayet cami, Osman Kış Hocanın görev yaptığı Hacı Hasan Camisi ise bu sayı 1700 öğrenciye ulaşıyor…
Evet, yanlış okumadınız… Bin yedi yüz çocuk…
Bunun canlı tanığıyım…
Her öğrencinin gönlüne sanki sihirli parmaklar dokunuyor…
Çocuklar kaytarmıyorlar, sırada bekleyen aileler var, ek kayıt yaptırabilmek için…
Çocukların camiye ilgisi sadece yaz tatili günleri ile sınırlı değil; yıl içerisinde de bu çocukların yarısından fazlası cami programlarına düzenli devam ediyor…
Bir yaz kursundan daha fazlası var…
Zengin bir müfredat… Bu eğitimden geçen gençler süreç içerisinde yeni öğrencilere ders veren abi ve abla olarak gönüllü eğitimci oluyorlar… Hiçbirinin ücret talebi yok…
Bir gönüllü ordusu ile yüreklere yürünüyor…
Camiden külliyeye, külliyeden evrensel ufuklara başlayan sefer gönüllere huzur ve umut sunuyor…
Osman Hoca bu kolektif adanmışlığın bereketini paylaşıyor…
– Hocam, beni en çok mutlu eden, camimizden yetişen gençlerden 25 civarında kişinin İmam-Hatip olarak göreve başlaması…
Yüzlerce öğrencimiz üniversite bitirdi…
Onlarca gencimiz hafızlığını tamamladı…
En önemlisi de birçok ailenin, çocuğumuzla birlikte aile hayatımız da değişti demeleri… Evlerde sessiz devrim…
Evet, cami merkezli bir hikâye… Oturmuş bir sistem…
Dalga dalga büyüyen bir hareket… İlmek ilmek işlenen bir emek…
Edep, erdem, eylem, emek bir arada…
İlgilenilen her öğrencinin bir alt kademedeki öğrenci arkadaşı ile ilgilenmesi gerekiyor…
Eğitim sisteminde yaşamın tüm üniteleri göz önünde bulundurulmuş…
Osman Hoca, yurtdışı görevlendirme teklifini, bir memur için cazip olmasına rağmen kabul etmiyor…
"Bu ocak önceliğimdir." diyor…
"Bu iş bir imam, bir müezzin ile olacak iş değil; kadrolaşmak ve kurumsallaşmak şart." diyor… Özellikle genç kadroları sahaya çekiyor…
Evet, İstanbul’un sabıkalı sanılan bir semtinde bu kadar sahici güzelliklere şahid olmak, Allah’ın bir lütfu…
Ramazan Kayan