- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 15,747
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 42,772
- Puanları
- 113
Bilim Tarihi Sahtekarlıkları 1: Piltdown Vakası
18 Aralık 1912 tarihi İngiliz gazeteleri “Kayıp Halka Bulundu” manşetini atıyor ve insanlık tarihinin en büyük buluşlarından birisinin yapıldığı müjdesini veriyordu. Amatör bir arkeolog olan Charles Dawson’un Doğu Sussex’e bağlı Piltdown bölgesinde bulduğu insan kafatası ve maymun çenesine ait olan kemik parçalarının, Geological Society of London‘da yapılan sükseli bir toplantıyla, aynı canlıya ait olduğu duyurulmuştu. Gerçekte duyurulan, tarihin en büyük sahtekarlıklarından biriydi. Piltdown Adam vakası bugün hala en büyük bilimsel sahtekarlıklar arasında gösterilmektedir. Woodward ve Dawson’ın kurguladığı bu bilimsel sahtekarlığın önemi, araştırma bulgularının sahte olmasından kaynaklanmıyor. Asıl önemli olan bu sahtekarlığın bilim camiası tarafından 40 yıl boyunca anlaşılamamış olmasıdır.
1. Nasıl Başladı?
Ekli dosyayı görüntüle 5207
1918 Aralığında Arthur Smith Woodward ve Charles Dawson Eoanthropous (Şafak İnsanı) olarak adlandırdıkları erken pleisteson dönemine ait bir kafatası ve çene kemiği fosili bulduklarını açıkladılar. Kafatası parçaları bariz bir şekilde insana aitti; ama beraberinde bulunan çene maymun çenesine benziyordu. Fosiller İngiltere’nin Sussex Piltdown bölgesinde bulunmuştu. Bulunan kafatası ve kemik parçalarına bakarak Piltdown İnsanı olarak adlandırılan yaratığı, Darwin’in modern insan ile maymun benzeri ataları arasındaki kayıp halkaya tamamlamaya aday olacak kadar eski olduğu düşünüldü. Çene bariz bir şekilde maymuna ait görünse de iki azı dişi aşınarak dümdüz hale gelmişti. Bu tür azı dişleri ise yalnızca insanlarda bulunur. Woodward bu kafatası ve çeneden yola çıkarak bir eski insan kafası modeli geliştirdi. Bu model 40 yıl boyunca bilim dünyası tarafından meşru kabul edildi ve Darwin’e kanıt olarak görüldü. Ta ki 1950’li yıllarda Kenneth Oakley çene kemiği ve kafa tasına flor testi yapana kadar.
2. Yalanın Ortaya Çıkması
Yapılan Flor testi parçaların Pleistosen dönemine ait olmadığını kesinleştirdi. Bu bulgu akıllarda bir takım soru işareti uyandırdı. Oxford Üniversitesi’nden J.S: Weiner şu soruyu sordu: “Piltdown Adamı’ndaki kafa tası ve çene kemiğinin aynı canlıya ait olduğu sonucuna bizi götüren nedir? Düzleşmiş azı dişleri!” Weiner ikinci ve çok kritik bir soru daha sordu: “Peki bu azı dişleri yapay olarak düzleştirilmiş olabilir mi?” Weiner bir şempaze çenesi buldu, azı dişleri bir eğeyle düzleştirdi, potasyum permanganat ile buladı. Oxford’lu bilim adamı Walter Le Gros ile birlikte deney sonucunu inceledirler. Görüntü Piltdown Adamındaki görüntüyle aynıydı…
3. Sahtekarlık Bariz Bir Şekilde Ortadaydı
Clark sahteliği tespit ettikleri süreci şöyle anlatıyor: “Çok sayıda insan ve maymun azı dişlerini inceledikten sonra bir dizi özelliği güvenilir bir şekilde saptadık ve Piltdown azı dişlerinde yapay aşndırmanın bariz izlerine rastladık. Bu izler o kadar belliydi ki bunların daha önce nasıl gözden kaçtığı sorulabilirdi. Yanıt aslında çok basittir. Daha önce izlere bakılmamıştı. Bilimsel buluşların tarihi aşikar halde duran ama bakılmadığı için bulunamayan örneklerle doludur. Şu an da önümüzde böyle bir örnek durmaktadır. Daha önce hiç kimse Piltdown azı dişlerine bir sahtekarlığın olabileceği şüphesiyle bakmamıştır.
4. Neden Kırk Yıl Fark Edilmedi?
Yukarıdaki açıklama doğru ama eksik. Sahtekarlık ilk incelemede bulunabilecek kadar barizdi. Örneğin normal yoldan düzleyen azı dişleri içbükey bir yüzeye sahiptir. Piltdown azı dişlerinin ise kenarları keskindi. Sahtekarlığın başka izleri de aynı şekilde açıktı. O zaman niçin kimsenin aklına sahtekarlık olabileceği gelmemişti? Çünkü evrim teorisinin ruhunu taşıyan bilimsel paradigma böyle bir kanıta ihtiyaç duyuyordu. Bilim adamlarının böyle bir kanıta inanma arzuları vardı ve inandılar. İnsan zihninin inandığı şeyleri destekleme yönünde, inanmadığı şeyleri ise çürütme yönünde çalıştığını gösteren araştırmalar yapılmıştır.
5. Sonuç
Sebep ne olursa olsun 40 yıl boyunca bilim dünyası ve bilim dünyası aracılığıyla bütün bir dünya sahte bir kafatasının evrim teorisinin bir kanıtı olarak görmüş ve sunmuş olmasıdır. Bu olay aynı zamanda bilim çevrelerinden gelen bilgilere karşı halkın ne kadar korumasız olduğunun da bir göstergesidir. Halkın bilimsellik etiketiyle algılarının yönetilmesinin ne kadar kolaylaşacağı, bilim adamları eliyle ne kadar kolay manipüle edilebileceği hakkında bir fikir vermektedir.
Suffagah.com
18 Aralık 1912 tarihi İngiliz gazeteleri “Kayıp Halka Bulundu” manşetini atıyor ve insanlık tarihinin en büyük buluşlarından birisinin yapıldığı müjdesini veriyordu. Amatör bir arkeolog olan Charles Dawson’un Doğu Sussex’e bağlı Piltdown bölgesinde bulduğu insan kafatası ve maymun çenesine ait olan kemik parçalarının, Geological Society of London‘da yapılan sükseli bir toplantıyla, aynı canlıya ait olduğu duyurulmuştu. Gerçekte duyurulan, tarihin en büyük sahtekarlıklarından biriydi. Piltdown Adam vakası bugün hala en büyük bilimsel sahtekarlıklar arasında gösterilmektedir. Woodward ve Dawson’ın kurguladığı bu bilimsel sahtekarlığın önemi, araştırma bulgularının sahte olmasından kaynaklanmıyor. Asıl önemli olan bu sahtekarlığın bilim camiası tarafından 40 yıl boyunca anlaşılamamış olmasıdır.
1. Nasıl Başladı?
Ekli dosyayı görüntüle 5207
1918 Aralığında Arthur Smith Woodward ve Charles Dawson Eoanthropous (Şafak İnsanı) olarak adlandırdıkları erken pleisteson dönemine ait bir kafatası ve çene kemiği fosili bulduklarını açıkladılar. Kafatası parçaları bariz bir şekilde insana aitti; ama beraberinde bulunan çene maymun çenesine benziyordu. Fosiller İngiltere’nin Sussex Piltdown bölgesinde bulunmuştu. Bulunan kafatası ve kemik parçalarına bakarak Piltdown İnsanı olarak adlandırılan yaratığı, Darwin’in modern insan ile maymun benzeri ataları arasındaki kayıp halkaya tamamlamaya aday olacak kadar eski olduğu düşünüldü. Çene bariz bir şekilde maymuna ait görünse de iki azı dişi aşınarak dümdüz hale gelmişti. Bu tür azı dişleri ise yalnızca insanlarda bulunur. Woodward bu kafatası ve çeneden yola çıkarak bir eski insan kafası modeli geliştirdi. Bu model 40 yıl boyunca bilim dünyası tarafından meşru kabul edildi ve Darwin’e kanıt olarak görüldü. Ta ki 1950’li yıllarda Kenneth Oakley çene kemiği ve kafa tasına flor testi yapana kadar.
2. Yalanın Ortaya Çıkması
Yapılan Flor testi parçaların Pleistosen dönemine ait olmadığını kesinleştirdi. Bu bulgu akıllarda bir takım soru işareti uyandırdı. Oxford Üniversitesi’nden J.S: Weiner şu soruyu sordu: “Piltdown Adamı’ndaki kafa tası ve çene kemiğinin aynı canlıya ait olduğu sonucuna bizi götüren nedir? Düzleşmiş azı dişleri!” Weiner ikinci ve çok kritik bir soru daha sordu: “Peki bu azı dişleri yapay olarak düzleştirilmiş olabilir mi?” Weiner bir şempaze çenesi buldu, azı dişleri bir eğeyle düzleştirdi, potasyum permanganat ile buladı. Oxford’lu bilim adamı Walter Le Gros ile birlikte deney sonucunu inceledirler. Görüntü Piltdown Adamındaki görüntüyle aynıydı…
3. Sahtekarlık Bariz Bir Şekilde Ortadaydı
Clark sahteliği tespit ettikleri süreci şöyle anlatıyor: “Çok sayıda insan ve maymun azı dişlerini inceledikten sonra bir dizi özelliği güvenilir bir şekilde saptadık ve Piltdown azı dişlerinde yapay aşndırmanın bariz izlerine rastladık. Bu izler o kadar belliydi ki bunların daha önce nasıl gözden kaçtığı sorulabilirdi. Yanıt aslında çok basittir. Daha önce izlere bakılmamıştı. Bilimsel buluşların tarihi aşikar halde duran ama bakılmadığı için bulunamayan örneklerle doludur. Şu an da önümüzde böyle bir örnek durmaktadır. Daha önce hiç kimse Piltdown azı dişlerine bir sahtekarlığın olabileceği şüphesiyle bakmamıştır.
4. Neden Kırk Yıl Fark Edilmedi?
Yukarıdaki açıklama doğru ama eksik. Sahtekarlık ilk incelemede bulunabilecek kadar barizdi. Örneğin normal yoldan düzleyen azı dişleri içbükey bir yüzeye sahiptir. Piltdown azı dişlerinin ise kenarları keskindi. Sahtekarlığın başka izleri de aynı şekilde açıktı. O zaman niçin kimsenin aklına sahtekarlık olabileceği gelmemişti? Çünkü evrim teorisinin ruhunu taşıyan bilimsel paradigma böyle bir kanıta ihtiyaç duyuyordu. Bilim adamlarının böyle bir kanıta inanma arzuları vardı ve inandılar. İnsan zihninin inandığı şeyleri destekleme yönünde, inanmadığı şeyleri ise çürütme yönünde çalıştığını gösteren araştırmalar yapılmıştır.
5. Sonuç
Sebep ne olursa olsun 40 yıl boyunca bilim dünyası ve bilim dünyası aracılığıyla bütün bir dünya sahte bir kafatasının evrim teorisinin bir kanıtı olarak görmüş ve sunmuş olmasıdır. Bu olay aynı zamanda bilim çevrelerinden gelen bilgilere karşı halkın ne kadar korumasız olduğunun da bir göstergesidir. Halkın bilimsellik etiketiyle algılarının yönetilmesinin ne kadar kolaylaşacağı, bilim adamları eliyle ne kadar kolay manipüle edilebileceği hakkında bir fikir vermektedir.
Suffagah.com