-
- Katılım
- 1 May 2020
-
- Mesajlar
- 17,359
-
- Çözümler
- 1
-
- Tepkime puanı
- 47,734
-
- Puan
- 113
ben kendimi çirkin zannederek çok uzun süre yaşadım.
aynaya baktığım kadını sevmiyor, bu yüzden de aynaya bakmaya pek gerek duymuyordum açıkçası. çünkü "mükemmel" olmak zorundasın bu dünyada. aynada gördüğüm kadın "ideal" gelmiyordu pek gözüme, varsın saçları da uzun süre taranmasındı.
"ideal" olmamanın ezen ezikliğiyle baş edemeyince, onların istediği "ideal" olanın içine girmeye çalıştım bir müddet.
onu da beğenmediler.
kilo aldığımda "suratın bazlama gibi olmuş," dediler. kilo verdiğimde "yanakların o zaman daha tatlıydı," diyerek önceki hâlimi övdüler. tekrar kilo aldım bu kez de "fiyonaya benzemişsin," dediler. kilo verdim "sevimliliğin gitmiş," dediler.
"beyaz giyme, toz olur, siyah giyme söz olur," falana kadar götürdüler işi. çemberime gül oya işlediğim zamanlardı. gülememiştim doya doya...
inanmıştım onlara.
nasıl inanmayacaksın ki mükemmel olamadığında, yaşlanmayı kabul eden "mağlup" olarak damgalanıyorsun sistem içinde. estetik algının diktatörlüğü altında beden bir müddet sonra sürekli onarılmayı, yeniden şekillendirilmeyi bekleyen proje hâline geliyor. her "ideal" olmayan görüntü, sanki insanın varoluşundan utanması gereken bir başarısızlıkmış gibi sunuluyor.
sonra etrafımda övmeyi, görmeyi, cesaretlendirmeyi egosuz şekilde yapan güzel yürekli insanlar çoğaltmaya başladım.
zaten hep derim öz güvenli olmanın ilk kuralı etrafınızda sizi yüreklendirecek insanları çoğaltmaktır.
etrafımda çoğalan güzel sesler arttıkça fark ettim ki çirkin olan ben değildim, çirkin bakan insanlardı.
çirkin olan, başkalarının gözünden kendime bakmamı isteyen bu acımasız toplum anlayışıydı. çirkin olan, insana insan gibi bakmayı unutan bizi metalaştıran bu kültürdü.
çirkin olan, her insanı bir kalıba sokmaya çalışan, bizi rakamlara ve standartlara indirgemeye yemin etmiş bu eleştiri kültürüydü.
pürüzsüz olan, direnç göstermeyen, acısız ve yarasız olan bir dünyaya duyulan saplantıydı çirkin olan.
şimdi bazen yeni tanıştığım insanlar "ne güzel gülüyorsun," diyor ya da başka güzel iltifatlar ediyor. ben de onlara artık hep şu cevabı veriyorum: "siz güzel bakmayı tercih etmişsiniz, teşekkür ederim."
ezgi akgül 15 ekim / ankara
aynaya baktığım kadını sevmiyor, bu yüzden de aynaya bakmaya pek gerek duymuyordum açıkçası. çünkü "mükemmel" olmak zorundasın bu dünyada. aynada gördüğüm kadın "ideal" gelmiyordu pek gözüme, varsın saçları da uzun süre taranmasındı.
"ideal" olmamanın ezen ezikliğiyle baş edemeyince, onların istediği "ideal" olanın içine girmeye çalıştım bir müddet.
onu da beğenmediler.
kilo aldığımda "suratın bazlama gibi olmuş," dediler. kilo verdiğimde "yanakların o zaman daha tatlıydı," diyerek önceki hâlimi övdüler. tekrar kilo aldım bu kez de "fiyonaya benzemişsin," dediler. kilo verdim "sevimliliğin gitmiş," dediler.
"beyaz giyme, toz olur, siyah giyme söz olur," falana kadar götürdüler işi. çemberime gül oya işlediğim zamanlardı. gülememiştim doya doya...
inanmıştım onlara.
nasıl inanmayacaksın ki mükemmel olamadığında, yaşlanmayı kabul eden "mağlup" olarak damgalanıyorsun sistem içinde. estetik algının diktatörlüğü altında beden bir müddet sonra sürekli onarılmayı, yeniden şekillendirilmeyi bekleyen proje hâline geliyor. her "ideal" olmayan görüntü, sanki insanın varoluşundan utanması gereken bir başarısızlıkmış gibi sunuluyor.
sonra etrafımda övmeyi, görmeyi, cesaretlendirmeyi egosuz şekilde yapan güzel yürekli insanlar çoğaltmaya başladım.
zaten hep derim öz güvenli olmanın ilk kuralı etrafınızda sizi yüreklendirecek insanları çoğaltmaktır.
etrafımda çoğalan güzel sesler arttıkça fark ettim ki çirkin olan ben değildim, çirkin bakan insanlardı.
çirkin olan, başkalarının gözünden kendime bakmamı isteyen bu acımasız toplum anlayışıydı. çirkin olan, insana insan gibi bakmayı unutan bizi metalaştıran bu kültürdü.
çirkin olan, her insanı bir kalıba sokmaya çalışan, bizi rakamlara ve standartlara indirgemeye yemin etmiş bu eleştiri kültürüydü.
pürüzsüz olan, direnç göstermeyen, acısız ve yarasız olan bir dünyaya duyulan saplantıydı çirkin olan.
şimdi bazen yeni tanıştığım insanlar "ne güzel gülüyorsun," diyor ya da başka güzel iltifatlar ediyor. ben de onlara artık hep şu cevabı veriyorum: "siz güzel bakmayı tercih etmişsiniz, teşekkür ederim."
ezgi akgül 15 ekim / ankara
