Hayatının büyük bir kısmını feminist harekete savunmaya adayan İngiliz yazar Petronella Wyatt, bir makale kaleme alarak pişmanlığını şu sözlerle dile getirdi:
“Bekarım, çocuğum yok ve yalnızım. Feminist hareket beni hayal kırıklığına uğrattı, benimle birlikte bütün bir nesli de.”
Yazar makalesinde şunları ekledi:
“Her pazartesi Londra’daki bir restoranda, pencereden yakın bir masada oturup hayatlarımızı tartıştığımız bir grup arkadaşla buluşuyorum. Hepimizin ortak noktası çok; ellili yaşlarımızın ortasındayız, iyi eğitim almış çalışan kadınlarız. Ama hayatlarımızda bir boşluk var. Hepimiz bekarız ve çocuğumuz yok.”
“Yakın arkadaşlarım gibi ben de giderek artan bir şekilde feminist hareketin bizim neslimizi hayal kırıklığına uğrattığını hissediyorum. Bazen, arkadaşlarım gibi, Batı’nın feminist felsefeyi geride bıraktığını ve onun artık zararlı hale geldiğini düşünüyorum. Peki, bu dünyada nasıl olur da biz kadınlar böyle bir durumda kalırız? Elli yaşlarımızın ortasına geldiğimizde kendimizi yalnız buluyoruz. Biliyor musunuz, Britanya’daki ellili yaşlarındaki kadınlardan her on kişiden biri hiç evlenmedi ve yalnız yaşıyor. Bu acı verici ve sağlıksız bir durum.”
55 yaşındaki arkadaşı Sally, yazarla şu görüşlerini paylaştı:
“Bir kadın olarak hep istenmeyen biri olduğumu hissettim çünkü feminist hareket bize geleneksel kadının erkeklerin bizi kontrol altında tutmak için uydurduğu bir klişe olduğunu öğretti. Bu yüzden erkeklere karşı bir düşmanlık geliştirdim ve onları kendimden uzaklaştırdım. Şimdi bunun bedelini ödüyorum. Açıkça söylüyorum: Bu kültürü yeniden gözden geçirmenin ve geleneksel kültüre dönmenin zamanı geldi. Belki benim ve arkadaşlarım için artık çok geç, ama feminist hareketin gelecek nesillerin hayatını da mahvetmesine izin vermemeliyiz.”
Turan Kışlakçı
“Bekarım, çocuğum yok ve yalnızım. Feminist hareket beni hayal kırıklığına uğrattı, benimle birlikte bütün bir nesli de.”
Yazar makalesinde şunları ekledi:
“Her pazartesi Londra’daki bir restoranda, pencereden yakın bir masada oturup hayatlarımızı tartıştığımız bir grup arkadaşla buluşuyorum. Hepimizin ortak noktası çok; ellili yaşlarımızın ortasındayız, iyi eğitim almış çalışan kadınlarız. Ama hayatlarımızda bir boşluk var. Hepimiz bekarız ve çocuğumuz yok.”
“Yakın arkadaşlarım gibi ben de giderek artan bir şekilde feminist hareketin bizim neslimizi hayal kırıklığına uğrattığını hissediyorum. Bazen, arkadaşlarım gibi, Batı’nın feminist felsefeyi geride bıraktığını ve onun artık zararlı hale geldiğini düşünüyorum. Peki, bu dünyada nasıl olur da biz kadınlar böyle bir durumda kalırız? Elli yaşlarımızın ortasına geldiğimizde kendimizi yalnız buluyoruz. Biliyor musunuz, Britanya’daki ellili yaşlarındaki kadınlardan her on kişiden biri hiç evlenmedi ve yalnız yaşıyor. Bu acı verici ve sağlıksız bir durum.”
55 yaşındaki arkadaşı Sally, yazarla şu görüşlerini paylaştı:
“Bir kadın olarak hep istenmeyen biri olduğumu hissettim çünkü feminist hareket bize geleneksel kadının erkeklerin bizi kontrol altında tutmak için uydurduğu bir klişe olduğunu öğretti. Bu yüzden erkeklere karşı bir düşmanlık geliştirdim ve onları kendimden uzaklaştırdım. Şimdi bunun bedelini ödüyorum. Açıkça söylüyorum: Bu kültürü yeniden gözden geçirmenin ve geleneksel kültüre dönmenin zamanı geldi. Belki benim ve arkadaşlarım için artık çok geç, ama feminist hareketin gelecek nesillerin hayatını da mahvetmesine izin vermemeliyiz.”
Turan Kışlakçı