Puan
113
Çözümler
1
- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 16,718
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 46,124
- Puan
- 113
Bazı şeyleri bilmemek daha iyidir!
Allah Resûlü (s.a.v.) ashabına şöyle derdi: “Bana birbiriniz hakkında [hoşuma gitmeyecek, beni öfkelendirecek] haberler ulaştırmayın. Ben sizin yanınıza [hakkınızda iyi şeyler düşünebilecek şekilde] gönlüm hoş bir halde çıkmak istiyorum.”
(Ebû Davud, “Edeb”, 33)
Tanıdığınız, sevdiğiniz, takdir ettiğiniz bir kimse ile ilgili birileri size “biliyor musun, onun şöyle şöyle kötülükleri var” diye bir haber getirdiğini düşünün… Size başkasıyla ilgili gelen bu haber, bir anda o kişiye karşı bakışınızı etkiler, değiştirir. Belki de siz “acaba gerçekten öyle mi?” diye merak eder, hatta işi daha ileri boyuta götürüp onun gizli hallerini soruşturur, araştırırsınız. Oysa Rabbimiz ne buyurmuştur?
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (el-Hucurat 49/12)
Bizim inancımıza göre Allah Resûlü (s.a.v.) dışında hiç kimse masum ve günahsız değildir. Her insanın birtakım kusurları, yanlışları, toplum içinde afişe olmasını istemeyeceği söz ve davranışları bulunabilir. Bir Müslümanın yanlışını gören kimsenin yapması gereken şey, mümkünse onu düzeltmeye çalışmak, onun için dua etmektir. Böyle yapmayıp onu toplum içinde rezil etmeye çalışırsa yarın bir gün aynı şey kendisinin de başına gelir.
İnsan, başkaları hakkında olumlu düşündükçe, hüsnü zanda bulundukça hayatından lezzet alır, insanlarla ilişkileri iyi olur, herkesle iyi geçinir. Ancak başkaları hakkında kötü şeyler duydukça ve bunlara kulak verdikçe gitgide insanlardan ümidini kesmeye, hiç kimseye güvenmemeye başlar. Artık kimi görürse görsün “kim bilir bunun ne yamuğu vardır” diye içinden geçirir. Bir iyilik yapanı gördüğünde “kim bilir ne çıkarı var da bunu yapıyor” diye suizanda bulunmaya başlar.
İşte Allah Resûlü, bu türden düşüncelere kapı açmamak için ashabına “birbirinizin kötülüklerini asla bana anlatmayın, benim gözümde hep iyi kimseler olarak kalın” demiştir.
Âilede ana-babalar çocuklarıyla, eşler birbiriyle, okulda öğretmen öğrencileriyle, işyerinde yöneticiler işçileriyle bu kurala göre muamelede bulunsalar pek çok problem çözülür.
Bu hüküm, elbette insanların hakları çiğnendiğinde şikâyetçi olma, hak talep etme yetkilerini ortadan kaldırmaz. Zira orada “hak talebinde bulunma” söz konusudur ve şu âyet geçerlidir:
“Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir.” (en-Nisâ 4/148)
Rabbimiz, başkaları hakkında olumlu düşünmeyi, hüsnü zanda bulunmayı, suizanda bulunmaktan kaçınmayı bizlere nasip eylesin. İnsanların arasını bozmak için laf taşıyanlardan değil, insanların arasını ıslah etmek için gayret gösterenlerden eylesin.
(Soner Duman/5.Cemâziyelâhir.1443/08.Ocak.2022/Cumartesi)
Allah Resûlü (s.a.v.) ashabına şöyle derdi: “Bana birbiriniz hakkında [hoşuma gitmeyecek, beni öfkelendirecek] haberler ulaştırmayın. Ben sizin yanınıza [hakkınızda iyi şeyler düşünebilecek şekilde] gönlüm hoş bir halde çıkmak istiyorum.”
(Ebû Davud, “Edeb”, 33)
Tanıdığınız, sevdiğiniz, takdir ettiğiniz bir kimse ile ilgili birileri size “biliyor musun, onun şöyle şöyle kötülükleri var” diye bir haber getirdiğini düşünün… Size başkasıyla ilgili gelen bu haber, bir anda o kişiye karşı bakışınızı etkiler, değiştirir. Belki de siz “acaba gerçekten öyle mi?” diye merak eder, hatta işi daha ileri boyuta götürüp onun gizli hallerini soruşturur, araştırırsınız. Oysa Rabbimiz ne buyurmuştur?
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (el-Hucurat 49/12)
Bizim inancımıza göre Allah Resûlü (s.a.v.) dışında hiç kimse masum ve günahsız değildir. Her insanın birtakım kusurları, yanlışları, toplum içinde afişe olmasını istemeyeceği söz ve davranışları bulunabilir. Bir Müslümanın yanlışını gören kimsenin yapması gereken şey, mümkünse onu düzeltmeye çalışmak, onun için dua etmektir. Böyle yapmayıp onu toplum içinde rezil etmeye çalışırsa yarın bir gün aynı şey kendisinin de başına gelir.
İnsan, başkaları hakkında olumlu düşündükçe, hüsnü zanda bulundukça hayatından lezzet alır, insanlarla ilişkileri iyi olur, herkesle iyi geçinir. Ancak başkaları hakkında kötü şeyler duydukça ve bunlara kulak verdikçe gitgide insanlardan ümidini kesmeye, hiç kimseye güvenmemeye başlar. Artık kimi görürse görsün “kim bilir bunun ne yamuğu vardır” diye içinden geçirir. Bir iyilik yapanı gördüğünde “kim bilir ne çıkarı var da bunu yapıyor” diye suizanda bulunmaya başlar.
İşte Allah Resûlü, bu türden düşüncelere kapı açmamak için ashabına “birbirinizin kötülüklerini asla bana anlatmayın, benim gözümde hep iyi kimseler olarak kalın” demiştir.
Âilede ana-babalar çocuklarıyla, eşler birbiriyle, okulda öğretmen öğrencileriyle, işyerinde yöneticiler işçileriyle bu kurala göre muamelede bulunsalar pek çok problem çözülür.
Bu hüküm, elbette insanların hakları çiğnendiğinde şikâyetçi olma, hak talep etme yetkilerini ortadan kaldırmaz. Zira orada “hak talebinde bulunma” söz konusudur ve şu âyet geçerlidir:
“Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir.” (en-Nisâ 4/148)
Rabbimiz, başkaları hakkında olumlu düşünmeyi, hüsnü zanda bulunmayı, suizanda bulunmaktan kaçınmayı bizlere nasip eylesin. İnsanların arasını bozmak için laf taşıyanlardan değil, insanların arasını ıslah etmek için gayret gösterenlerden eylesin.
(Soner Duman/5.Cemâziyelâhir.1443/08.Ocak.2022/Cumartesi)