Bakanlık ve Bolu Belediyesi birlikte hesap vermeli!
Ali Osman Aydın, Kartalkaya'daki facianın sorumlularının iki kurumda da yer aldığını ikisinin de hesap vermesi gerektiğini kaydediyor.
Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Tağşişli Otel
Tağşişli gıda konusunda Tarım Bakanlığı habire listeler yayınlayıp duruyor. (Tağşiş Osmanlıcada, kandırma, bir şey ile ilgili sahtekârlık yapma anlamında bir sözcük.) Tağşişli gıda olur da tağşişli otel olmaz mı? Olur elbette. 78 kişinin hayatını kaybettiği otel yangınından sonra gördük ki, gıdada olduğu gibi otelde de tağşiş varmış.
Hayati risk olduğunu bilmeden tükettiğimiz gıdalar gibi otellerde de hayati risk taşıyan yerler varmış ama biz bilmiyormuşuz. Meğer turizm de, gıda gibi nerede patlayacağı belli olmayan bir serseri mayına benzeyebiliyormuş yer yer.
Nitekim 78 insan, güvenlik önlemlerinin zaten alınmış olduğunu varsayarak, tuttular Kartalkaya’nın yolunu! Sitelerde tavsiye ediliyorsa, yeterli güvenlik önlemi alınmamış diye kapısına kilit vurulmamışsa, kim kuşkulanır bir otelden? Çoğumuz kuşkulanmayız…
Sonuçta bu insanlar korkunç bir şekilde öldüler. Allah hepsine rahmet eylesin…
Meseleyi politik bir kavgaya dönüştürmenin bir yararı yok, aksine çok zararı var. Mesele politikleştirse bu trajedi de kimin ne kadar payı olduğunu anlamamız zorlaşır. Bu yüzden profesyonel fitneciler, kargaşa makinaları ilk andan beri ekranlarda durumun politik dozunu artırmak için, meseleyi siyasi kavgaya dönüştürmek için titizlikle uğraşıyorlar. Ölenlerin acısı üzerinden rant devşirmeye çalışıyorlar. Bunlar çok tehlikeli hareketler.
Bana kalırsa hem belediye hem de bakanlık bu işte sorumlu. Bana kalırsa tabii ki… Bürokrasiye bırakırsak, bürokrasi için daima diğer kurum sorumludur.
Bu yangın bürokraside kimin nereyi nasıl yöneteceği konusunda hâlâ bir netlik olmadığını; yetki karmaşasının, sorumluluk alanları ile ilgili kafa karışıklığının ne düzeyde olduğunu ortaya koyuyor.
Bürokrasinin içindeyken buna benzer çokça karmaşık duruma denk gelmiştim. Öyle işler olur ki, bürokrasi içindeki memurlar söz konusu işin kimin sorumluluğunda olduğunu anlamak için akla karayı seçerler.
Elbette görev tanımları vardır. Kimin kâğıt üzerinde ne yapacağı bellidir. Fakat iş pratiğe döküldüğünde bir bakarsınız davul sizin boynunuzda tokmak başkasının elinde! Ondan sonra çal çalabilirsen. Vatandaş da bu davul niye çalmıyor diye kara kara düşünür.
Geçen haftalarda gıda ile ilgili yazdığımız yazıda bakanlığa, tağşişli olduğunu ilan ettiğiniz gıdalar hâlâ satılıyor dedik. Madem bu gıdalar insan sağlığına zararlı, neden satışı durdurmuyorsunuz, diye de sorduk. Cevap gelmedi tabii. Öyle ya, vatandaşa zararlı gıdayı ilan etseniz ne olacak, onu satıştan kaldırmanız gerekiyor.
Şimdi Kartalkaya’daki yangınla ilgili de, madem otelin yangın önlemi ile ilgili noksanı var ve tutanakla tespit edilmiş, neden bu noksan Turizm Bakanlığına bildirilmemiş diye soruyor insan. Belediye eksiği tespit ettiğinde ve firma dilekçesini geri çekme kurnazlığını gösterdiğinde durum bakanlığa bildirilmeliydi ve bakanlık da işletmeyi mühürlemeliydi. Çünkü otelde yangın önlemi anlamında neredeyse hiçbir şey yok. Ama otel tam kapasite dolu.
Turizm Bakanlığı tarafından kapatılmayan bir işletmeyi vatandaşların güvenilir kabul etmesinden daha doğal ne olabilir? “Güvenilir olmasa kapatılırdı” diye düşünür insan normal olarak. Bakanlık nasıl olur da bu firmaların yeterliliklerini denetlemez, yeterli olmayanları kapatmaz. Bu noktada iki kurumun da gerekeni yapmadıkları çok açık.
Ben vatandaş olarak bir otele gittiğimde o otelin yangın yeterliliği var mı yok mu diye düşünmek zorunda mıyım? Nasıl aldığım gıdanın tağşişli olup olmadığını bilmek zorunda değilsem otelin de yangın yeterliliğini sorgulamak zorunda değilim!
Bunu tüketici değil, kurumlar yapacak. Ve vatandaş da aldığı gıdanın sağlıklı, gittiği otelin güvenli olacağını bilecek. Aksi durumda ne gıdanın satılabileceğine, ne de otelin açık olabileceğine ihtimal vermeyecek.
Yangın yeterliliği yokmuş ama otel açıkmış! Suç kimin? Bakanlık ve belediyenin. İki kurumun sorumluları da hesap vermeliler.