Puan
113
Çözümler
1
- Katılım
- 1 May 2020
- Mesajlar
- 16,709
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 46,096
- Puan
- 113
Yazmayacaktım ama eskilerin deyimi ile "Yazmak iktiza etti" noktasına geldim. Zorunlu askerlik GEREKLİ MİDİR? GEREKSİZ MİDİR? bunu işleyeceğiz. Arkadaşlar ülke ülke gidecek ve bitireceğiz. Polemiklerden uzağız ve siyasi değiliz. Duruşumuz bellidir. Bakalım Coğrafya ne diyor?

İsmi lazım değil bir siyasi parti,Zorunlu askerliği kaldıracağından bahsetmiş.İzcilik nedir bilmeyen, bedeninden 40 cm önde göbekle hamlaşmış, yatıp kalkmayı geçtim kuzeyi güneyi bilmeyen, altındaki beygirle Rusya'ya yürümeyi düşünen insanlar için askerlik, OLGUNLAŞMA okuludur

Zorunlu askerlik,Türk insanının hızlandırılmış okuludu. Doğulu birçok insanımız Türkçeyi askerde öğrenirdi. Okumayı kimisi askerlikte öğrenirdi. Doğuludan tiksinen batılı, Karadenizli sevmeyen doğulu, Anadolulu sevmeyen trakyalı VARSA hepsi aynı yatakhanede kaynaşır bir olurdu
Askerlik,içinizdeki ÖTEKİ figürünü öldüren yerdir. Bazı ülkelerde kampanyalar olur"İçinizdeki ötekiyi yenin!" diye.Böyle entelektüel bir bakışı en iyi ASKER OCAĞINDA verirsiniz.Herkes birbirinin tipine aksanına önce tahammül eder sonra alışır sonra benimser sonra kardeşi bilir
Bir milleti MİLLET yapan şey, o ülkedeki tüm unsurların ilköğretim sürecinden itibaren HARMANLANMASIDIR. Şu anda böyle bir harmanlama yoktur! İslamcı, Laik, herkesin mahalleleri ayrıdır. Kolejleri bile ayrıdır. Herkesin bir ÖTEKİ mahallesi vardır ve mahalleler birleş(tiril)mez
Beraber büyüdüğü gençlerle ve aynı sosyal ortamdan, aynı dünya görüşünden olanlarla birlikte büyüyen gençler, gelecekte bu ayrılmanın sınırlarını daha da ileri götürür. Ulu Önder Gazi Paşa'nın "Tevhid i Tedrisat" yani eğitimin birliği çabası da bu ayrılmaya engel olmak içindi.
Türkiye'de kolejlerin varlığı,Misyoner veya yabancı okulların varlığı ve hatta farklı dünya görüşüne, tarikatlara ve cemaatlere ait okulların varlığı bile bu milletin başına açılan belanın boyutunu göstermesi açısından örnektir. Sude ile Enes tanışamaz, evlenemez! o ortam yok!
Bir okula bakın, öğrencilerin isimleri:
Talha, Enes, Kevser, Sümeyra, Nurefşan, Hakkıcan, Patıcan,
Diğer okula bakın, isimler:
Sarp, Sude, Cenk, Ata, Kıvanç,Berrak, Pırıl,Mırıl vs.
Bu öğrenciler gelecekte de birbirleri ile kaynaşamazlar. Bol bol mecliste birbirine bağırırlar
Herkes kendi mahallesinde konuşup cennet olalım istiyor. Öyle olmuyor işte cennet ülkeler. Kendi mahallenin dışına çıkmak, diğer mahallenin çocuğunun başını okşamakla da olmuyor. MAHALLELERİ BİRLEŞTİRMEKLE oluyor. Bunun da yolu, eğitim ve öğretimde birliği sağlamak. Mümkün mü?
Hastane sahibi bakan, turizm şirketi sahibi bakanı ile, özel okul sahibi milli eğitim bakanı ile (misal rusya) bekle mümkün! Kimse ortadaki rant pastasını yok etmez, o rantın sahiplerini karşısına almaz. Bunlar idealist adamların, yok oluşu görmüş liderlerin işidir ağalar
İlkokulda öğretmenimiz rezil herifin tekiydi (C.T). Durumu iyi mahallelerin çocuklarını bir kümede toplar, durumu kötü mahallelerin çocuklarını da diğerinde toplardı. Gruplara da isimler verirdi. Marmara, Güneydoğu vs. gibi. Buna rağmen sınıfta beraber okuduk o çocuklarla biz.
Hala hatırlıyorum. Bir kümedeki çocukların adları, Yasin,Rukiye, Ahmet, Abdullah (mahalle imamının çocuğu idi) diğer grupta ise Emre, Çağrı, Nilüfer vs. Yani isimler arasında bile uçurum vardı. Bir taraftaki öğrenciler cici giyimli (ben dahil) yan tarafsa Nuh'un gemisi gibiydi
Okulun içinde sınıflar, sınıfların içerisinde de kümeler. Kurtulamazdı toplum bundan. Büyüyünce anladık ki Emre'nin yanına bir Rukiye oturtulsa emre annesine gidecek, annesi okula, okul da hocaya soracak. Veliler, eğitim veya sosyal statüleri ile okul üzerinde baskı kuruyordu.
Bu dediklerimi, kıytırık bir parti bilmez arkadaşlar. Bunu düşünecek,bilecek, tartıp analiz edecek ne kapasiteleri ne de kurumları vardır. Sadece "FARKLI" şey söylemiş olmak için aptalca bir şey söylüyorlar ama bu ülkede ayrılmalara son verecek tek bir yer kalmıştır ORDUDUR!
Neymiş? Profesyönel ordu istiyoruzmuş...
Profesyönel siyasetçi oldun da ordu kaldı. İşte alacağın oy varsa onu da batırdın. Yapacağın muhalefet varsa onu da bitirdin. Boğanın boynuzu, Arslanın pençesi, Kurdun dişleri varsa Türkün de bir ordusu var. Bu yüzden ORDU MİLLETİZ biz.
Bizler ciciş, tontiş düşmanı olmayan iskandinav milletleri gibi değiliz. Türkiye'de Profesyönel ordu olacak ama askerlik yükümlülüğü de olacak dersen eyvallah ona varız. Osmanlı'da da hem NİZAM hem de REDİF askeri vardı. Nizam askeri profesyönel, REDİFLER ise yükümlüler idi
Ha dese ki ben zenginin çocuğuna da fakirin çocuğuna da söke söke doğu hizmeti vereceğim. Alkışlarım! Ama diyemez. Billuru yetmez (billur kalbini kastediyorum). Arkadaşım vardı aşağıdan problemi varmış rapor aldı gitmedi askere ama aynı yerinden 4 çocuk yaptı. Zengindi kendisi
Partiler kurulur, her bir il başkanlığı, ilçe başkanlığı ve mahalle teşkilatı, oranın tüccarı ve zenginlerince finanse edilir. Partilerin aşamadığı sorunsal da budur. Halkın değil, genelde teşkilatların işine gelen şeylerseslendirilir. Halka da soracak olsan kolayı seçecektir.
Halk kitleleri çocuklar gibidir.Her şeyi bilmez, belli seviyeye ulaşmadan meselelerin iç yüzünü, tüm boyutlarını göremez.Halk ister evet ama verecek olan liderlerdir. Lider de 3 şeyde doğru karar vermelidir
Halkın istediğini mi?
İhtiyacı olanı mı?
Yararına olanı mı? yapacağız?
Lideri lider yapan, işte duruma göre bu üçünün yerini iyi hesap etmek ve doğru söylemde bulunmaktır.
Seçim zamanı "Halkın istediğini" söylemelidir. Halka bırakırsan halk, her öğünde dondurma isteyen ağlak çocuk gibidir. Verirsen boğazı şişer, hasta olur zırlar.
E ne yapmalı?
Dikkat edin seçimden önce şunu yapacağız, bunu yapacağız diyen çok az kişi, vaatlerinin azını tutmuştur. Çünkü halkın istediği şey aslında ihtiyacı olan şey bile olsa YARARINA olan seçenek değildir. EYT mesela. Her şekilde ekonomiye yük. Olmayacak o iş boşuna uğraşmasınlar.
Askere gitmeden önce inanın Türk milletine dair insan üstü hislerim vardı. Seçilmiş, necip ve üstün bir millet falan sanırdım. Türk'ün Kürtten,Araptan fazla bir farkının kalmadığını gördüğüm için milliyetçi oldum. Bu milletin seviyesini geliştirmek için fikir değişimi yaşadım.
İlk ciddi şok, yemeklerden şikayet eden askerler adına konuşurken Hüseyin Hoşgit Paşa'nın beni çok iyi ve saygıyla dinlemesi ve ardından askerlere sormasından sonra gelen cevaptı.
Asker! Yemekler doyurmuyor mu?
-Evet komutanım!
Tabağınızı bitirmemişsiniz herkes artık bırakmış!
Nöbette devlete, vatana, bayrağa küfreden mi (Türk oğlu Türktü bunu yapanlar) ararsın, yıkanırken diğerine pis şakalar yağan mı,ama bir şekilde SÖKE SÖKE hepsi ergenlikten yetişkinliğe orda terbiye oluyordu. Erkek olmak ayrı ama adam olmak için bence önemli bir safha idi orası
Bir Kürt gencinin, bir karadenizlinin aile ve sosyal yapısını, bir iç anadoluluyu, bir trakyalıyı beraber gözlemlediğin ve onların hiçbirisinden de GIDIM üstün olmadığını anlaman için, eşitlik kavramının beyninde yerleşmesi ve "öteki"algısını yok etmen için bir safha idi orası
Uzun dönem askerlerle birlikte ama bir kısa dönem asker olarak askerlik yapmıştım. 150 kişilik daracık bölgede 5 kısa dönemdik ama bu 145 askeri de gözlemledim. Askerliği zorunlu hale getirmez iseniz toplum birbirini dedikodu ve basmakalıp önyargılar ile tanır, ayrışır beyler.
Bir de Türk erkeği maalesef (neden bilmem) çok geç olgunlaşır. 25'ine dek bir Türk erkeği ergen, 30'una dek ise yarı ergendir. Ama askerliği uzun dönem yapıp da ergenliği devam ettirene rastlamadım. Türkün bazen ilk bazen ise son okulu askerliktir. Bunu herkes bilmez, anlamaz.
Evimden başka evde tuvaleti bile kullanmayı sevmediğim için misafirliğe bile gitmekten nefret eden ben,150 adamla aynı tuvaleti kullanmaya başlamasam belki şimdi titizlik hastası uyuz herifin birisi olacaktım. Askerlik işte böyle karakterin bazı sivri kısımlarını da törpülüyor
Mesela İsrail'de askerliğin gençlere etkisine dair araştırmalar yapılır ve yayınlanır. Bunların hemen hepsinde askerliğin "milli birliği ve beraberliği ve vatan savunması bilincini geliştirdiği" ve kişiliğe olumlu katkıları olduğu geçer ve vurgulanır. Örnek: Falaşalar mesela.
BETA İSRAEL de denilen Etiyopyalı bu askerler, her birliğe en az 1/30 oranında serpiştirilir. İsrail'e intibak etmeleri ve halkın onları sahiplenmeleri adına çok önemlidir bu zira Falaşalar, Yahudiler arasındaki görünmez kast sisteminde en alttakilerdir. En fakir, en "öteki".

Rahmetli babamın askerliği zamanında bir asker Karslıyım diyen ama sarışın olan bir askere "Malakan mısın yoksa?" demiş. Diğeri üzüntüden oturup ağladı diyordu. Bunu duyan komutan da gelip Malakan mısın? diyen askeri hortumla dövmüş. İşte bir daha dememiştir ömründe bu lafı...
Vardır toplumda böyle aykırılar ve ülke içinde çeşitli bölgelerin insanını aşağılayan cahiller.
"Başı yazmalı yörük, kaz çobanı terekeme, kerdoğlu kürt, arap uşağı, lazkafa vs" Bunları diyenlerin terbiye edildiği son yerdir askerlik. Ayrışmanın bu ülkedeki tek ilacıdır o ocak.
Şu gördüğünüz vizyonsuzlarca idare edilen iki zavallı ülke UKRAYNA VE KAZAKİSTAN ve bir de Moldova niye sarı renk? Zorunlu askerliği yakında kaldırmayı planlıyorlardı çünkü. İşte gördünüz neler oluyor ve olmakta. Halka askerliği unutturursan, unutmayanlar kapıda aportta bekler

Askerliğin, kahramanlığın yüceltilmesinden yanayım ama ölümün,vatan için ölmenin yüceltilmesine değil. Vatanın doğru dürüst ekmeğini yememiş, o vatanın hayrını görmemiş ve evlat,tohum bırakmamış olanların ölmesini de istemem. Ama halkın hazırlıklı olması için askerlik bir şart
Arjantin, Peru ve Ekvator'da, Guyana ve Surinam'da zorunlu askerlik yoktur mesela (Turkuaz bölgeler). Ama Bolivya ve Şili'de var. Niye var? Çünkü Şili 140 yıl önce Bolivya'nın kıyısını bir savaşta aldı. Birbirine hesabını kapatmamış ülkeler halkına da o askerliği unutturmaz.

Duvara asmalık sözlere bir yenisini daha eklemiş olalım. "Birbirine hesabını kapatmamış ülkeler halkına askerliği unutturmaz" Yazın bunu. Çünkü bazı coğrafyalarda bazı hesaplar hiç kapanmayacak. Sürekli diri, tetikte, teyakkuzda ve hazır olmalısın. Askerliğin ruhu biraz da bu.

Kuzey Kore ve Güney Kore'de de zorunlu askerlik vardır. Bunlar,hesabını kapatmamış ülkelerdir.Hesap 5 şekilde kapanmaz
1-Düşmanın varsa
2-Düşmanın güçlüyse ve güçleniyorsa
3-Düşmanının senin toprağında gözü varsa
4-Düşman herhangi bir birliğe üye ise
5-Var olma mücadelen varsa
Biz, İsrail gibi bu topraklarda var olma mücadelesi veren ve deyimi yerinde ise silah gücüyle yaşayan bir milletiz. Türkün elinden silahını alırsan arslanın pençesini kesmiş, boğanın boynuzunu, kurdun dişlerini sökmüşsün demektir. Bir kere askerliği unutan toplum zor öğrenir
Çar,Azerbaycan Türklerini askere almadı Sovyetlerse onları olabildiğince subay yapmadı. Onların savaşçılığı körelene dek buna devam edildi. Buna karşın Ermenilere her tür vazife verildi. Aynı şekilde Sırplar, Boşnakları, Bulgarlar Türkleri askerlikten olabildiğince uzak tuttu.




İsmi lazım değil bir siyasi parti,Zorunlu askerliği kaldıracağından bahsetmiş.İzcilik nedir bilmeyen, bedeninden 40 cm önde göbekle hamlaşmış, yatıp kalkmayı geçtim kuzeyi güneyi bilmeyen, altındaki beygirle Rusya'ya yürümeyi düşünen insanlar için askerlik, OLGUNLAŞMA okuludur



Zorunlu askerlik,Türk insanının hızlandırılmış okuludu. Doğulu birçok insanımız Türkçeyi askerde öğrenirdi. Okumayı kimisi askerlikte öğrenirdi. Doğuludan tiksinen batılı, Karadenizli sevmeyen doğulu, Anadolulu sevmeyen trakyalı VARSA hepsi aynı yatakhanede kaynaşır bir olurdu

Askerlik,içinizdeki ÖTEKİ figürünü öldüren yerdir. Bazı ülkelerde kampanyalar olur"İçinizdeki ötekiyi yenin!" diye.Böyle entelektüel bir bakışı en iyi ASKER OCAĞINDA verirsiniz.Herkes birbirinin tipine aksanına önce tahammül eder sonra alışır sonra benimser sonra kardeşi bilir

Bir milleti MİLLET yapan şey, o ülkedeki tüm unsurların ilköğretim sürecinden itibaren HARMANLANMASIDIR. Şu anda böyle bir harmanlama yoktur! İslamcı, Laik, herkesin mahalleleri ayrıdır. Kolejleri bile ayrıdır. Herkesin bir ÖTEKİ mahallesi vardır ve mahalleler birleş(tiril)mez

Beraber büyüdüğü gençlerle ve aynı sosyal ortamdan, aynı dünya görüşünden olanlarla birlikte büyüyen gençler, gelecekte bu ayrılmanın sınırlarını daha da ileri götürür. Ulu Önder Gazi Paşa'nın "Tevhid i Tedrisat" yani eğitimin birliği çabası da bu ayrılmaya engel olmak içindi.

Türkiye'de kolejlerin varlığı,Misyoner veya yabancı okulların varlığı ve hatta farklı dünya görüşüne, tarikatlara ve cemaatlere ait okulların varlığı bile bu milletin başına açılan belanın boyutunu göstermesi açısından örnektir. Sude ile Enes tanışamaz, evlenemez! o ortam yok!

Bir okula bakın, öğrencilerin isimleri:
Talha, Enes, Kevser, Sümeyra, Nurefşan, Hakkıcan, Patıcan,
Diğer okula bakın, isimler:
Sarp, Sude, Cenk, Ata, Kıvanç,Berrak, Pırıl,Mırıl vs.
Bu öğrenciler gelecekte de birbirleri ile kaynaşamazlar. Bol bol mecliste birbirine bağırırlar

Herkes kendi mahallesinde konuşup cennet olalım istiyor. Öyle olmuyor işte cennet ülkeler. Kendi mahallenin dışına çıkmak, diğer mahallenin çocuğunun başını okşamakla da olmuyor. MAHALLELERİ BİRLEŞTİRMEKLE oluyor. Bunun da yolu, eğitim ve öğretimde birliği sağlamak. Mümkün mü?

Hastane sahibi bakan, turizm şirketi sahibi bakanı ile, özel okul sahibi milli eğitim bakanı ile (misal rusya) bekle mümkün! Kimse ortadaki rant pastasını yok etmez, o rantın sahiplerini karşısına almaz. Bunlar idealist adamların, yok oluşu görmüş liderlerin işidir ağalar

İlkokulda öğretmenimiz rezil herifin tekiydi (C.T). Durumu iyi mahallelerin çocuklarını bir kümede toplar, durumu kötü mahallelerin çocuklarını da diğerinde toplardı. Gruplara da isimler verirdi. Marmara, Güneydoğu vs. gibi. Buna rağmen sınıfta beraber okuduk o çocuklarla biz.

Hala hatırlıyorum. Bir kümedeki çocukların adları, Yasin,Rukiye, Ahmet, Abdullah (mahalle imamının çocuğu idi) diğer grupta ise Emre, Çağrı, Nilüfer vs. Yani isimler arasında bile uçurum vardı. Bir taraftaki öğrenciler cici giyimli (ben dahil) yan tarafsa Nuh'un gemisi gibiydi

Okulun içinde sınıflar, sınıfların içerisinde de kümeler. Kurtulamazdı toplum bundan. Büyüyünce anladık ki Emre'nin yanına bir Rukiye oturtulsa emre annesine gidecek, annesi okula, okul da hocaya soracak. Veliler, eğitim veya sosyal statüleri ile okul üzerinde baskı kuruyordu.

Bu dediklerimi, kıytırık bir parti bilmez arkadaşlar. Bunu düşünecek,bilecek, tartıp analiz edecek ne kapasiteleri ne de kurumları vardır. Sadece "FARKLI" şey söylemiş olmak için aptalca bir şey söylüyorlar ama bu ülkede ayrılmalara son verecek tek bir yer kalmıştır ORDUDUR!

Neymiş? Profesyönel ordu istiyoruzmuş...
Profesyönel siyasetçi oldun da ordu kaldı. İşte alacağın oy varsa onu da batırdın. Yapacağın muhalefet varsa onu da bitirdin. Boğanın boynuzu, Arslanın pençesi, Kurdun dişleri varsa Türkün de bir ordusu var. Bu yüzden ORDU MİLLETİZ biz.

Bizler ciciş, tontiş düşmanı olmayan iskandinav milletleri gibi değiliz. Türkiye'de Profesyönel ordu olacak ama askerlik yükümlülüğü de olacak dersen eyvallah ona varız. Osmanlı'da da hem NİZAM hem de REDİF askeri vardı. Nizam askeri profesyönel, REDİFLER ise yükümlüler idi

Ha dese ki ben zenginin çocuğuna da fakirin çocuğuna da söke söke doğu hizmeti vereceğim. Alkışlarım! Ama diyemez. Billuru yetmez (billur kalbini kastediyorum). Arkadaşım vardı aşağıdan problemi varmış rapor aldı gitmedi askere ama aynı yerinden 4 çocuk yaptı. Zengindi kendisi

Partiler kurulur, her bir il başkanlığı, ilçe başkanlığı ve mahalle teşkilatı, oranın tüccarı ve zenginlerince finanse edilir. Partilerin aşamadığı sorunsal da budur. Halkın değil, genelde teşkilatların işine gelen şeylerseslendirilir. Halka da soracak olsan kolayı seçecektir.

Halk kitleleri çocuklar gibidir.Her şeyi bilmez, belli seviyeye ulaşmadan meselelerin iç yüzünü, tüm boyutlarını göremez.Halk ister evet ama verecek olan liderlerdir. Lider de 3 şeyde doğru karar vermelidir
Halkın istediğini mi?
İhtiyacı olanı mı?
Yararına olanı mı? yapacağız?

Lideri lider yapan, işte duruma göre bu üçünün yerini iyi hesap etmek ve doğru söylemde bulunmaktır.
Seçim zamanı "Halkın istediğini" söylemelidir. Halka bırakırsan halk, her öğünde dondurma isteyen ağlak çocuk gibidir. Verirsen boğazı şişer, hasta olur zırlar.
E ne yapmalı?

Dikkat edin seçimden önce şunu yapacağız, bunu yapacağız diyen çok az kişi, vaatlerinin azını tutmuştur. Çünkü halkın istediği şey aslında ihtiyacı olan şey bile olsa YARARINA olan seçenek değildir. EYT mesela. Her şekilde ekonomiye yük. Olmayacak o iş boşuna uğraşmasınlar.

Askere gitmeden önce inanın Türk milletine dair insan üstü hislerim vardı. Seçilmiş, necip ve üstün bir millet falan sanırdım. Türk'ün Kürtten,Araptan fazla bir farkının kalmadığını gördüğüm için milliyetçi oldum. Bu milletin seviyesini geliştirmek için fikir değişimi yaşadım.

İlk ciddi şok, yemeklerden şikayet eden askerler adına konuşurken Hüseyin Hoşgit Paşa'nın beni çok iyi ve saygıyla dinlemesi ve ardından askerlere sormasından sonra gelen cevaptı.
Asker! Yemekler doyurmuyor mu?
-Evet komutanım!
Tabağınızı bitirmemişsiniz herkes artık bırakmış!

Nöbette devlete, vatana, bayrağa küfreden mi (Türk oğlu Türktü bunu yapanlar) ararsın, yıkanırken diğerine pis şakalar yağan mı,ama bir şekilde SÖKE SÖKE hepsi ergenlikten yetişkinliğe orda terbiye oluyordu. Erkek olmak ayrı ama adam olmak için bence önemli bir safha idi orası

Bir Kürt gencinin, bir karadenizlinin aile ve sosyal yapısını, bir iç anadoluluyu, bir trakyalıyı beraber gözlemlediğin ve onların hiçbirisinden de GIDIM üstün olmadığını anlaman için, eşitlik kavramının beyninde yerleşmesi ve "öteki"algısını yok etmen için bir safha idi orası

Uzun dönem askerlerle birlikte ama bir kısa dönem asker olarak askerlik yapmıştım. 150 kişilik daracık bölgede 5 kısa dönemdik ama bu 145 askeri de gözlemledim. Askerliği zorunlu hale getirmez iseniz toplum birbirini dedikodu ve basmakalıp önyargılar ile tanır, ayrışır beyler.

Bir de Türk erkeği maalesef (neden bilmem) çok geç olgunlaşır. 25'ine dek bir Türk erkeği ergen, 30'una dek ise yarı ergendir. Ama askerliği uzun dönem yapıp da ergenliği devam ettirene rastlamadım. Türkün bazen ilk bazen ise son okulu askerliktir. Bunu herkes bilmez, anlamaz.

Evimden başka evde tuvaleti bile kullanmayı sevmediğim için misafirliğe bile gitmekten nefret eden ben,150 adamla aynı tuvaleti kullanmaya başlamasam belki şimdi titizlik hastası uyuz herifin birisi olacaktım. Askerlik işte böyle karakterin bazı sivri kısımlarını da törpülüyor

Mesela İsrail'de askerliğin gençlere etkisine dair araştırmalar yapılır ve yayınlanır. Bunların hemen hepsinde askerliğin "milli birliği ve beraberliği ve vatan savunması bilincini geliştirdiği" ve kişiliğe olumlu katkıları olduğu geçer ve vurgulanır. Örnek: Falaşalar mesela.

BETA İSRAEL de denilen Etiyopyalı bu askerler, her birliğe en az 1/30 oranında serpiştirilir. İsrail'e intibak etmeleri ve halkın onları sahiplenmeleri adına çok önemlidir bu zira Falaşalar, Yahudiler arasındaki görünmez kast sisteminde en alttakilerdir. En fakir, en "öteki".


Rahmetli babamın askerliği zamanında bir asker Karslıyım diyen ama sarışın olan bir askere "Malakan mısın yoksa?" demiş. Diğeri üzüntüden oturup ağladı diyordu. Bunu duyan komutan da gelip Malakan mısın? diyen askeri hortumla dövmüş. İşte bir daha dememiştir ömründe bu lafı...

Vardır toplumda böyle aykırılar ve ülke içinde çeşitli bölgelerin insanını aşağılayan cahiller.
"Başı yazmalı yörük, kaz çobanı terekeme, kerdoğlu kürt, arap uşağı, lazkafa vs" Bunları diyenlerin terbiye edildiği son yerdir askerlik. Ayrışmanın bu ülkedeki tek ilacıdır o ocak.

Şu gördüğünüz vizyonsuzlarca idare edilen iki zavallı ülke UKRAYNA VE KAZAKİSTAN ve bir de Moldova niye sarı renk? Zorunlu askerliği yakında kaldırmayı planlıyorlardı çünkü. İşte gördünüz neler oluyor ve olmakta. Halka askerliği unutturursan, unutmayanlar kapıda aportta bekler


Askerliğin, kahramanlığın yüceltilmesinden yanayım ama ölümün,vatan için ölmenin yüceltilmesine değil. Vatanın doğru dürüst ekmeğini yememiş, o vatanın hayrını görmemiş ve evlat,tohum bırakmamış olanların ölmesini de istemem. Ama halkın hazırlıklı olması için askerlik bir şart

Arjantin, Peru ve Ekvator'da, Guyana ve Surinam'da zorunlu askerlik yoktur mesela (Turkuaz bölgeler). Ama Bolivya ve Şili'de var. Niye var? Çünkü Şili 140 yıl önce Bolivya'nın kıyısını bir savaşta aldı. Birbirine hesabını kapatmamış ülkeler halkına da o askerliği unutturmaz.


Duvara asmalık sözlere bir yenisini daha eklemiş olalım. "Birbirine hesabını kapatmamış ülkeler halkına askerliği unutturmaz" Yazın bunu. Çünkü bazı coğrafyalarda bazı hesaplar hiç kapanmayacak. Sürekli diri, tetikte, teyakkuzda ve hazır olmalısın. Askerliğin ruhu biraz da bu.



Kuzey Kore ve Güney Kore'de de zorunlu askerlik vardır. Bunlar,hesabını kapatmamış ülkelerdir.Hesap 5 şekilde kapanmaz
1-Düşmanın varsa
2-Düşmanın güçlüyse ve güçleniyorsa
3-Düşmanının senin toprağında gözü varsa
4-Düşman herhangi bir birliğe üye ise
5-Var olma mücadelen varsa

Biz, İsrail gibi bu topraklarda var olma mücadelesi veren ve deyimi yerinde ise silah gücüyle yaşayan bir milletiz. Türkün elinden silahını alırsan arslanın pençesini kesmiş, boğanın boynuzunu, kurdun dişlerini sökmüşsün demektir. Bir kere askerliği unutan toplum zor öğrenir

Çar,Azerbaycan Türklerini askere almadı Sovyetlerse onları olabildiğince subay yapmadı. Onların savaşçılığı körelene dek buna devam edildi. Buna karşın Ermenilere her tür vazife verildi. Aynı şekilde Sırplar, Boşnakları, Bulgarlar Türkleri askerlikten olabildiğince uzak tuttu.
