- Katılım
- 3 Mar 2021
- Mesajlar
- 7,674
- Tepkime puanı
- 24,719
- Puanları
- 113
- Konum
- Siirt
- Burç
- Akrep
- Memleket
- Siirt
- Cinsiyet
- Takım
Ahmet Varol, Siyonistlerin katliam politikalarıyla Gazze'de yeni bir tehcir ve sürgün dalgası başlatma hedefinde olduğunu ifade ediyor.
Ahmet Varol / Yeni Akit
Bu kadar azgınlaşmalarının amacı Gazze’yi boşaltmak
Siyonist katillerin Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesi’ni vurarak büyük bir katliam gerçekleştirmelerinden iki gün önce, gece geç saatlerde El-Cezire’nin Arapça haber kanalının Gazze’deki son gelişmelerle ilgili yorumlara yer veren bir programını izliyordum. Programda siyonistlerden de “Filistin-İsrail meselesi” konusunda uzman olduğu belirtilen bir yorumcuyu konuşturdular.
Adam bütün bu operasyonların asıl amacının Gazze’de bir “etnik temizlik” gerçekleştirmek olduğunu söylüyordu. Bu plana göre İsrail ve ABD’nin Gazze ahalisinin tümünü Sina’ya sürmeyi, sonra da silahlı grupların içerideki tüm teşkilatlarını ve İsrail’in herhangi bir kara saldırısına karşı kurmuş oldukları sistemleri dağıtmayı ve bölgeyi ele geçirmeyi, bölge ahalisini de Mısır kontrolüne vererek oradan herhangi bir saldırı gerçekleştirmelerini engelleme sorumluluğunu Kahire yönetimine yüklemeyi hedeflediklerini ifade ediyordu.
Adam, “Eğer bölgenin kuzey kesiminde yaşayanlar güney kesime sürgün edilecek olsa burası yine kontrol altına alınamayacak ve buradan İsrail hedeflerine yönelik saldırılar devam edecek. Dolayısıyla İsrail açısından değişen bir şey olmayacak.” ifadelerini kullanıyordu.
Kendisinin de böyle bir planın uygulamaya geçirilmesini isabetli bulduğunu belli etmekten çekinmeyen siyonist yorumcu, ABD’nin uçak gemisi göndermesinin, onunla aynı safta duran Avrupa ülkelerinin ve diğer dünya ülkelerinin askeri yardımlarda bulunmalarının asıl amacının işte böyle bir planın hayata geçirilmesine imkan tanımak olduğunu üstüne basa basa vurguluyordu.
Siyonist katillerin, 17 Ekim Salı akşamı Gazze’deki hastaneyi hedef almalarının asıl amacı Gazze ahalisini bölgeyi terk etmeye zorlamak için aşırı düzeyde bir korku ve dehşet havası oluşturmaktı. Nitekim 1948 Savaşı’nda da aynen Nazilerin Avrupa’da yahudilere karşı başvurdukları yöntemi uygulayarak, öldürdükleri Filistinlilerin cesetlerini kamyonetlerin karöserlerine atıp sokak sokak dolaştırıyor ve; “Eğer buraları terk etmezseniz sizin de başınıza gelecek olan budur!” diye hoparlörlerle ilanlar yapıyorlardı.
Siyonist işgal ordusu, El-Ehli Hastanesi’ne yönelik saldırıdan birkaç gün öncesinden itibaren, defalarca hastanelerin boşaltılması uyarısında bulundu. Saldırıdan sonra, önce olaya hastanedeki patlamanın neden olduğu yalanını uydurması ardından da İslami Cihad’ın attığı füzelerin sebep olduğu iddiasında bulunmasının amacı hadisenin ilk sıcak saatlerinde hasıl olacak tepkilerin nispeten yönünü şaşırtmaktı. Bu iddiaların ve yalanların tümünün çok saçma olduğunu ve biraz tetkik edildiğinde saçmalığının anlaşılacağını zaten kendisi de biliyordu.
Ama ne kadar ilginçtir ki saldırının gerçekleştirilmesinden birkaç saat sonra yine El-Cezire’de, BM İnsan Hakları Komisyonu’nun eski yöneticilerinden birini konuşturuyorlardı ve adam; “Hamas saldırının İsrail tarafından gerçekleştirildiğini, İsrail ise İslami Cihad’ın füzelerinden kaynaklandığını söylüyor. Önce asıl sorumlunun araştırılması lazım.” diyerek adeta siyonist katillerin akla mantığa sığmayan zırvalarını, saçmalarını ayakta durdurma telaşı içinde olduğunu belli ediyordu. Spikerin ısrarla sorduğu, “İsrail zaten günlerden beri hastaneleri tehdit etmiyor muydu? Buna karşılık BM ve uluslararası güçler İsrail saldırısının önlenmesi için ne yaptı?” sorusunun önünden ise sürekli kaçıyordu. Bu durum aslında siyonist vahşetin nerelerden cüret aldığını göstermesi açısından ibret vericidir. Küresel emperyalizmin nazarında hakkını arayan, işgale karşı meşru mücadele içinde olan Filistinliler insan bile sayılmıyor ki onun “insan hakları”yla ilgili prosedürü Filistinlileri kapsasın ve siyonistleri sergilediği vahşetten dolayı hesaba çeksin!
Artık çok açık bir şekilde ortadadır ki Filistin halkı sadece siyonist işgalcilere karşı değil bütün insanlığın baş belası olan küresel emperyalizme karşı savaşıyor. Bu savaş sadece bir toprak savaşı değil tüm insanlığın onurunu kurtaracak bir değerler ve haklar savaşıdır.
Kaynak : Haksöz Haber