"Anne babalar, çocuklarınızın her anını sosyal medyaya koyarken bir kez daha düşünün!"
Milyonlarca ebeveyn, çocukları henüz reşit olmamışken onların çeşitli görüntülerini sosyal medyada paylaşıyor. Peki, o çocuklar ileride büyüdüklerinde bundan memnun olacak mı?
10 Haziran 2023 Cumartesi
Kate Lindsay / Fikir Turu
"Anne babalar, çocuklarınızın her anını sosyal medyaya koyarken bir kez daha düşünün!"
Çocuklarının her anını sosyal medyada paylaşan ebeveynler, aslında ileriki yaşamlarında çocuklarına yük olacak bir dijital içerik oluşturmuş oluyorlar. Kate Lindsay, The Atlantic’te yayımlanan yazısında örnekler üzerinden bu konuyu ele alıyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“Bebeklik resimlerim ve videolarım standart bir utanç özeti. Bebek beziyle paytak paytak yürürken fotoğraflanmış, yemeğimi yemek yerine yüzüme bulaştırırken filme alınmışım. Ama bütün bunların ailemin çatı katındaki fiziki fotoğraf albümleri ve video kasetlerinin sınırları içinde güvende olacakları kadar yaşım var. Duygusal MySpace fotoğraf altyazıları ve ev yapımı müzik videoları yayınlamak gibi en eski dijital etkinliklerim bile, 2000’lerin başındaki yeni ve basit internet ortamında gerçekleşmişti ve ne mutlu ki zamana yenik düştü. Kayboldukları aklıma geldiğinde rahatlıyorum ve hatta bugün internette o kadar da şanslı olmayan çocukların resimlerini ve videolarını gördüğümde daha da rahatlıyorum.
Aralık ayında, Noel hediyelerini açan Olivia ve Millie adlı iki genç kız kardeşin TikTok videosunu izledim. Önlerindeki büyük kutuların iki valiz olduğu ortaya çıkınca, 4 yaşlarındaki Millie gözyaşlarına boğulmuştu. Elbette Noel Baba’dan istediği valiz değildi. Ailesi, gerçek hediyelerin, yani dört günlük Disney gezisi biletlerinin, valizlerin içinde olduğunu açıklamaya çabaladı, ama Millie dinlemiyordu. Çığlık atmayı ve ağlamayı sürdürdü. Dokuz milyon yabancı onun çöküşünü izledi ve binlercesi bunun hakkında yorum yaptı. ‘Bu, doğum kontrolü için harika bir reklam’ diye yazan bile oldu (TikTok videosu daha sonra silindi).
20 yıl önce, bu öfke nöbeti bir aile hikâyesi ya da her yılbaşında akrabalara izletilen bir video olabilirdi. Ancak şimdi, yıllar önce yapılan düşüncesizce seçimler dijital ayak izlerimizi tanımlayabilir durumda. Tıpkı Millie’ninkiler gibi bir ebeveyn nesli, bilerek daha da büyük bir çevrimiçi dosyanın yükünü çocuklarına yüklüyor.
Dijital kişilikler
Platformun herkese açık hale geldiği 2006 yılında başlayan Facebook çağının çocukları büyüyor, iş gücüne dahil olmaya hazırlanıyor ve ebeveynlerinin sosyal medya kullanımının sonuçlarıyla yüzleşiyor. Birçoğu zaten yaratılmış ve silmeye güçleri olmayan dijital bir kişiliğin yerini dolduruyor.
Şimdi 24 yaşında olan Caymi Barrett, onun kişisel anlarını (banyo fotoğrafları, MRSA teşhisi, evlat edinildiği gerçeği, geçirdiği araba kazası) Facebook’ta herkese açık olarak yayınlayan bir anneyle büyüdü. (Barrett’ın annesi görüş alma taleplerine yanıt vermedi.) Bunun neden olduğu sıkıntı, sonunda Barrett’ı, Washington Eyalet Meclisi önünde bu yılın başlarında ifade vermek de dahil olmak üzere, çocukların internet mahremiyetinin sesli bir savunucusu olmaya teşvik etmiş. Ancak öncesinde Barrett da ilk Twitter hesabını kullanmaya başladığında, kardeşlerinden şikâyet ederek ve tıbbi sorunları hakkında samimi bir şekilde konuşarak annesinin yolundan gitmişti.
Barrett, genç kullanıcılardan oluşan kitlesinin, soruna işaret ettiğini söylüyor. (…) Bugünün gençleri aşırı paylaşım konusunda temkinli. (…) Kâr amacı gütmeyen Çevrimiçi Aile Güvenliği Enstitüsü’nün CEO’su Stephen Balkam, daha küçük çocukların bile “dijital reşit olma” durumu ve bununla birlikte gelen rahatsızlığı yaşayabileceğini söylüyor. (…)
ABD’de, ebeveyn otoritesi bir çocuğun mahremiyet hakkının yerine geçiyor. Sosyal olarak, yetişkinlerde asla yapamayacağımız şekilde çocuklar hakkında bilgi ve resim paylaşımını normalleştirdik. Ebeveynler düzenli olarak bebek bezi değiştirme sırasında yaşadıkları aksilikleri, tuvalet eğitimi konusundaki başarılarını ve bir çocuğun ilk adet dönemiyle ilgili ayrıntıları yüzlerce veya binlerce kişiden oluşan bir izleyici kitlesinin gözleri önüne seriyor. Buna karşı gerçek bir kural yok. Sosyal medya platformlarının, reşit olmayanların fiziksel istismarı, çocuk çıplaklığı, ihmal, tehlikeye atma vb. gibi gerçekten uygunsuz içerikle mücadeleye yönelik yönergeleri var. Ancak, yaşantıları internette belgelenen çocuklar için istismar içermeyen içerik yüklemek de zarar verici olabilir.
Ebeveynler için gönderi yayınlamayı bırakmak zor olabilir. Görüşler, beğeniler ve yorumlar, yaptıkları iş büyük ölçüde görünmez olan ve çoğu zaman takdir edilmeyen ebeveynler için bir tür olumlu pekiştirme sunuyor. Yazar Sara Petersen, “İşimizin en somut kanıtı çocukların kendileridir” diyor. “Bazen sevimli bir fotoğraf yayınlayıp 10 veya 12 kişinin ‘çok şirin’ demesi gerçekten çok güzel.”
Beğeniler ve yorumlar bir şeydir. Para ise başka bir şey. YouTube veya TikTok’ta hayatlarını samimi bir şekilde belgeleyen aileler, geniş kitleler, sponsorluklar ve reklam geliri elde edebilir. Şu anda hiçbir eyalet veya federal yasa, bu aile vlogger’larının çocuklarına kazanılan paradan herhangi bir pay hakkı vermiyor. (…)
Temkinli ebeveynler
Bazı yeni ebeveynler, çocuklarını herkesin gözleri önüne sermenin hiçbir mazereti olmadığını düşünüyor. Gizlilik nedenleriyle sadece adını kullanan Los Angeles’lı 34 yaşındaki anne Kristina, kızının yalnızca birkaç fotoğrafını yayınlamış ve hepsinde de yüzünü kapatmış. “Görüntüsünü herkesin önünde paylaşmak istemedik, çünkü buna rıza gösteremez” diyor. (…)
Ebeveynler çocuklarını sosyal medyadan uzak tutmaya karar vermiş olsalar bile, telefonu olan sadece onlar değil. Kristina, arkadaşlarından ve ailesinden kızının internette yayınladıkları fotoğrafları kaldırmalarını istemek zorunda kaldığını söylüyor. Sokaktaki herkesin, bir doğum günü partisindeki her ebeveynin cebinde bir kamera var ve bu kişiler bilerek ya da bilmeyerek ailesinin sınırlarını ihlal etme potansiyeli taşıyor.
Barrett, annesinin on yıl boyunca yaptığı aşırı paylaşımlarının etkilerini hâlâ hissettiğini söylüyor. 12 yaşındayken, onu internetten tanıdığına inandığı bir adam tarafından eve kadar takip edilmiş. Daha sonra, annesinin internette yayınladığı hayatının tüm mahrem detaylarına odaklanan sınıf arkadaşları tarafından zorbalığa uğramış ve sonunda liseyi bırakmış.
Büyük ölçüde annesinin sosyal medya alışkanlıklarının aralarına koyduğu mesafe nedeniyle, annesiyle artık hiçbir ilişkisi yok. Başkalarına karşı mahremiyeti konusunda son derece hassas olduğunu ve etkileşim kurma konusunda paranoyak olabileceğini söylüyor. ‘Arkadaşlarıma veya nişanlıma bir şey söylemeye bile korkuyorum, çünkü aklımın bir köşesinde sürekli internette bana karşı bir silah olarak mı kullanılacak, diye düşünüyorum’ diyor Barrett.”