- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 833
- Tepkime puanı
- 2,276
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Andan İçeru | ||
|
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“…Herkes pişmanlıkla ölecek. Sâlih kimseler bile pişmanlıkla ölecek. Keşke daha öteye doğru mesafe alsaydım diye…” (Tirmizî, Zühd, 59)
Cennet yolcusu olabilmek için muhabbetullah tohumlarını mârifetullah güneşi ile yeşertmek şarttır. Bunun için de dünyanın fânî yaldız, şa’şaa ve gel-geç sevdalarından kalben uzakta
kalmak bir zarûrettir. Nitekim İbrahim bin Ethem Hazretleri’nin hayatı, hikmet aynasında seyredildiğinde onun gerçek muhabbet ve mârifete nasıl yönlendirildiği gayet âşikârdır:
Bir gece yarısıydı. İbrahim bin Ethem, tahtının üzerinde uyuyakalmış olarak yatmaktaydı. Birden sarayının damında müthiş bir gürültü ve patırtı çıktı. Yüksek sesle bağırışıp-çağrışmalar,
gittikçe çoğaldı ve en nihayet sultanı uyandırdı.
Sultan İbrahim bin Ethem, hızla yerinden doğrularak dama doğru haykırdı:
“– Kim var orada? Gecenin bu saatinde damda ne yapıyorsunuz?”
Derinden bir cevap geldi:
“– Kaybolan devemizi arıyoruz sultanım!”
İbrahim bin Ethem hiddetle seslendi:
“– Damda deve aranır mı bre ahmaklar?!.”
Bu seferki cevap çok mânidâr ve irşâd niteliğindeydi:
“– Ey İbrahim bin Ethem! Sen damda deve aranmayacağını biliyorsun da, sırtındaki ipekli elbiseler, başındaki tâc, elindeki kırbaç ve oturduğun tahtla Hakk’ı arayıp bulamayacağını bilmiyor musun?!.”
Bu ve benzeri hâdiselerden sonra İbrahim bin Ethem’in rûhunda uzun zamandır başlamış bulunan manevî med-cezirler sıklaştı. Nihayet o samimî kul, tacını da tahtını da bırakarak yüce
muhabbet ve mârifete öylesine sarıldı ki, içindeki bütün çalkantılar, fırtınalar ve depremler tamamen sükûn buldu. Böylece İbrahim-i Ethem Hazretleri oldu. Evliyâullahın büyüklerinden
sayıldı. (Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Ekim-2006)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
El-Mümît: Ölümü yaratan, ecelleri geldiğinde canlıları öldüren, mahlûkuna bağışlamış olduğu his ve hareket enerjisini zamanı gelince kesen demektir.
Kısa Günün Kârı
İbrahim-i Ethem gibi muhabbet ve mârifet deryasına dalarak îmandan ihsana yücelebilenler, kâinatın gözbebeği ve özü olurlar. Bunlar, gerçek insân-ı kâmildirler. Dâima kulluğun
zirvesinde yaşarlar. Nitekim Yunus Emre, insanların Hakk’a doğru yolculuklarında vuslat basamaklarını ince bir üslûpla tasnif eder ve en üste mârifeti koyarak şöyle der:
Şerîat, tarîkat yoldur varana,
Hakîkat mârifet andan içeru.