kervan
Aktif Üye
- Katılım
- 2 Haz 2020
- Mesajlar
- 916
- Tepkime puanı
- 2,374
- Puanları
- 93
- Cinsiyet
Allâh’ın Kaderine Kaçıyoruz!
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Yeryüzünde vukû bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musîbet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, o bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allâh’a göre kolaydır.” (Hadîd, 22)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Kadere îmân etmek, her türlü keder ve hüznü giderir.” (Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 107)
Hz. Ömer (ra) bir yolculuktayken, gitmek üzere oldukları Şam’da salgın hastalık zuhûr ettiğini haber alınca gerekli istişâreler netîcesinde Şam’a gitmekten
vazgeçmiştir. Aslında Cenâb-ı Hakk’ın ve Hazret-i Peygamberin emrine daha muvâfık olan bu ihtiyat ve tedbir karşısında sahâbeden Ebû Ubeyde bin Cerrah
(ra), Hz. Ömer (ra)’a:
“–Allâh’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sormuş, Hz. Ömer (ra) ise, o âlim ve fâzıl sahâbîden böyle bir suâli beklemediği için:
“–Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde! Evet, Allâh’ın kaderinden, yine Allâh’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da bir tarafı
verimli, diğer tarafı çorak bir vâdiye inseler ve sen verimli yerde otlatsan Allâh’ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allâh’ın kaderiyle otlatmış olmaz
mıydın?” (Buhârî, Tıb, 30) (Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yay.)
Kısa Günün Kârı
Fani ömrümüzde İlahi takdire razı olalım. Allâh’ın irâdesi, bütün oluşlarda mevcuddur. O’nun irâde ve kudretinin dâhil olmadığı hiçbir şey gerçekleşmez. Bir toz
bile yerinden kalkamaz ve küçük bir sineğin kanadı kıpırdayamaz. Dolayısıyla Allâh Teâlâ, ilm-i küll sahibi olduğundan, olmuş ve olacak her şeyi bilir. Olacak bir
şeyin ezeldeki takdîri “kader”, onun gerçekleşmesi ise “kazâ”dır.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Yeryüzünde vukû bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musîbet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, o bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allâh’a göre kolaydır.” (Hadîd, 22)
Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:
“Kadere îmân etmek, her türlü keder ve hüznü giderir.” (Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 107)
Hz. Ömer (ra) bir yolculuktayken, gitmek üzere oldukları Şam’da salgın hastalık zuhûr ettiğini haber alınca gerekli istişâreler netîcesinde Şam’a gitmekten
vazgeçmiştir. Aslında Cenâb-ı Hakk’ın ve Hazret-i Peygamberin emrine daha muvâfık olan bu ihtiyat ve tedbir karşısında sahâbeden Ebû Ubeyde bin Cerrah
(ra), Hz. Ömer (ra)’a:
“–Allâh’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sormuş, Hz. Ömer (ra) ise, o âlim ve fâzıl sahâbîden böyle bir suâli beklemediği için:
“–Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde! Evet, Allâh’ın kaderinden, yine Allâh’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da bir tarafı
verimli, diğer tarafı çorak bir vâdiye inseler ve sen verimli yerde otlatsan Allâh’ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allâh’ın kaderiyle otlatmış olmaz
mıydın?” (Buhârî, Tıb, 30) (Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yay.)
Kısa Günün Kârı
Fani ömrümüzde İlahi takdire razı olalım. Allâh’ın irâdesi, bütün oluşlarda mevcuddur. O’nun irâde ve kudretinin dâhil olmadığı hiçbir şey gerçekleşmez. Bir toz
bile yerinden kalkamaz ve küçük bir sineğin kanadı kıpırdayamaz. Dolayısıyla Allâh Teâlâ, ilm-i küll sahibi olduğundan, olmuş ve olacak her şeyi bilir. Olacak bir
şeyin ezeldeki takdîri “kader”, onun gerçekleşmesi ise “kazâ”dır.