Allah Resulü'nün örnekliği olmadan Müslümanca yaşamak mümkün müdür?
Süleyman Gülek, Kur'an ve sünnet arasındaki ilişkinin temellerini ve boyutlarını inceliyor.
Süleyman Gülek / Yeni Akit
Kur’ân ve sünnetin hayatımızdaki yeri ve önemi
Yüce Allah tarafından gönderilen ilahi kitapların sonuncusu olan Kur’ân-ı Kerim, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’e indirilmiştir. İnsanlara neden yaratıldıklarını, dünya hayatına niçin geldiklerini, amaçlarının ne olduğunu ve öldükten sonra ne olacağını bildirmek amacıyla Allah Teâlâ, Cebrâil (a.s.) aracılığıyla Kur’ân-ı Kerim’i vahyetmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) bu mesajları insanlara tebliğ etmiş ve Kur’ân-ı Kerim, günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan ulaşmıştır. Kıyamete kadar da aslı korunarak insanlar için bir rehber olmaya devam edecektir. Bu hakikat, Yüce Allah tarafından şöyle ifade edilmiştir:
“Kur’ân’ı kesinlikle Biz indirdik; elbette onu yine Biz koruyacağız.” (Hicr Suresi, 9) Allah Teâlâ, insanların bu dünyaya kendisine kulluk etmek için geldiklerini anlamalarını, nasıl kulluk yapacaklarını ve nelere dikkat etmeleri gerektiğini öğrenmelerini sağlamak amacıyla Kur’ân-ı Kerim’i göndermiştir. Peygamberlerin gönderilme hikmeti de insanların dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmeleri için onlara rehber olmaktır.
Bu durum, Kur’an’da şu şekilde açıklanır: “Müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra (insanların) Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın!” (Nisâ Suresi, 165) Kur’ân-ı Kerim, insanların hayatlarını düzenlemeleri ve yaratılış gayesine uygun yaşamaları için bir rehberdir. Yüce Allah bu gerçeği şöyle belirtir: “Biz sana Kitab’ı, her şey için bir açıklama, bir doğru yol rehberi, bir rahmet ve müslümanlara bir müjde olarak indirdik.” (Nahl, Suresi, 89) Kur’ân’ı rehber edinen ve onun gösterdiği yoldan giden kişiler hem dünyada hem de ahirette huzura kavuşur. Buna karşılık Kur’ân’ın belirttiği yolun dışına çıkanlar, hüsrana uğrar.
Kur’ân, insanların iman ederek salih ameller işlemesi gerektiğini ve ancak bu yolla cennete ulaşılabileceğini vurgular. (Bkz. Yunus, Suresi, 9; Bakara Suresi, 62). Bu amaca ulaşmak için Kur’ân’ı okuyup anlamak, öğretilerini hayatımıza uygulamak ve imanla amel etmek esastır. Kur’ân’ın insan hayatındaki yerini ve önemini kavramak, onu okuyup gereği gibi yaşayarak mümkündür. İnsanların doğru yolda sapmadan ilerlemesi, ancak Kur’ân ve sünnetin rehberliğini kabul ederek sağlanır.
Sünnet; takip edilmesi gereken yol, örnek alınması gereken davranışlar ve alışkanlıklar anlamına gelir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in sözleri, fiilleri ve onayları ile oluşturduğu sünnet, İslam’ın Kur’ân’dan sonraki ikinci temel kaynağıdır. Sünnet, Kur’ân’ın hayata uygulanmış hâlidir.
Rasûlullah (s.a.s.)’e uymanın önemi Kur’ân-ı Kerim’de şu şekilde vurgulanmıştır: “(Rasûlüm) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân Suresi, 31); “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da kaçının. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr Suresi, 7)
Aynı şekilde hadis-i şeriflerde de sünnete uymanın gereği ve önemi açıkça ifade edilmiştir: “Kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse, Allah’a isyan etmiş olur.” (Buhârî, Ahkâm 1); “Kendi arzu ve istekleriniz benim getirdiğime (dine) uymadıkça gerçek mânada iman etmiş olmazsınız.”(İmam Nevevî, Kırk Hadis, Hds. 41) Hz. Muhammed (s.a.v.), ümmetine şu uyarıda bulunmuştur: “Size iki şey bırakıyorum, bunlara sımsıkı bağlandığınız müddetçe asla doğru yoldan sapmazsınız. Bunlar: Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim ve Rasûlü’nün sünnetidir.” (İmam Mâlik, Muvatta, Kitabu’l-Kader, Hds. 3)
Sünnet, Kur’ân’ın uygulamalı örneği olup Müslümanlar için bir rehberdir. Kur’ân ve sünnetin çizdiği yolda ilerleyenler, dünya ve ahiret mutluluğuna erişir. Peygamberimize itaat, onu örnek almakla, onun söz ve fiillerine uygun bir hayat yaşamakla mümkün olur. Bu nedenle sünnete uymayan bir anlayışın eksik olduğu açıktır.
Sonuç olarak, Kur’ân ve sünnet, insanlara dünya ve ahiret mutluluğu sağlamak için gönderilmiş ilahi rehberlerdir. Kur’ân, hak yolun en büyük kaynağı iken sünnet, bu kaynağın hayata yansımış hâlidir. Her Müslüman, bu iki temel kaynağa sımsıkı sarılarak dosdoğru bir hayat yaşayabilir. Sünnet Hz. Peygamber’in dini yaşaması, uygulaması ve açıklamasıdır. Sahih Sünneti devre dışı bırakmak Hz. Peygamber’i devre dışı bırakmak anlamına gelir. Hz. Peygamber’in örnekliği olmadan da Müslümanca yaşamak mümkün değildir.
Çünkü Hz. Peygamber’e iman, O’nu örnek ve önder kabul edip O’na itaat etmek içindir. Kur’an ve sünnete uygun yaşayanlar dünya ve ahirette onun faydasını görür, mutlu, huzurlu bir hayat yaşar. Rasûlullah (s.a.v.)’in sünnetini terk edenler, onun gösterdiği hak yoldan gitmeyenler bâtıl yoldan gidiyor demektir. Bâtıl yol da insanları cehenneme götürür. “Artık onun (peygamberin) emrinden uzaklaşıp gidenler kendilerine (dünyada) bir fitne (ve belâ) gelmesinden yahut (âhirette) onlara pek acıklı bir azab (gelip) çatmasından sakınsınlar.” (Nûr Suresi, 63) Dünya ve âhirette huzura, saadete ermek Kur’ân ve sünnetin gösterdiği yoldan gitmekle mümkündür!