- Katılım
- 3 May 2020
- Mesajlar
- 15,881
- Çözümler
- 12
- Tepkime puanı
- 42,519
- Puanları
- 113
- Konum
- Avrupa
- Web sitesi
- forumkalemi.com
- Burç
- Akrep
- İsim
- Murat
- Cinsiyet
- Takım
Ekli dosyayı görüntüle 11938
Aile
Arabanın camına kafasını dayamış, dışarıyı seyrediyordu. Ağzından çıkan nefesin camda oluşturduğu buğuyu elleri ile temizleyip kaldığı yerden devam ediyordu. Evler, şehirler, ağaçlar, araçlar arka arkaya geçiyor ve geride kalıyorlardı. Tarlalar, boş araziler ve dağlar da geride kalmıştı. Gözleri yolda ama zihni az önce terk ettiği memleketindeydi. Geride bıraktıkları, ailesi, arkadaşları ve dostları vardı. Şu ana kadar hiç ayrılmamıştı onlardan. Nasıl bir his olduğunu bilmiyordu. İçinde hafif bir burukluk vardı. Ama yeni kazandığı üniversite hayatının heyecanı sarmıştı. Bir an önce gidip başlamak ve yeni sulara doğru yelken açmak istiyordu.
Her fırsatta, annesine ve babasına sıkıldığından dem vuruyordu. Yorucu okul hayatı ve ertesinden dershane ve üniversite sınavlarına hazırlık yıpratmıştı onu. Dinlenebileceği, kimsenin ona karışmadığı ve kendisini özgür hissedeceği bir üniversite hayali kuruyordu. Açıktan söyleyemezse de, kardeşine aile ortamından sıkıldığını ve giderse bir seneye kadar eve geri dönmeyeceğini söylüyordu. Yirmi yıldır beraber yaşadığı ailesinden ve aile kurallarından uzaklaşmak istiyordu. Hep beraber yemek yemek, aynı sofranın başına oturmak, misafirliklere gidip gelmek ve buna benzer durumlar onu tatmin etmiyordu. Bu arada muavinin sesiyle uyandığında, hayallerin arasında uykuya daldığını hatırladı. Gitmek istediği, yeni bir başlangıç yapacağı şehre ve eğitim yuvasına varmıştı. “Hafiften gülümsedi ve bekle beni üniversite, ben geliyorum dedi.”
kaydını yaptırdıktan sonra kalacak bir yer aramaya başladı. Nihayet bir yurtta yeni arkadaşlarla kalmaya başlamıştı. İlişkiler henüz yeni tanışma faslı düzeyindeydi. İlk günleri, duyduğu heyecan ile güzel geçiyordu. Zaman ilerledikçe, annesinin yemeklerini, babasının akşam sohbetlerini ve kardeşlerinin sıcaklığını özlemeye başlamıştı. Telefonla konuşuyorlardı ama yüz yüze görüşmek gibi olmuyordu. Canının istediği yemekleri onun için pişirip hazırlayan annesi, yanında yürüyünce elini cebine atmasına izin vermeyen babası ve dert ortağı kardeşleri gözünde tütmeye başlamıştı. Hastalandığında, gözlerinin dolduğunu fark etti. “Şimdi evde olsaydım diye...” cümleler boğazına gelip gelip düğümleniyordu. Bir seneye kadar dönmeyeceğim dediği aile ortamını ne de çabuk özlemişti. Acaba bir haftalık ara tatilde eve gitsem, bana niye bu kadar çabuk geldin diye üstelerler mi diye düşündü. Kararını verdi ve bir haftalık tatili ailesinin yanında geçirmişti.
Kendi kendine şöyle dedi: “Yirmi yıldır sahip olduğum güzelliklerin farkına varmam için evden ayrılmam gerekiyormuş.” Ailenin sıcaklığı, uzaktan daha iyi fark ediliyormuş. Özgürlük, aile gibi güzel bir yuvaya sahip olmakmış. Senin için üzülen, sevinen ve dertlenen bir aile. Sahip olduklarımızın kıymetini bilmek dileğiyle...
İdris Kalay
27.10.2021
Aile
Arabanın camına kafasını dayamış, dışarıyı seyrediyordu. Ağzından çıkan nefesin camda oluşturduğu buğuyu elleri ile temizleyip kaldığı yerden devam ediyordu. Evler, şehirler, ağaçlar, araçlar arka arkaya geçiyor ve geride kalıyorlardı. Tarlalar, boş araziler ve dağlar da geride kalmıştı. Gözleri yolda ama zihni az önce terk ettiği memleketindeydi. Geride bıraktıkları, ailesi, arkadaşları ve dostları vardı. Şu ana kadar hiç ayrılmamıştı onlardan. Nasıl bir his olduğunu bilmiyordu. İçinde hafif bir burukluk vardı. Ama yeni kazandığı üniversite hayatının heyecanı sarmıştı. Bir an önce gidip başlamak ve yeni sulara doğru yelken açmak istiyordu.
Her fırsatta, annesine ve babasına sıkıldığından dem vuruyordu. Yorucu okul hayatı ve ertesinden dershane ve üniversite sınavlarına hazırlık yıpratmıştı onu. Dinlenebileceği, kimsenin ona karışmadığı ve kendisini özgür hissedeceği bir üniversite hayali kuruyordu. Açıktan söyleyemezse de, kardeşine aile ortamından sıkıldığını ve giderse bir seneye kadar eve geri dönmeyeceğini söylüyordu. Yirmi yıldır beraber yaşadığı ailesinden ve aile kurallarından uzaklaşmak istiyordu. Hep beraber yemek yemek, aynı sofranın başına oturmak, misafirliklere gidip gelmek ve buna benzer durumlar onu tatmin etmiyordu. Bu arada muavinin sesiyle uyandığında, hayallerin arasında uykuya daldığını hatırladı. Gitmek istediği, yeni bir başlangıç yapacağı şehre ve eğitim yuvasına varmıştı. “Hafiften gülümsedi ve bekle beni üniversite, ben geliyorum dedi.”
kaydını yaptırdıktan sonra kalacak bir yer aramaya başladı. Nihayet bir yurtta yeni arkadaşlarla kalmaya başlamıştı. İlişkiler henüz yeni tanışma faslı düzeyindeydi. İlk günleri, duyduğu heyecan ile güzel geçiyordu. Zaman ilerledikçe, annesinin yemeklerini, babasının akşam sohbetlerini ve kardeşlerinin sıcaklığını özlemeye başlamıştı. Telefonla konuşuyorlardı ama yüz yüze görüşmek gibi olmuyordu. Canının istediği yemekleri onun için pişirip hazırlayan annesi, yanında yürüyünce elini cebine atmasına izin vermeyen babası ve dert ortağı kardeşleri gözünde tütmeye başlamıştı. Hastalandığında, gözlerinin dolduğunu fark etti. “Şimdi evde olsaydım diye...” cümleler boğazına gelip gelip düğümleniyordu. Bir seneye kadar dönmeyeceğim dediği aile ortamını ne de çabuk özlemişti. Acaba bir haftalık ara tatilde eve gitsem, bana niye bu kadar çabuk geldin diye üstelerler mi diye düşündü. Kararını verdi ve bir haftalık tatili ailesinin yanında geçirmişti.
Kendi kendine şöyle dedi: “Yirmi yıldır sahip olduğum güzelliklerin farkına varmam için evden ayrılmam gerekiyormuş.” Ailenin sıcaklığı, uzaktan daha iyi fark ediliyormuş. Özgürlük, aile gibi güzel bir yuvaya sahip olmakmış. Senin için üzülen, sevinen ve dertlenen bir aile. Sahip olduklarımızın kıymetini bilmek dileğiyle...
İdris Kalay
27.10.2021