-
- Katılım
- 1 May 2020
-
- Mesajlar
- 17,473
-
- Çözümler
- 1
-
- Tepkime puanı
- 47,921
-
- Puan
- 113
bugün müge anlı izledim. samime adında bir kadın kocasını öldürmekle suçlanıyordu. suçlu olup olmadığını bilmiyorum ama kadının bütün günahları günlerdir ekranlarda görünüyormuş.
buna da "adalet yerini bulsun" diyorlarmış.
program boyunca "allah fesat çıkaranları sevmez" ayeti aklımda döndü durdu.
fesat, sadece savaş çıkarmak değil; düzeni, ahengi, güveni, kardeşliği bozan her şey aslında.
yani tam içinde bulunduğumuz şey.
herkesin herkesi gözetlediği, kusur avladığı, başkasının ayıbı üzerinden gündem kurduğu bir hayatın tam ortasındayız. kimsenin kimseyi onarmaya pek de niyeti yok gibi; herkes bir şeyleri ifşa ederek kendini temize çıkarmaya çalışıyor.
samime belki suçludur, belki değildir, bilmiyorum açıkçası. onun hikayesinden haz alanların birçoğu en az samime kadar suçlu onu biliyorum ben.
insanların günahları merak nesnesi olmuş. birinin düştüğü yeri göstererek kendimizi yükselttiğimizi sanıyoruz sanki.
gıybeti sohbet zannediyor, ifşayı cesaret zannediyor, yargıyı akıl zannediyoruz artık. oysa kur'an'ın uyarısı çok açık ve net: bozmayın. kurulu olanı dağıtmayın. birbirinizi düşman yapmayın. bir hata varsa giderin elbette ama yakmayın. bugün ise tam tersini yapıyoruz maalesef; birinin düşüşü, başkalarının eğlencesi oluyor. bir insanı kurtarmak yerine onu ekranın önüne getirip herkesin önünde çıplak bırakıyoruz. sonra da buna "adalet yerini bulsun" diyoruz.
birinin hatası üzerinden değil, iyiliği üzerinden konuşmayı öğrenmeliyiz artık sanırım ya. birinin düşüşünden değil, ayağa kalkışından güç alabilmeliyiz. birinin yanlışını teşhir etmekten değil, doğruyu bulmasına yardım etmekten mutlu olmalıyız. birinin ayıbını yaymaktan değil, setrini korumaktan huzur bulmalıyız.
diğer türlüsü felaket…
ezgi akgül / 7 kasım 2025 / ankara
buna da "adalet yerini bulsun" diyorlarmış.
program boyunca "allah fesat çıkaranları sevmez" ayeti aklımda döndü durdu.
fesat, sadece savaş çıkarmak değil; düzeni, ahengi, güveni, kardeşliği bozan her şey aslında.
yani tam içinde bulunduğumuz şey.
herkesin herkesi gözetlediği, kusur avladığı, başkasının ayıbı üzerinden gündem kurduğu bir hayatın tam ortasındayız. kimsenin kimseyi onarmaya pek de niyeti yok gibi; herkes bir şeyleri ifşa ederek kendini temize çıkarmaya çalışıyor.
samime belki suçludur, belki değildir, bilmiyorum açıkçası. onun hikayesinden haz alanların birçoğu en az samime kadar suçlu onu biliyorum ben.
insanların günahları merak nesnesi olmuş. birinin düştüğü yeri göstererek kendimizi yükselttiğimizi sanıyoruz sanki.
gıybeti sohbet zannediyor, ifşayı cesaret zannediyor, yargıyı akıl zannediyoruz artık. oysa kur'an'ın uyarısı çok açık ve net: bozmayın. kurulu olanı dağıtmayın. birbirinizi düşman yapmayın. bir hata varsa giderin elbette ama yakmayın. bugün ise tam tersini yapıyoruz maalesef; birinin düşüşü, başkalarının eğlencesi oluyor. bir insanı kurtarmak yerine onu ekranın önüne getirip herkesin önünde çıplak bırakıyoruz. sonra da buna "adalet yerini bulsun" diyoruz.
birinin hatası üzerinden değil, iyiliği üzerinden konuşmayı öğrenmeliyiz artık sanırım ya. birinin düşüşünden değil, ayağa kalkışından güç alabilmeliyiz. birinin yanlışını teşhir etmekten değil, doğruyu bulmasına yardım etmekten mutlu olmalıyız. birinin ayıbını yaymaktan değil, setrini korumaktan huzur bulmalıyız.
diğer türlüsü felaket…
ezgi akgül / 7 kasım 2025 / ankara
