Bu haftaki yazımız:
"7/24 Savaştayız"
Malum namaz kılmak için önce abdest almak gerekir… Hakeza Hak-Batıl savaşında gerçekçi bir mücadele verebilmek, bu ağır sorumluluğu kaldırabilecek ön bir hazırlık ve derin bir donanım zorunludur… Gereği gibi arınmadan, iç dinamikleri bilemeden harici düşmanlara karşı sahici bir savaşımı sürdürebilmek pek mümkün görünmüyor… Hatırlamaya çalışalım risaletin ilk yıllarında Allah (cc) Resulünü zorlu tevhid mücadelesine hazırlarken gece eğitimine tabi tutuyordu…
“Ey örtünüp bürünen!
Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt.
Yahut buna biraz ekle. Kur’an-ı ağır ağır, tane tane oku.
Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz.”(Müzzemmil, 1-5)
Ağır bir davayı yüklenebilmek için gece mesaisi başlıyor…
İç dünyası mamur olmayanların, savaş meydanlarında mağlup olmaları bir yönüyle kaçınılmazdır… İçsel boyutu ile bitik olanların, dışsal cephede bir direnç ortaya koymaları nasıl beklenebilir?
Bu tespitten hareketle günümüz Müslümanları olarak hangi cephelere yoğunlaşmamız gerekiyor? Hangi mevzileri tahkim etmek durumundayız? Maruz kaldığımız çöküş, çözülme ve çürümenin önüne nasıl geçebiliriz? İç bünyemiz için kaçınılmaz olan ıslah ve ihyayı öncelemek mecburiyetindeyiz… Bu durumda savaşçı kimliğimizle kendimizi konuşlandırırken öncelikli cephelerimizi şöyle sıralayabiliriz…
Tembellikle savaş…
Konforla savaş…
Korkularla savaş…
Karamsarlıkla savaş…
Kulluğumuza ve davamıza yönelik en ciddi afetlerden biridir tembellik… Bireysel tembellikten öte toplumsal bir tembellikle karşı karşıyayız… Dahası tembellik kanıksandı, bir yaşam biçimine dönüştü, buna “Tembelizm” diyebiliriz… Bugün kalıcı tembelliklerin, kahredici sonuçları ile muzdaribiz… Korkunç bir tükenişe doğru sürükleniyoruz…
Akıl tembelleşti… Ruhumuz donuk… Kalbimiz kasvet ve gafletle malul… İrademiz çökük… İddialarımız iptal… İdeallerimiz bitik… Çünkü tembelleştik… Hem de kronik bir tembellik…
Aşk, aksiyon, azim, atılım maalesef atalete yenik düştü… Yaşamın anlam ve amacı kaydı… Acil bir seferberlik ve topyekûn tembelizme savaş, dememiz gerekiyor… Ve geceden kıyama durmamız icap ediyor…
İki… Konformizm ile savaş… Tecrübenin bize öğrettiği bir gerçek vardır;
Acılar büyütür, konfor çürütür…
Kur’an-ı Kerim iktidar ve mülk ile şımaran mütreflerden bahseder… Refah düzeyi arttıkça Rabbe uzak düşenlere dikkat çeker… Varlıkla şımaran, güç ile küstahlaşan, şehvet ile kuduran sapkınların sonlarından ibret almamızı ister… Niye Kur’an insanoğlunun “Karunlaşma özlemine” vurgu yapar…
Rasulullah (sav) Salebeleşme tehlikesine karşı bizleri uyarır… Ancak bugün öyle bir konformizm riski altındayız ki bunun karşısında dik duracak bir Ebuzer yok…
Şimdi Ebuzerleşme zamanı…
Öncelikle kafa konforumuzu bozma vakti… Konforlu dünyaların kof insanı olmaktan kurtulup kaliteli bir kulluk sergileme günleri…
Üç… Korkularla savaş… Özellikle üretilmiş korkulardan kurtulmak zorundayız… Bilinen bir hakikattir; toplumlar savaşlarla yok olmaz, korkularıyla tükenirler…
Bugünde inananların kolunu-kanadını kıran korkular değil midir? Ölüm korkusu… Geçim korkusu… Gelecek korkusu… Kazanımlarımı kaybederim korkusu…
İdraklerimize giydirilmiş deli gömleklerinden kurtulmamız gerekiyor… Korku imparatorluklarının kofluğunu göstermemiz bizden bekleniyor… Kalplerime çöken korku, kaygı, vehen, evham, vesvese ve işgali sonlandırmadan özgürlük kapıları bize açılmayacaktır…
Dört… Karamsarlıkla savaş… Kahredici marazlardan biri de karamsarlıktır… Karamsarlık adeta insanın cehennemidir… Ve müminlere karamsarlık haramdır… Karamsarlık kişiyi ve toplumu kötürümleştirir, körleştirir ve kötülüğün karanlık dehlizlerine savurur… Mümin her şeyini kaybetse bile asla umudunu kaybetmez…
Karamsarlığı kalıcılaştırmak isteyenlere inat bir kılıç çekmek lazım… Yeni umutlara ve ufuklara kanatlanmak için öncelikle karar vermek lazım… Demem o ki; 7/24 savaştayız… Sürekli tetikte ve teyakkuzda olmak zorundayız…
Ramazan Kayan
"7/24 Savaştayız"
Malum namaz kılmak için önce abdest almak gerekir… Hakeza Hak-Batıl savaşında gerçekçi bir mücadele verebilmek, bu ağır sorumluluğu kaldırabilecek ön bir hazırlık ve derin bir donanım zorunludur… Gereği gibi arınmadan, iç dinamikleri bilemeden harici düşmanlara karşı sahici bir savaşımı sürdürebilmek pek mümkün görünmüyor… Hatırlamaya çalışalım risaletin ilk yıllarında Allah (cc) Resulünü zorlu tevhid mücadelesine hazırlarken gece eğitimine tabi tutuyordu…
“Ey örtünüp bürünen!
Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt.
Yahut buna biraz ekle. Kur’an-ı ağır ağır, tane tane oku.
Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz.”(Müzzemmil, 1-5)
Ağır bir davayı yüklenebilmek için gece mesaisi başlıyor…
İç dünyası mamur olmayanların, savaş meydanlarında mağlup olmaları bir yönüyle kaçınılmazdır… İçsel boyutu ile bitik olanların, dışsal cephede bir direnç ortaya koymaları nasıl beklenebilir?
Bu tespitten hareketle günümüz Müslümanları olarak hangi cephelere yoğunlaşmamız gerekiyor? Hangi mevzileri tahkim etmek durumundayız? Maruz kaldığımız çöküş, çözülme ve çürümenin önüne nasıl geçebiliriz? İç bünyemiz için kaçınılmaz olan ıslah ve ihyayı öncelemek mecburiyetindeyiz… Bu durumda savaşçı kimliğimizle kendimizi konuşlandırırken öncelikli cephelerimizi şöyle sıralayabiliriz…
Tembellikle savaş…
Konforla savaş…
Korkularla savaş…
Karamsarlıkla savaş…
Kulluğumuza ve davamıza yönelik en ciddi afetlerden biridir tembellik… Bireysel tembellikten öte toplumsal bir tembellikle karşı karşıyayız… Dahası tembellik kanıksandı, bir yaşam biçimine dönüştü, buna “Tembelizm” diyebiliriz… Bugün kalıcı tembelliklerin, kahredici sonuçları ile muzdaribiz… Korkunç bir tükenişe doğru sürükleniyoruz…
Akıl tembelleşti… Ruhumuz donuk… Kalbimiz kasvet ve gafletle malul… İrademiz çökük… İddialarımız iptal… İdeallerimiz bitik… Çünkü tembelleştik… Hem de kronik bir tembellik…
Aşk, aksiyon, azim, atılım maalesef atalete yenik düştü… Yaşamın anlam ve amacı kaydı… Acil bir seferberlik ve topyekûn tembelizme savaş, dememiz gerekiyor… Ve geceden kıyama durmamız icap ediyor…
İki… Konformizm ile savaş… Tecrübenin bize öğrettiği bir gerçek vardır;
Acılar büyütür, konfor çürütür…
Kur’an-ı Kerim iktidar ve mülk ile şımaran mütreflerden bahseder… Refah düzeyi arttıkça Rabbe uzak düşenlere dikkat çeker… Varlıkla şımaran, güç ile küstahlaşan, şehvet ile kuduran sapkınların sonlarından ibret almamızı ister… Niye Kur’an insanoğlunun “Karunlaşma özlemine” vurgu yapar…
Rasulullah (sav) Salebeleşme tehlikesine karşı bizleri uyarır… Ancak bugün öyle bir konformizm riski altındayız ki bunun karşısında dik duracak bir Ebuzer yok…
Şimdi Ebuzerleşme zamanı…
Öncelikle kafa konforumuzu bozma vakti… Konforlu dünyaların kof insanı olmaktan kurtulup kaliteli bir kulluk sergileme günleri…
Üç… Korkularla savaş… Özellikle üretilmiş korkulardan kurtulmak zorundayız… Bilinen bir hakikattir; toplumlar savaşlarla yok olmaz, korkularıyla tükenirler…
Bugünde inananların kolunu-kanadını kıran korkular değil midir? Ölüm korkusu… Geçim korkusu… Gelecek korkusu… Kazanımlarımı kaybederim korkusu…
İdraklerimize giydirilmiş deli gömleklerinden kurtulmamız gerekiyor… Korku imparatorluklarının kofluğunu göstermemiz bizden bekleniyor… Kalplerime çöken korku, kaygı, vehen, evham, vesvese ve işgali sonlandırmadan özgürlük kapıları bize açılmayacaktır…
Dört… Karamsarlıkla savaş… Kahredici marazlardan biri de karamsarlıktır… Karamsarlık adeta insanın cehennemidir… Ve müminlere karamsarlık haramdır… Karamsarlık kişiyi ve toplumu kötürümleştirir, körleştirir ve kötülüğün karanlık dehlizlerine savurur… Mümin her şeyini kaybetse bile asla umudunu kaybetmez…
Karamsarlığı kalıcılaştırmak isteyenlere inat bir kılıç çekmek lazım… Yeni umutlara ve ufuklara kanatlanmak için öncelikle karar vermek lazım… Demem o ki; 7/24 savaştayız… Sürekli tetikte ve teyakkuzda olmak zorundayız…
Ramazan Kayan